Mescidlerde Yapılması Mekruh Olan Ve Olmayan Davranışlar

Mescidden geçmek: İhtiyaç olmaksızın mescidin yol edinilmesi mezheblerin ileri sürmüş oldukları detaylara göre mekruhtur.

Hanefiler dediler ki: Özür olmaksızın mescidi yol edinmek tahrîmen mekruhtur. Fakat bir özür nedeniyle caiz olur. Yalnız her gün için gi­rişler mükerrer de olsa bir defa tahiyyetü’l-mescid namazını kılmak yeterli olur. Özür olmaksızın birçok defalar geçmekle mescidi yol edinmeyi âdet hâ­line getiren kişi günahkâr olur. Bir veya iki defa geçmekle günahkâr olun­maz. Günahtan kurtulmak için de itikâfa niyet edilmelidir. Mescidde beklenmiyecekse bile itikâfa niyet etmek yine de gereklidir.

Malikiler dediler ki: Fazla olmadıkça mescidden geçmek caizdir. Mescidin binası yoldan ileride olduğu takdirde mescidden çok defa geçmek mekruhtur. Aksi takdirde mekruh olmaz. Mescidden geçecek olanların mutlak olarak tahiyyetü’l-mescid namazı kılmaları istenmez.

Şafiiler dediler ki: Temiz veya cünüb kimselerin mutlak olarak mes­cidden geçmeleri caizdir. Hayizlı kadının mescidden geçmesi, bir ihtiyaçtan ötürü olsa bile mekruhtur. Bu kadının, mescidi kirletmekten emin olmaya­rak geçmesi haramdır. Mescidden geçecek kişinin temiz olması veya yakın bir yerde temizlenmesi mümkün olduğu takdirde her girişte tahiyyetü’l-mescid namazını kılması sünnet olur.

Hanbeliler dediler ki: Temiz veya cünüb kimselerin mescidden geç­meleri mekruhtur. Cünüb kimsenin abdestsiz olarak mescidde beklemesi her ne kadar haramsa da mescidden geçmesi sadece mekruh olur. Aynı şekilde ihtiyâç yokken hayızlı veya nifaslı kadınların mescidi kirletmiyeceklerinden emin olmaları hâlinde yine mescidden geçmeleri mekruhtur. Mescidden geç­mek bir ihtiyaçtan ötürü ise bu sayılanların tümünün geçmesi mekruh ol­maz. Mescidin kestirme bir yol olması da bir ihtiyaç sayılabilir. Bu durum­da oradan geçmek mekruh olmaz.

Mescidde uyumak ve yemek yemek: Mescidde uyumak, mezheblerin ileri sürdükleri detaylara göre mekruhtur.

Hanefîler: İtikâftaki kimselerle yabancıların mescidde uyumaları­nın mekruh olmadığını söylemişlerdir. Mescidde uyumak isteyen kişi itikâfa niyet etmeli; niyetlendiği, ibâdetleri yapmalıdır. Bundan sonra uyumasında kerahet kalmaz.

Şafiiler dediler ki: Mescidde uyuyan kişi, namaz kılanları şaşırta­cak veya yanıltacak derecede horlamıyor ve yüksek ses çıkarmıyorsa, uyu­ması mekruh olmaz.

Hanbeliler dediler ki: İtİkâfta olan ve olmayan kimselerin mescid­de uyumaları mubahtır. Yalnız, uyuyan kimselerin namaz kılanların önleri­ne uzanmamaları gerekir. Uyuyan kimselere karşı durarak namaz kılmak mekruh olduğundan, namaz kılanlar bu durumda uyuyanları uyandırabilirler.

Mâlikîler: Öğleyin mescidde uyumanın caiz olduğunu söylemişler­dir. Bu mescid şehirde de olsa, çölde de olsa hüküm aynıdır. Gece uykusuna gelince, çöl mescidlerinde geceleyin uyumak caiz olur. Şehir mescidlerindeyse, evi olmayanların veya geceleyin evlerine gitmeleri zor olan kimselerin uyu­maları mekruhtur. Mescidde devamlı kalan, kendini ibâdete adayıp başka iş ile meşgul olmayan erkekler için caizdir. Kadının sürekli olarak mescidde kalmasıysa helâl değildir,

Aynı şekilde itikâfa gir­meyenlerin mescidde yemek yemeleri de mezheblerin aşağıda sunulan detaylı görüşlerine göre mekruhtur.

