Kazanç Elde Etme, Geçim Ve Ticaretle İlgili Meseleler

4526- Ebu’t-Tufeyl radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim haram para kazanıp da o para ile köle azat etse ve akrabaya yardım etse bu onun için günah olur.”

[Taberânî Mu’cemu’ I-Kebîr’de zayıf bir senedle.][1]

4527- Meymûne bint Sa’d radiyallahu an-hâ’dan:

Dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Bize çalıntı para hakkında fetva ver!”

Şöyle buyurdu: “Onun çalıntı olduğunu bilerek kim yerse, çalınma günahına ortak ol­muş olur.”

[Taberânî, Mu’cemu’ I-Kebîr’de zayıf bir senedle.][2]

4528- Ebû Bekr radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Haramla beslenmiş vücut cennete gire­mez.” [Ebû Ya’lâ, Bezzâr ve Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat’ta.][3]

4529- Onun (Mu’cemu’l-Evsat’ta) Huzey-fe’den olan rivayeti:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Haramdan beslenip gelişmiş olan et, cennete giremez; ateş ona daha lâyıktır.”[4]

4530- en-Nu’man bin Beşîr radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Helâl bellidir, haram da bellidir; arala­rında insanların bir çoğunun bilmediği şüp­heli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden sakı­nırsa, hem dinini, hem de ırzını temize çıkar mış olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, ha­rama düşmüş olur. Tıpkı sürüsünü koruluğun etrafında otlatan çoban gibi ki, hayvanları her an koruluğa düşebilecek durumdadır.

Dikkat edin, her melikin bir koruluğu var­dır. Dikkat edin, Allah’ın koruluğu da haram­larıdır. Dikkat edin, cesette bir et parçası var­dır; o doğru olursa cesedin hepsi doğru olur. O bozuk olursa cesedin tümü bozuk olur. Dik­kat edin; o da kalptir.” [Altı hadis imamı.][5]

4531- Vâbisa radiyallahu anh’dan:

O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem’e iyilik ve kötülük hakkında soru sorma­yı içinden geçirerek geldi. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem sordu:

“Sen mi söyliyeceksin yoksa ben mi sana haber vereyim?”

“Sen bana haber ver!” dedi.

“Sen bana iyilik ve kötülüğün ne olduğu­nu sormak için geldin, değil mi?” Adam:

“Evet” dedi.

Bunun üzerine üç parmağını bir araya top­layıp göğsüme koydu ve buyurdu ki:

“Evet Vâbisa, kendi nefsine sor, kendi nef­sine sor! —üç kere tekrarladı— İyilik ruhu­nun yatıştığı (mutmain olduğu) şeydir. Kötü­lük ise, insanlar sana fetva verseler de, içini kazıyan ve göğsünde tereddüt duyduğun şey­dir.” [Ahmed ve Ebû Ya’lâ leyyin bir senedle.][6]

4532-  Selmân ve İbn Abbâs radiyallahu anhumâ’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Helâl, Allah’ın, kitabında helâl kıldıkla­rı şeylerdir; haram ise Allah’ in, kitabında ha­ram ettikleri şeylerdir. Sükût ettiği şeyler ise affedilen şeylerdir, sakın böyle şeyler hakkın­da soru sorma külfetine girmeyin.” [Rezîn][7]

4533- el-Mikdâm radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Hiç kimse, kendi iki elinin emeğinden meydana gelen kazançtan daha güzel ve daha helâl bir yiyecek yiyemez. Allah’ın Peygam­beri Dâvud Aleyhisselam iki elinin emeğinden kazandıklarını yerdi.” [Buhârî][8]

4534- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişinin aldığı helâlden midir yoksa haram­dan mıdır, aldırmayacak.” [Buhârî ve Nesâî][9]

4535- Rezîn şunu da ekledi: “İşte o zaman onların duaları kabul olunmayacaktır.”[10]

4536- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Ey insanlar! Allah temizdir; ancak temiz olanı kabul eder. Allah, müminlere, peygam­berlere emrettiğini emretti ve şöyle buyurdu: «Ey Peygamberler! Temiz şeylerden yiyin! Salih amel işleyin! Doğrusu ben yaptığınızı bilirim.» (Mü’minûn, 51) Yine şöyle buyur­muştur: «Ey İnananlar! Size rızık verdikleri­mizin temizlerinden yiyin.» (Bakara, 172)”

