KADIN İLE ERKEK

Hemen söylemem gereken şey, maalesef bugün insanlar, kadın ile erkeği tanımamakta, taşları ve nirengi noktalarını yerinden Rönesans reform ve aydınlanma ile yerinden oynattıkları için, meçhuller veya kargaşa denizinde yüzmektedirler.
Çünkü Macit Gökberk’in Felsefe Tarihi adlı eserinin 251. sayfasında ifade ettiği ve ilgililer tarafından da bilindiği gibi Batı dünyası Rönesans, Reform ve Aydınlanma hareketleriyle hayatı değiştirmeyi amaçlamış –
ve bu maksatla da yeni bir felsefeye sahip olmuştur. Bu yeni felsefe de yeni bir insan anlayışı,
yeni bir toplum, yeni bir din, yeni bir hukuk ve yeni bir devlet anlayışı getirmiştir. Kadın ile erkek aynen bisikletin ön ve arka tekerlekleri gibidir. Hem beraber ve hem de ayrıdır. Kadın erkeğin, erkek de kadının dengi, benzeri ve naziridir. Kimisi elmanın yarısı falan diye uydururlar. Hayır, elmanın yarısı çürür, kadın erkeksiz, erkek de kadınsız çürümez. Fakat iş, yapamazlar, nesli üretemezler.

Bugün ise insan açısından bozuk olan bu medeniyetin, yanlış kültürünün yanlış düşünce ve uygulamasında kadın erkeğe, erkek de kadına eşitlenmiş durumdadır. Hâlbuki bu eşyanın tabiatına terstir.

Beyler, tabiatı aşamazsınız, doğayı geçemezsiniz. Doğaya ve tabiata saygı duymak,
onu yaşamak zorundasınız. Başka bir çareniz yoktur. Yoksa bugün olduğu gibi kendiniz zarar edersiniz.
Zira doğal olan ve tabii olan aynı zamanda ilahidir. Eşitlikçi kafalara sahip olanlara Kuran “hâlbuki erkek kadın gibi değildir.” (A. İmran 3/ 36), diyerek cevap vermektedir. Bugün sadece sosyal bilimlerin terim,
tarif ve tasnifleri değil, dillerin insana mahsus olan kelimeleri bile eskimiş ve normal anlamlarını kaybetmiştir. Bu aynı bu medeniyette insanın kendisini kaybetmesine benzer. Evet, iddia ediyorum, bugün yeryüzünde hareket ve davranış itibariyle insan yoktur, sanki insan nesli tükenmiştir. Zira insanın biri bireysel, diğer ise toplumsal olmak üzere iki bisikletin ön ve arka tekerlekleri gibi, özelliği vardır. Ön ve arka teker birbirine ne kadar muhtaç ise bireysel ile toplumsal olan da biri diğerine o kadar muhtaçtır. Yoksa dediğim gibi insan yürümez ve yürüyemez. Evet, bu düşünce ile toplumsal yapının eşyanın tabiatına ters düştüğüne inanıyorum. Onun için de insan toplumu mevcut olmadığından yeryüzünde bir tek insan yoktur, diyorum. Çünkü akıl sahibi insanı dengeleyecek bir varlık olmadığı için onlar iyi ve kötü diye iki kısma ayrılarak, birbirini dengelerler. İyilikler ve iyiler sosyal bünyenin dışına taşmadığı müddetçe düşme olmayacağından o toplum iyi toplumdur. Aynı şey kötüler için de söz konusudur. Fecr Suresinin 12 ve 13. ayetleri bana bunları söyledi. İnsan toplumunda bir anne 6 aylık bebeğini bırakıp da çalışmaya gitmez.
Çünkü çocuklu kadının çalışmasına mecburiyet yoktur. Bu zalim yapı ve medeniyet, böylece bu zulmü, şefkat ve merhametin timsali olan anneye işletiyor. Daha buna benzer milyon ve milyar tabiata ters düşmeler var. Fazla örneklere gerek yoktur; zira insan, hasta olmaya, ruh hastası olamaya böylece bebek iken başlamış demektir.

Kadın bireysel ihtiyaçlarla, erkek ise toplumsal ihtiyaçlarla meşgul olur.

Bireysel ihtiyaçlar evde, toplumsal ihtiyaçlar da mabette çözüme kavuşturulur.
Kadın daha çok evde, erkek de daha çok mabette üretim yaparak görevini yerine getirmeye çalışır.

İşte karnındaki bebeğini mabede adayan İmran’ın karısı kızı Meryem’i doğurunca onun toplumsal hizmetlere yani mabedin hizmetinde olmaya ehil olmadığını, bu onun görevi olmadığı söyleyiverdi. (A İmran 3/ 36). Ev ne kadar kutsalsa mabet de o kadar, mabet ne kadar kutsalsa ev de o kadar kutsaldır. Onun için İslam düzeninde mabet, tüm Müslümanlara aittir, kişiye veya bir sınıfa tahsis edilemez. O sebep le de gece –gündüz kapısı açıktır. Ben tabi burada şimdi normal bir İslam düzeninden bahsediyorum. Yoksa bugünkü gibi gayri İslami bozuk düzen bu kanuna ters düşebilir.
Ev de kişi ve kişilere mahsus olduğundan onlar izin vermedikçe oraya kimse giremez. (Nur 24/ 27) İnsanlar hukuka, hukuk da insana mahsus olduğu için bu kural asla ihlal edilemez. “ Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve halkına selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır.” (Nur 24/ 27) kanunu, insanın hukukunu korumakla görevli polis ve askerler eliyle yürütülür. O sebeple tüm dünya askerleri birleşse bir eve giremezler; eğer kanun varsa bir tek kişi, İslam düzeninde tüm dünya askerlerinden daha kuvvetlidir.

Ey Facebook ümmeti, ayetleri ve Kuranı böyle anlayarak bugüne taşımamız gerekiyor.
Yoksa genellikle sizlerin yaptığı gibi ayet meallerini yazmakla bir yere varılmaz.
Cin peri ve buna benzer meselelerle uğraşmak da gerçek faydayı sağlamaz.

Eğer sizler hem kendinize ve hem de tüm insanlığa faydalı olmak istiyorsanız, insanın insanla, insanın toplumla ve toplumların toplumlarla olan ilişkileri üzerine eğiliniz. Geliniz sizinle birlikte düşünerek ve birlikte çalışarak bir insanlık projesi üretelim. Yalnız bunun için bir zeminde anlaşmamız, hipotezde birleşmemiz ve ortak bir külli kurallarımız olması lazımdır. Mesela Kuran sadece bir din kitabı değil, aynı zamanda bir düzen kitabıdır diye hepimizin kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum. Bir de şu ben benciliği bırakmanız lazım. Biyolojik bünye ne ise sosyal bünye odur. Bundan dolayı biyolojinin bir dili yok mu, biyolojinin terimleri yok mu, siz hasta olunca doktora yani biyolojiyi bilene gitmiyor musunuz? Bu sosyal bünye olunca maşallah hepiniz allame kesilerek hemen cevap yetiştirmeye kalkıyorsunuz. Bu halinizle birbirini yalanlayan felsefe akımları gibi silsilet-il mükezzibin zümresine benziyorsunuz. Sizi tekrar uyarıyorum Dünyanın üzerine çığ geliyor, aklımız başımıza alarak acil önlem almamız lazımdır. Benden söylemesi… Bu ilanen herkese duyurulur. Tüm çalışanlara başarılar diliyorum Herkese selam sevgi ve saygılar

osman eskicioğlu

About Darul hikmet

serbest

Yorum bırakın