Hanefîler: Pis kokusu olmayan şeyleri yemenin tenzîhen mekruh olduğunu söylemişlerdir. Soğan, sarımsak gibi pis kokulu şeyleri mescidde yemek tahrîmen mekruhtur. Bu gibi şeyleri dışarıdayken yeyip gelenler, mes­cide girmekten men edilirler. Ağız kokularıyla namaz kılanlara eziyet veren kimselerle, dilleriyle eziyet veren kimseler de mescide girmekten men edilmelidirler.

Mâlikîler: Mescidden başka sığınacak yer bulamayan gariplerin mes­cide sığınmaları ve kirli artık bırakmayan hurma gibi şeyleri yemelerinin ca­iz olduğunu söylemişlerdir. Kirli artık bırakan yiyecekleri sofra veya bir deri parçası sererek mescidi kirletmekten emin oldukları takdirde yiyebilirler. Ay­rıca bu yiyeceklerin pis kokulu olmamaları da gerekir. Pis kokulu yiyecekle­ri mescidde yemek haramdır.

Şafiiler dediler ki: Mescidde yağ, bal gibi zifirli şeyleri mescidi kirletmemek kaydıyla yemek mubahtır. Aksi takdirde haramdır. Bunlar her ne kadar temiz yiyecekler iseler, de mescidi bunlarla kirletmek haramdır. Bak­la gibi kirletici olmayan ve fakat çer-çöp bırakan şeyleri yemek mekruhtur.

Hanbeliler dediler ki: İtikâfta bulunan kişinin, mescidi kirletme­mek, kemik ve benzeri şeyleri mescide atmamak şartıyla her çeşit yiyeceği yemesi mubahtır. Bu gibi şeyleri attığı takdirde temizlemesi gerekir. Tabiî soğan ve sarımsak gibi pis kokulu şeyleri yemesi mekruhtur. Bu gibi şeyleri dışarıda yiyen ve ağzı kokan kimselerin mescide girmeleri mekruhtur. Gir­dikleri takdirde eziyeti gidermek amacıyla mescidden çıkarılmaları müstehab olur. Nitekim mescidde yellenmek de bu sebebten ötürü mekruhtur.

Mescidde sesi yükseltmek: Mezheblerin ileri sürdükleri tafsilâtlı gö­rüşlere göre mescidde konuşarak veya zikrederek sesi yükseltmek mek­ruhtur. Mezheblerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Mescidde namaz kılanların zihinlerini karış­tırmayacak ve uyuyanları uyandırmayacaksa, zikir yaparak sesi yükseltmek mekruh değildir. Aksi takdirde mekruhtur. Hattâ zikredenlerin kalbini îkâz etmek, üzerlerine gelen uykuyu bertaraf etmek, ibâdet için zindeleşmelerini sağlamak açısından sesi yükseltmek daha faziletlidir. Helâl olmayan konuş­malarla sesi yükseltmek tahrîmen mekruhtur. Helâl içerikli konuşmalarla sesi yükseltme hâlinde, namaz kılanların zihni karıştırılacak olursa mekruh olur. Aksi takdirde mekruh olmaz. Özellikle konuşmak için mescide girilirse ko­nuşmak, mutlak surette mekruh olur. Yalnız ibâdet için mescide girildiği tak­dirde konuşmak mekruh olmaz.

Şafiiler dediler ki: Namaz kılanların, ders verenlerin, okuyanların, ders mütâlâa edenlerin, uyandırılmaları mesnun olmayan kimselerin zihni karıştırılıp uykuları kaçırılacak olursa mescidde zikirle sesi yükseltmek mekruh olur. Bu sayılanlar vuku bulmadığı takdirde mekruh olmaz. Mevzu hadîsleri mütâlâa ederek veya benzeri helâl olmayan konuşmaları yaparak sesi mesci­din içinde yükseltmek mutlak surette haramdır. Helâl içerikli konuşmalarla mesciddeki kimselerin zihinleri karıştırılacak olursa, sesi yükseltmek mek­ruh olur.