Sonra uzun bir yolculuk yapıp saçı başı birbirine kansan bir adamdan bahsetti:

“Yediği haram, içtiği haram, giydiği ha­ram ve haramla beslenmiş bir kimse ellerini kaldırmış: «Yâ Rabbi, Yâ Rabbi!» diye dua ediyor; onun duası nasıl kabul olunur ki?” buyurdu. [Müslim ve Tirmizî][11]

4537- Âişe radiyallahu anhâ’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“En helâl ve güzel yediğiniz şey, kendi kazancınızdır. Çocuklarınız da kendi kazançlarınızdandır.”[12]

4538- Diğer rivayet: “Kişinin çocuğu ken­di kazanandandır. Hem de en iyi kazancın­dan. Onun için onların (çocukların) malların­dan afiyetle yiyiniz!” [Sünen ashabı][13]

4539- Sa’d radiyallahu anh’dan:

“Kadınlar, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e biat ettiklerinde Mudar kabilesi ka­dınlarından olduğu zannedilen cüsseli bir ka­dın ayağa kalkıp şöyle dedi: «Ey Allah’ın Re­sulü! Biz (kadınlar) hepimiz, babalarımıza, çocuklarımıza ve kocalarımıza yüküz. Onla­rın mallarından bize (izinsiz) ne helâl olur?» «Sebze, meyve, pişmiş yemek gibi çok da­yanmayan ve saklanması mümkün olmayan­lar size helaldir. Onlardan hem yiyin, hem de başkalarına hediye edin».” [Ebû Dâvud]

Ebû Dâvud dedi ki: “Tazeden maksat kal­dığı zaman, bozulan yiyecektir.[14]

4540- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: Bir adam ona dedi ki: “Benim bir yetimim var, onun da devesi vardır. Ben o devenin sütünden içebilir miyim?” İbn Abbâs dedi ki: “Eğer kaybolduğu zaman devesini ararsan, uyuz vesîresini ilâç sürerek tedavi edersen, sulanacağı gün götürüp sularsan, o zaman yavrusuna ve sütüne zarar vermeksizin (me­mesini kurutmadan), içebilirsin.” [Mâlik][15]

4541- Dırâr bin el-Ezver radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir dişi koyun hediye edildi, bana sağmamı emretti; sağmakta fazla gayretli davranınca:

«Süt isteyene de biraz bırak!» buyurdu.” [Dârimî][16]

4542- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“En haklı ücret, Allah Kitabı’na karşılık alınan Ücrettir.” [Buhârî bir bâb başlığında.][17]

4543- Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim Kur’ân öğretme karşılığında bir yay alırsa, Allah onu ateş yayı ile kuşandırır.”

[Taberânî, Mu’cemu’i-Kebîr’de][18]

4544- el-Müstevrid bin Şeddâd radiyalla­hu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim bizim memurumuz olursa, kendine bir zevce edinsin. Eğer bir hizmetçisi yoksa bir de hizmetçi edinsin. Evi yoksa kendine bir de ev edinsin. Bunların dışında kendisine bir şey edinen, hem hain hem de hırsız sayılır.”

[Ebû Dâvud][19]

4545- Âişe radiyallahu anhâ’dan:

Ebû Bekr halife olunca, şöyle dedi: “Kav­mim biliyor ki benim kazancım, çoluk çocu­ğumu geçindirir. Şimdi ise müslümanlann işi ile meşgul olacağım. Ebû Bekr’in ailesi, bu maldan (Beytu’l-mâl’dan) yiyecek ve müslü-manlar için çalışacaktır.” [Buhârî][20]

4546- Kesîr bin Abdillah bin Avf el-Mü-zenî’den, o da babasından, o da dedesi radi­yallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Bi­lâl bin el-Hâris el-Müzenî’ye Kabaliyye ma­denlerini verdi. Ubeyy b. Ka’b’a şöyle yazdır-

di: “Bismillah? r-Rahmani’ r-Rahîm. Bu, Allah Resulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sel­lem’in Bilâl bin el-Hâris’e verdiği (bir se­nedidir. (Buna göre ona.) Deresiyle tepesiyle el-Kabeliyye isimli nahiyeyi Zâtu’n-Nusub ve (Necid’de bulunan) Kuds dağında ekine elve­rişli yerleri kullanma imtiyazı vermiştir. Bu­nunla birlikte ona herhangi müslümanın bir hakkı verilmemiştir.”