Mâlikîler dediler ki: Zikir ve ilimle de olsa mescidde sesi yükselt­mek mekruh olur. Yalnız dört şey bundan istisna edilmiştir:

1. Müderrisin, talebelere sesini duyaracak kadar yükseltmesi mek­ruh değildir.

2. Sesi, namaz kılanların zihinlerini karıştıracak kadar yükseltmek haramdır.

3. Mekke veya Minâ mescidlerinde telbiye yaparak sesi yükseltmek mekruh değildir.

4. Düşman sınırında nöbet bekleyen kişinin tekbir alırken sesini yük­seltmesi mekruh değildir.

Hanbeliler dediler ki: Mescidde namaz kılan kişilerin zihinlerini karıştırmayacak kadar zikirle sesi yükseltmek mubahtır. Aksi takdirde mek­ruhtur. Mescid içerisindezikirden başka mubah konuşmalarla sesi yükselt­mek namaz kılanların zihinlerini karıştırmadığı takdirde mekruh olmaz. Mu­bah olmayan konuşmalarla sesi yükseltmekse mutlak surette mekruh olur.

 

Mescidde alışveriş yapmak: Mezheblerin ileri sürdükleri tafsilâta gö­re alım-satım gibi akidleri mescidde yapmak mekruhtur. Buna ilişkin ola­rak mezheblerin görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Alım-satım, kira gibi takas akidlerinin mes­cidde yapılması mekruhtur. Hibe ve benzeri akidlerin yapilmasıysa mekruh değildir. Hattâ nikâh akdinin yapılması müstehabtır. İtikâftaki kimsenin kendi şahsı ve çocuklarıyla ilgili satış akitlerini mescidde yapması mekruh olmaz. Yalmz, akde konu eşyanın mescidde bulundurulmaması şarttır. Ticâret akidlerine gelince bu, diğerleri gibi itikâftaki kimse için de mekruhtur.

Malikiler dediler ki: Alış veriş ve benzeri akidlerin mescidde yapıl­ması mekruhtur. Yalnız, satılan eşyayı döndürüp bakma olmadığı hâlde bu akidleri yapmak mekruh olmaz. Simsarlık alarak mescidde satış yapmak haramdır. Hibe ve benzeri akidlerle nikâh akdini mescidde yapmak caizdir. Hatta nikâh akdini yapmak mendubtur. Nikâh akdinden maksat, sıhhat Sırtlan dışındaki diğer şartlan ve fazla konuşmaları söylemeksizin salt olarak îcâb ve kabulden ibarettir.

Hanbeliler dediler ki: Mescidde alım satım ve kira akidlerini yap­mak haramdır. Bu akitler mescidde yapılsalar da geçersiz olurlar. Yalnız, nikâh akdinin mescidde yapılması sünnettir.

Şafiiler dediler ki: Mescidin alım-satım yeri yapılması, mescidin say­gınlığını zedelediği takdirde haram olur. Saygınlığını zedelemeyerek bir ihti­yaçtan ötürü mescidde yapılan akitler de, namaz kılanlara sıkıntı verılmediği takdirde mekruh olur. Sıkıntı verildiği takdirde haram olur. İtikâftaki kim­selerin nikâh akidlerini mescid içerisinde yapmaları caizdir.

Mescidlerin süslenmesi: Mescidin altın ve gümüşten başka şeylerle nakışlanıp süslenmesi mekruhtur. Altın ve gümüşle süslenip yaldızlanması ise haramdır. Şâfiîlerle Hanbelüer bu hükümde ittifak etmişlerdir. Mâlikîlerle Hanefîlerin bu husustaki görüşleri aşağıya alınmıştır.

Malikiler dediler ki: Mescidin mihrab, tavan ve duvarlarının altın ve gümüşle de olsa nakışlanıp yaldızlanması mekruhtur. Mescidin sıvanma­sı ve yapısının sağlam yapılmasıysa menduptur.