Bu yazıyı Ubeyy bin Ka’b yazdı. [Ebû Dâvud][21]

4547- Mâlik’in rivayeti: “Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem, Bilâl bin el-Hâris’e Kabaliyye madenlerini verdi. O, Fur’ semtin-dedir. O madenlerden bugüne kadar sadece zekâtı alınmıştır.”[22]

4548- Ebyad bin Hammâl radiyallahu

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem’e kavnSin temsilcisi olarak geldi.Ondan tugayı   (tuz mad&runı) istedi.   UTa5im ona verdi. Adam ayrılıp giderken, mecliste bulunan müslümanlardan bir adam şöyle dedi: «Ey Allah’ın Resulü! Ona ne verdiğini bi­liyor musun? Ona durmadan su gibi akan tuz madenini verdin.» Bunun üzerine onu (tuzla­nın işletme hakkını) ondan geri aldı.”

(Râvi) dedi ki: “Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den misvak ağacı koruluğundan istedim. Cevaben şöyle buyur­du: «Develerin tabanının yetişmediği yerler­den veriniz».”[23]

4549- Diğer rivayet: “O, Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem’den misvak ağaçları­nın koruluğundan istedi. Ona şöyle buyurdu: «Erak (misvak ağaçların)da özel mülkiyet ol­maz.» Bunun üzerine Ebyad: «Özel mülkiyet sınırları içinde bulunan erak (misvak) ağacı» dedi. Peygamber: «Misvak ağacında özel mül­kiyet yoktur» buyurdu.” [Ebû DâvuAveTirmizî.][24]

4550- Kayle bint Mahreme radiyallahu anhâ’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldik; arkadaşım (Hureys bin Hassan’ı kas­tediyor) —ki o, Benû Bekr bin Vâil’in temsil­cisi idi— öne geçip ona İslâm üzerine, hem kendi namına, hem de kavmi namına biat etti. Sonra şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Resulü! Bizimle Temîm ara­sında Dehnâ mevkisi hakkında bir anlaşma yaz.

Onlardan misafir ve (oradan mecburen) geçen­lerin dışında tek bir kimse bizim tarafa Deh-nâ’ya geçmesin.”.

Bunun üzerine: “Ey oğul! Onun (Hureys) için Dehnâ hakkında bir senet yaz!” dedi. Ka­dın dedi ki: “Ona Dehnâ’nın verilmesinin em-rolunduğunu görünce, orası kendi memleke­tim ve ülkem olması sebebiyle beni bir üzün­tü kapladı. Bunun üzerine dedim ki: «Ey Al­lah’ın Resulü! O, senden istediği (bu) yerler­den adaletli bir istekte bulunmadı. Bu Dehnâ denilen yer, develerin bağlandığı ve salındığı koyunların otladığı yerdir. Temîm kabilesi ka­dınları onun arkasındadır».” Bunun üzerine: “Ey oğul, yazma! Çünkü bu fakir kadın doğ­ru söyledi. Müslüman müslümanın kardeşidir. Dehnâ’da bulunan su ve ot onlara ortaklaşa yeter. Fitneci şeytanlar(ın iğvasına karşı) bir­birlerine yardım ederler.” [Ebû Dâvud][25]

4551- Sebre bin Abdi’1-Azîz bin er-Rebî’ el-Cühenî’den, o da babasından, o da dedesi radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, devme ağacının altındaki bir mescidde konakla­dı. Orada üç gün kaldı, sonra Tebûk’e çıkıp git­ti. Cüheyne (kabilesi) ona Rahba’da yetişti. Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle dedi: «Zu’l-merv (köyünün) sakinleri kim­lerdir?» Dediler ki: «Cüheyne’den Rifâaoğulla-ndır.» Şöyle buyurdu: «Orasını ben Rifâaoğul-larına verdim. Onu aralarında taksim etsinler.» Bunun üzerine kimisi hissesini sattı, kimisi de satmadı ve üzerinde çalıştı.”[26]

4552- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Zübeyr’e atının koştuğu yere kadar olan mesa­fenin kullanma hakkını verdi. Zübeyr (böylece) atını (mecali kesilip) duruncaya kadar koştur­du. At durunca Zübeyr kamçısını attı. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: «Kamçının ulaştığı yere kadar olan bölgeyi ona verin!»”[27]