Hanefiler dediler ki: Mescidin mihrabını ve kıble duvarını, vakıf malı dışındaki helâl bir malla finanse ederek altın suyu kaplamasiyla nakış­lamak mekruhtur. Haram bir mal veya vakıf malıyla finanse ederek nakış­lamak haram olur. Mescidin tavanını ve kıble dışındaki duvarlarını vakıf ol­mayan helâl bir malla finanse ederek nakışlamak mekruh olmaz. Yalnız, vakıf malının zâlimlerin elinde zayi olmasından korkulması veya mescidin binası­nı koruma amacının bulunması veya bizzat vakıf sahibinin yapması hâlinde vakıf malıyla finanse ederek nakışlamakta bir sakınca yoktur.

Necis şeyleri mescide koymak: Bizzat necis veya sonradan necislenmiş bir şeyi kuru da olsa mescide koymak haramdır. Mescidi necâsetli petrol veya yağla aydınlatmak, aynı şekilde mescidin binasını necâsetli katkı maddeleriyle inşa etmek; necis bir şeyle sıvamak caiz değildir. Yine bunun gibi, mescide idrar ve benzeri pislikleri yapmak, zaruret olmayın­ca kap içinde olsa bile caiz değildir. Yalnız, necis ayakkabıyla mescide girmek bundan istisna olup ihtiyâç hâlinde caizdir. Bu ayakkabılardan ne­câsetli maddelerin mescide düşüp bulaşmasından da sakınmak gerekir. Mâlikîlerle Şâfiîler bu hükümde ittifak etmişlerdir. Hanefîlere gelince, onların buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Necis veya sonradan necislenmiş bir şeyi mes­cide koymak veya necis olmuş bir petrol veya yağla mescidi aydınlatmak, mescidin binasını necis katkı maddeleriyle inşa etmek veya meseidde idrar yapmak tahrîmen mekruhtur.

Hanbeliler dediler ki: Necis bir şeyi veya necislenmiş bir şeyi mes­cide koyma hâlinde bunlardan bir pislik mescide düşerse haramdır. Düşmezse haram olmaz. Necis bir yakıtla meseidde aydınlanmak haramdır. Bir kap içine olsa bile meseidde idrar yapmak haramdır. Mescidin necis bir katkı mad­desiyle inşâ edilmesi veya necis bir şeyle sıvanması mekruhtur.

Çocukların ve delilerin mescide sokulmaları:

Çocukları ve delileri mescide koymak, mezheblerin ileri sürdükleri taf­silâta göre mekruhtur.

Hanefiler dediler ki: Çocuk veya delilerin mescidi pisleyeceklerine galip bir zanla kanaat getirilirse, mescide konulmaları tahrîmen mekruh olur. Aksi takdirde tenzîhen mekruhtur.

Malikiler dediler ki: Çocuğun oynamaması veya dur denildiği tak­dirde durması hâlinde mescide konulması caizdir. Aksi takdirde haram olur. Aynı şekilde mescidi pisletmeleri söz konusuysa, çocuğun ve delinin mesci­de konulması haram olur.

Şafiiler dediler ki: Mümeyyiz olmayan çocuğun ve delilerin mescidi kirletmemelerinden, mescide zarar vermemelerinden, avret yerlerini açma­malarından emîn olunursa mescide konulmaları caiz olur. Mescidi oyun yeri yapmadığı takdirde mümeyyiz çocuğun mescide konulması caizdir. Aksi takdirde haram olur.

Hanbeliler dediler ki: İhtiyaç olmaksızın mümeyyiz olmayan ço­cuğun mescide konulması mekruhtur. Yazı öğrenmek gibi bir ihtiyaçtan ötürü, çocukların ve delilerin mescide girmesi mekruh olmaz.

Meseidde tükürmek ve sümkürmek:

Meseidde tükürmek ve sümkürmek de mekruhtur. Mezheblerin bu hususta ileri sürdükleri detaylı görüşler aşağıya alınmıştır.

 

Şafiiler dediler ki: Mescidde bir çukur kazan, sonra bu çukura tükürüp üstünü toprakla örten kişi günahkâr olmaz. Eğer çukur kazmadan tükürürse günahkâr olur. Bundan sonra tükürüğü toprağın altına gömerse, gü­nâhı devam etmez. Aynı şekilde mescidin sıvasına tüküren kişi de günahkâr olur. Fakat bu sıvayı kazıyıp tükürüğün izini giderdiği takdirde günâhı de­vam etmez. Bu sayılan önlemleri almadan tüküren kişi, haram işlemiş olur.

Hanbeliler dediler ki: Mescidde tükürmek haramdır. Mescidin ta­banı toprak veya çakıl olur da, tükürdükten sonra tükürüğünü yer altına gö­merse günahı devam etmez. Eğer tabanı sıvalıysa, tükürdüğü yeri silmesi vâcıb olur. Tükürdüğü yeri hasırla örtmesi yeterli olmaz. Tüküren kişi tükürüğü­nü görmezse; bu tükürüğü görenin, onu gömerek veya başka bir yolla gider­mesi gerekir.

Malikiler dediler ki: Mescidin tabanı sıvalı olursa, az miktarda tü­kürmek mekruh, fazla miktarda tükürmekse haramdır. Mescidin tabanı ça­kıllarla örtülü olursa tükürmek mekruh olmaz.

Hanefiler dediler ki: Mescide tükürmek tahrîmen mekruhtur. Mes­cidin tükürük, sümük ve balgamdan temiz tutulması vâcibtir. Bu pis şeyler ister mescidin duvarlarına, ister tabanına, ister hasırların üstüne, ister altına atılsın hüküm değişmez. Yapan kişinin, bu pisliği temizlemesi vâcibtir Bu açıdan mescidin tabanının toprak, sıvalı veya şergili olması arasında bir fark söz konusu değildir.

Mescidde yitik aramak:

Mescidde yitik aramak da mekruhtur. Buna ilişkin olarak Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

“Mescidde yitik arayıp soran birini gördüğünüzde ona deyin ki: “Al­lah onu sana geri vermesin.” [255]

Şâfiîler dışındaki diğer mezhebler bu hükümde görüş birliği etmişler­dir.

Şafiiler dediler ki: Namaz kılanların zihinlerini karıştırmamak veya uyuyanları uyandırmamak kaydıyla mescidde yitik aramak mekruhtur. Aksi takdirde haram olur. Bu hüküm, Mescid-i Haram dışındaki mescidleri ilgilendirir.. Mescid-i Harâm’da yitik aramak, insanların büyük cemaat ha­linde bulunmasından ötürü mekruh olmaz.

Mescidde şiir okumak;

Mezheblerin ileri sürmüş oldukları tafsilâta göre mescidde şiir oku­mak da mekruhtur.

Hanefiler dediler ki: Hikmet, vaaz, nasihat, Allah’ın zikri veya takvâlı kimselerin sıfatlarını içerdiği takdirde, mescidde şiir okumak güzeldir. Eğer eski eserlere, devirlere ve milletlerin tarihlerine dâir ise mubahtır. Başkalarını hicvetmeye ve küçük düşürmeye ilişkin şiirleri mescidde okumak ha­ramdır. Yanaklara, endamlara, bellerin inceliğine, saçlara ilişkin şiirleri oku­mak, şehveti uyandırdığı takdirde haramdır. Aksi takdirde mekruh olur.

Hanbeliler dediler ki: Peygamber Efendimizi öven şiirlerle, haram ve mekruh şeyleri içermeyen şiirleri mescidde okumak mubahtır.

Malikiler dediler ki: Allah’a veya Peygambere övgüyü içeren şiir­lerle hayra teşvik edici şiirleri mescidde okumak güzeldir. Bunlardan başka şiirleri mescidde okumak caiz değildir.

Şafiiler dediler ki: Mescidde hikmet, öğüt ve bunlara benzer şeriata ters düşmeyen, konuları içeren ve insanların kafasını bulandirmayan şiirler okumak caizdir. Başka nitelikteki şiirleri okumaksa haramdır.