4553- Muhacirlerden bir adamdan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) “Müslümanlar üç şeyde ortaktır­lar: Su, ot ve ateş.” [Ebû Dâvud][28]

4554- İbn Mâce aynısını zayıf bir isnadla İbn Abbâs’dan şu ilave ile rivayet etti: “(Bu üç şeyin) parası (satışı) haramdır.” Râvi Ebû Saîd dedi ki: “Sudan akan su kastedilmiştir.”[29]

4555- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hacamat oldu (kan aldırdı) ve Hacamat yapa­na istediği ücretini verdi.”[30]

4556- Diğer rivayet: “Onu Benû Beyâ-da’dan bir köle hacamat etti. Ona ücretini ver­di ve efendisiyle konuşup vergisini hafifletti. Eğer onun ücreti haram olsaydı ona vermez­di.” [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][31]

4557- Ebû Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, köpek satış bedelini, fahişelik kazancını ve kâhinin ücretini yasakladı.” [Altı hadis im[32]amı.]

4558- Câbir radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, köpek ve kedinin satılıp karşılığında alman parasını yasakladı.” [Müslim ve Sünen ashabı.][33]

4559- Diğer rivayette: “Av köpeğinin satış bedeli hariç” diye geçmektedir.[34]

4560-  İbn Muhayyisa radiyallahu anh’­dan:

“O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem’den haccâmın (kan alanın) ücreti husu­sunda izin istedi, ancak onu bundan nehyetti. Muhayyisa’nm haccâm bir azatlısı vardı. De­vamlı bu hususta ondan izin isterdi. Nihayet Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: «Onunla (aldığın ücretle) deveni ve köleni besle (kendin yeme)».”

[Ebû Dâvud, Tirmizî ve aynı lafızla Muvatta’.][35]

4561- Enes radiyallahu anh’dan: “Kilâb kabilesinden bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e erkek damızlığın dişiye aştınlması karşılığında alman ücretin hükmü hakkında soru sordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona bunu yasakla­dı. Adam dedi ki: «Ey Allah’ın Resulü! Biz damızlığı aştırıyoruz da, bize ikramda bulu­nuyorlar.» Bunun üzerine ikramda ona ruhsat verdi.” [Tirmizî ve Nesâî][36]

4562- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

kusâmeyi yasakladı. Sorduk: «Kusâme ne­dir?» Cevap verdi:

«Bir cemaatin başında bulunan bir kimse (bir şey taksim ettiği zaman) ötekinin ve beri­kinin hisselerinden kendine bir şeyler alırsa, işte bu aldığı şey kusâmedir».”[37]

4563- Diğer rivayet:  “Kişi, insanlardan bir topluluk üzerinde kumandan olur. Şunun bunun hakkından alır.” [Ebû Dâvud][38]

4564- Âişe radiyallahu anhâ’dan:

“Ebû Bekr’in bir kölesi vardı; ona haraç çıkarılırdı, o da gelir bundan yerdi. Bir gün Ebû Bekr eve aç geldi; ona verilen o şeyden bir lokma yedi. (Tesadüfen) Köle:

«Bu nedir bilir misin? Ben cahiliyette bi­rine bir kehânette bulunmuştum, onu aldat­mıştım, o da bunun karşılığında bunu bana vermişti. İşte senin yediğin ondandır» deyin­ce Ebû Bekr, parmağını sokup karnında ne varsa kusup çıkardı.” [Buhârî][39]

4565- Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Teyzeme bir köle hediye ettim. Onun hakkında bu kölenin hayırlı olmasını umarım. Ona (teyzeme) dedim ki: «Bunu, haccâma, kuyumcuya ve kasaba teslim etme!»”[40]

4566- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“İnsanların en yalancıları, boyacılarla kuyumculardır.” [İbn Mâce leyyin bir senedle.][41]

4567- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh’­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Meks (denilen haksız vergiyi) alan cen­nete girmez.” [Ebû Dâvud][42]

4568- Ali radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Süheyl’e üç kere lanet etti. İnsanlardan haksız öşür alırdı. Allah onu şihab (kuyruklu yıldız) şekline soktu.” [Taberânî leyyin bir senedle.][43]

4569- Râfi’ bin Hadîc radiyallahu anh’­dan: Denildi ki:

“Ey Allah’ın Resulü! Hangi kazanç daha helâl ve hoştur?”