Mescidde dilenmek:

Mezheblerin ileri sürdükleri tafsîlata göre mescidde dilenmek, dilen­ciye sadaka vermek caiz değildir.

Mescidde ilim öğretmek:

Namaz kılanların zihinlerini karıştırmamak kaydıyla mescidde ilim öğ­retmek, Kur’an-ı Kerîm okutmak, vaaz vermek ittifakla caizdir. Mescidin damı da mescid hükmündedir. Mescidde mekruh olan davranış, damın­da da mekruh, mescidde haram olan davranış damında da haram olur. Mescid üzerindeki evlerse, mescid hükmünde değildir.

Hanbeliler dediler ki: Mescidde sadaka dilenmek, dilenciye sada­ka vermek mekruhtur. Dilenmeyene ve hatibin kendisi için istediği kimseye sadaka vermek mubahtır.

Şafiiler dediler ki: Mescidde dilenmek mekruh, namaz kılanların zi­hinlerini karıştırmaya sebeb olduğu takdirde ise haramdır.

Malikiler dediler ki: Mescidde dilenmek menedilmeli ve dilenciyede bir şey verilmemelidir. İhtiyarî olarak sadaka vermekse caizdir.

Hanefîler: Mescidde dilenmek haram ve dilenciye bir şeyler vermek de mekruhtur, dediler.

Mescidin duvarlarına yazı yazmak:

Mezheblerin ileri sürdükleri tafsîlata göre mescidin duvarlarına yazı yazmak mekruhtur.

 

Malikiler dediler ki: Namaz kılanın zihnini meşgul edeceğinden, Kur’ân-ı Kerîm ve başka şeylerden de olsa kıble duvarlarına yazı yazmak mekruhtur. Diğer taraflara yazı-yazmak mekruh değildir.

Şafiiler dediler ki: Mescidin duvarlarına ve tavanına Kur’an-ı Ke-rîm’den âyetler yazmak mekruh, Kur’an-ı Kerîm yazılı yerleri arka tarafa alarak yaslanmak ise haramdır.

Hanbeliler dediler ki: Mescidin duvarlarına ve tavanına yazı yaz­mak mekruhtur. Bunun masrafını vakıf malından karşılamak haramdır. Vakıf malını harcayarak yazan, bedelini vakfa ödemek zorundadır. Eğer kendi ma­lıyla yapmışsa onunla vakıf cihetine dönmüş sayılmaz.

Hanefiler dediler ki: Mescidin duvarlarına yazı yazılmamalıdır. Bun­ların yere düşmesi hâlinde, ayakla basılarak hakarete uğramalarından kor­kulur.

 

Mescidde abdest almak:

Tükürük ve sümükle kirletümediği takdirde, mescidde abdest almak caizdir. Kirletilmesi halinde Şafiî ve Hanbelîlere göre haram olur. Hanefîlerle Mâlikîlere gelince, onların bu husustaki görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefî ve Mâlikîler: Mescidde abdest almanın mutlak olarak mekruh olduğu görüşündedirler.

 

Namaz vakitleri dışında mescidin kapatılması:

Namaz vakitleri dışında mescidin kapatılması, Hanefîler dışındaki üç mezheb İmamına göre mubahtır. Hanefîlerin buna ilişkin görüşleri aşağı­ya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Eşyalarının kaybolmasından korkulmadığı takdirde, namaz vakitleri dışında mescidi kapatmak mekruhtur:

 

Bazı mescidlerde namaz kılmanın diğerlerine nisbetle fazîleti:

İslâm Dini, zâtı itibâriyle bir yeri, başka bir yere üstün kılmamıştır. Yal­nız bazı şahıslar arasında nasıl ki fazîlet farkı varsa, aynı şekilde yerler arasında da fazîlet farkı vardır, ki bu da bazı manevî özelliklerden kay­naklanır. Bir mescidin diğerinden üstün olması, onda diğerine nisbetle daha fazla dînî ve edebî olayların vukû bulmasından ötürüdür. Meselâ Mekke’­deki Mescid-i Haram’ı ele alalım: Burası Kabe merkezidir. Yüce Allah kul­larına, özel şekildeki hac ibâdetini burada edâ etmelerini emretmiştir. Medîne’deki Mescid-i Nebevî’de ise, vahiy gelmesi gibi büyük bir dînî olay vukûbulmuştur. Dînin önderleri burada, Rasûlullah’tan, İslâm’ın kurallarını öğrenmişlerdir. İşte bu nedenle fıkıhçılar, dînî olaylara sahne olma gi­bi özelliklere sâhib olmalarından ötürü, bir kısım mescidleri diğerlerine nisbetle daha faziletli saymışlardır. Mezheblerin bu faziletli mescidler husu­sundaki tafsilatlı görüşleri aşağıya alınmıştır. Yine hatırlatalım ki; fazîlet, bu mescitlerin binasına nisbetle değil, buralarda kılınan namazlara nisbetledir.

Hanefiler dediler ki: Mescidlerin en faziletlisi Mekke’deki Mescid-i Haram, ondan sonra Medine’deki Mescid-i Nebevi, daha sonra Kudüs’teki Mescid-i Aksa ve Kubâ Mescidi’dir. Bunlardan sonra sırasıyla şunlar gelir: En eski tarihli olan, sonra alanı en geniş olan, sonra da namaz kılana en ya­kın olandır. Dînî dersleri dinlemek için inşâ edilen mescidde namaz kılmak, en eski tarihli mescidde ve ondan sonra gelen mescidde kılmaktan daha faziletlidir. Mahalle mescidi, büyük cemâatli mescidden daha faziletlidir. Zîrâ bu mescidin de insan üzerinde hakkı vardır. Namazı burada kılarak mamur hale getirmek icâb eder. Mescidde namaz kılan kişinin bu anılan mescidlerde sırasıyla namaz kılması daha faziletli olur.

Şafiiler dediler ki: Mescidlerin en faziletlisi, Mekke’deki Mescid-i Haram, ondan sonra Mescid-i Nebevî, sonra da Mescid-i Aksâ’dır. Bunlar­dan sonra da fazilet sırasına, cemaati en çok olan mescidler girerler. Yalnız, cemaati çok olan bu mescidlerin İmamı, kendisine uyulması mekruh bir kimse olmamalıdır. Şayet böyle bir camiin İmamı, kendisine uyulması mekruh bir kimse ise, bundan daha az cemâatli bir mescidde kılmak daha faziletli olur. Aynı şekilde küçük bir mescid İmamının, büyük bir cemaatte namaz kılması halinde; kendi görevli olduğu mescidin kapanmasına sebebiyet verecekse veya kendi mescidinde kıldırmakla cemâati huzur bulacaksa, kendi az cemâatli mescidinde kılması daha faziletli olur.

Malikiler dediler ki: Mescidlerin en faziletlisi Medîne-i Münevvere’deki Mcscid-i Nebevî’dir. Ondan sonra Mekke-i Mükerreme’deki Mescid-i Haram ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa gelir. Bunlardan sonraki diğer mescidler, fazilet bakımından eşittirler. Yalnız şunu söyleyelim ki; kişiye yakın olan mescidde namaz kılmak, komşuluk hukuku nedeniyle daha faziletli olur.

Hanbeliler dediler ki: Mescidlerin en faziletlisi Mekke-i Mükerre­me’deki Mescid-i Haram, ondan sonra Medîne-i Münevvere’deki Mescid-i Nebevî, daha sonra Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dir. Bunlardan sonra gelen mescidlerin tümü fazilet bakımından birbirlerine eşittirler. Yalnız, kişinin hazır bulunması sayesinde cemaatin teşekkül edeceği bir mescidde veya kendisi­nin hazır bulunmaması ile de cemaatin teşekkül edebileceği, ancak İmamın veya cemaatin kalbinin kırılacağı bir mescidde namaz kılmak daha faziletli olur. Bundan sonra, yapısı tarihî olan mescidler ve cemaati çok olan mescidlerle kişiye en uzak olan mescidler, fazilet sırasına girerler.[256]

About Darul hikmet

serbest

Yorum bırakın