“Kişinin elinin emeği ile elde edilen ka­zanç; bir de hilesiz yapılan her güzel alış ve­rişten elde edilen kazanç.”

[Ahmed, Bezzâr, Taberânî, Mu’cemu’l-Kebtr ve’l-Evsat’ta.][44]

4570- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Allah sanatkâr mu mini sever.” [Taberânî, Mu’cemu’l-Kebtr ve’l-Evsat’ta zayıf bir senedle.][45]

4571- Enes radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kıyamet kopup da birinizin elinde bir hur­ma fidanı olursa onu hemen diksin.” [Bezzâr][46]

4572- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim el işinde yorulursa, bağışlanmış olarak akşama kavuşur.”

[Taberânî, Mu’cemu’ I-Evsat’ta zayıf bir senedle.][47]

4573- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Zekeriyya (peygamber) bir marangoz idi.” [Müslim][48]

4574- Amr bin el-As radiyallahu anh’dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiş: “Seni bir ordunun başında gönde­receğim. Allah onu sana teslim edecek, sen çok büyük ganimetler elde edeceksin. Kendine o ga­nimetten yararlı mallar edin.” Ben de dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Ben mal için müslü-man olmadım. İslâm’ı sevdiğim için beğene­rek ve isteyerek müslüman oldum. Ve üstelik seninle beraber olmaktan da çok büyük bir kıvanç içindeyim.” Şöyle buyurdu: “Ey Amr! Salih kişi için salih (helâl) mal ne güzeldir!” [Ahmed][49]

4575- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Dinarlar ve dirhemler Allah’ın yeryüzün­deki mühürleridir, her kim mevlâsının mührü­nü getirirse işi görülür.”

[Taberânî, Mu’cemu’ I-Evsat’ta zayıf bir senedle.][50]

4576- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Koyun edinmelisiniz. Çünkü koyun cen­net hayvanlarındandır. Onun ağıllarında na­maz kılın, toprak ve tozlarını silin.”

[Taberânî, Mu’cemu’ I-Kebîr’de][51]

4577- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh’dan:

“Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip yalnızlıktan şikâyet etti. Ona bir çift güvercin edinmesini emretti.”

[Taberânî, Mu’cemu’I-Kebîr’de][52]

4578- Ebû Kebşe el-Enmârî radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem turuncu (ağaç kavununa) ve kırmızı güverci­ne bakmaktan hoşlanırdı.”

[Her ikisi de Taberânî’nin Mu’cemu’I-Kebîr’inde zayıf bir senedle geçmektedir.][53]

4579- Enes radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Herhangi bir müslüman, bir ağaç diker, ya da bir ekin eker de ondan kuş, yahut insan, yahut hayvan yerse, mutlaka karşılığında bir sadaka sevabı alır.” [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][54]

4580- Rafı’ bin Hadîc radiyallahu anh’dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye geldi. Onlar hurma ağaçlarını bu-duyorlardı. Şöyle buyurdu: “Ne yapıyorsu­nuz?” “Her zaman yaptığımız şeyi yapıyo­ruz” dediler. “Bunu yapmazsanız belki sizin için daha iyi olur” buyurdu.

Onlar da o yaptıklarını bıraktılar. Fakat o sene ağaçlar az mahsûl verdi. Kendisine bu durum anlatılınca şöyle buyurdu:

“Ben sadece bir insanım. Size din husu­sunda bir şey emredersem alın. Ama size ken­di görüşümden bir şey emredersem, bilin ki ben de (sizin gibi) bir insanım.”[55]

4581- Enes ve Âişe radiyallahu anhumâ’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaya aşı yapan bir gruba uğradı, onlara dedi ki:

“Yapmazsanız daha iyi olur.” Fakat ağaç bu sefer iyi tutmadı. Daha sonra onların yanına yi­ne uğrayınca sordu: “Ne oldu hurmalarınız?”

“Bize böyle böyle demiştin.”

Buyurdu ki: “Siz dünya işlerinizi benden daha İyi bilirsiniz.” [İkisi de Müslim’e aittir][56]

4582- el-Hasan bin Ali radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Hurma ve ağaç, sahiplerine ve kendile­rinden sonra gelecek nesillerine bir bereket­tir. Tabiî Allah’a şükrederlerse.”

[Taberânî, Mu’cemu’ I-Kebîr’de zayıf bir senedle.][57]

4583- İbnü’z-Zübeyr radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, amcası Abbâs’a çocuklarına, yonca ekmelerini söylemesini emretti. Çünkü bu fakirliği yok eder.” [Taberânî Mu’cemu’I-Kebtr’de zayıf bu senedle.][58]

4584- Enes radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bina hariç, nafaka için yapılan tüm har­camalar Allah yolunda yapılmış harcamalar­dır. Binada hayır yoktur.” [Tirmizî][59]

4585- Enes radiyallahu anh’dan:

“Bir gün, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gezintiye çıktı; biz de beraberindey-dik. Yüksek bir kubbe gördü ve «Bu nedir?» diye sordu. Ashabı: «Bu, Ensâr’dan falan kimsenindir» dediler. Sükût etti. Fakat hoş­nutsuzluğu kalbinde yer etti. Nihayet onun sa­hibi gelip de cemaat içinde selâm verince, Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ondan yüz çevirdi. Bunu birkaç kez tekrarlayınca, adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem’in kendisine kızdığını anladı ve arkadaş­larına bunu anlattı. Arkadaşları: «O, senin

yüksek kubbeni gördü de onun için kızdı» de­diler. Bunun üzerine adam gitti, kubbesini yı­kıp yerle bir etti.

Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yine çıkıp kubbeyi göremeyince, sor­du: «Ne oldu bu kubbeye?» Dediler ki: «Sahi­bi, bize sizin kendinden yüz çevirdiğini söyle­yip şikayet edince, biz de sebebini anlattık, ondan sonra gitti kubbesini yıkıp yerle bir et­ti.» Bunun üzerine şöyle buyurdu: «Bilin ki, zaruri olmayan her bina sahibine vebaldir».”

[Ebû Dâvud][60]

4586- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ahşaptan olan duvarımı çamurla sıvarken ya­nıma uğradı ve «Bu nedir ey Abdullah?» diye sorunca, şöyle dedim:

«Ey Allah’ın Resulü! Duvarı düzeltiyo­rum.» Şöyle buyurdu: «Ben emr-i Hakkın gel­mesini bu(nun yıkılmasından daha çabuk gö­rüyorum».” [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][61]

4587- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Yol hususunda münakaşa yaparsanız yo­lu yedi arşın (zira’) yapın (hesap edin)!”

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][62]

4588- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim yeterinden fazla binayı yüksek tu­tarsa, kıyamet gününde onu boynunda taşı­makla yükümlü kılınacaktır.”

fTaberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de. leyyin bir senedle.][63]

4589- Muâz bin Enes radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Her kim haksızlık yapmayarak ya da te­cavüzde bulunmayarak bir bina yaparsa ve yahut haksızlık yapmayarak ve tecavüzde bu­lunmayarak bir ağaç dikerse, Rahman’m yaratıkları, ondan yararlandığı müddetçe bu, onun için, kesilmeyen bir ecir olur.”

[Ahmed ve Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de leyyin bir isnadla.][64]

4590- Amr bin Hureys radiyallahu anh’­dan:

“Medine’ye geldim, (malımı) kardeşimle paylaştım. Bunun üzerine Saîd bin Zeyd şöy­le dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem şöyle buyurdu: «Arazi ve eve yatırılma­yan, arazi ve ev parasında bereket (ve hayır) yoktur».” [Ahmed leyyin bir senedle.][65]

4591- İmrân bin Husayn radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim para kazandıran bir şeyi satarsa, Allah ona, onu telef edecek bir şey musallat kılar.” [Ahmed, ismi belirtilmemiş bir râvi kanalıyla.][66]

4592- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan, dedi ki:

“Kulun (muhakkak surette) rızkı gelir. Eğer sekaleyn (insanlar ve cinler) bir araya gelip de onun rızkına engel olmaya çalışsalar güçleri yetmez.”

[Taberânî, Mu’cemu’I-Evsat’ta leyyin bir senedle.][67]

4593- Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Rızık, kulu, ecelinin aradığından daha çok arar.”

[Bezzâr ve Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de.][68]

4594- Nâfi’ radiyallahu anh’dan:

“Ben ticaret malımı Şam ve Mısır’a gön-deriyordum. Sonra bir keresinde malımı Irak’a gönderdim ve gelip mü’minlerin anne­si Âişe’ye dedim ki:

«Malımı Şam’a gönderiyordum. Bu defa Irak’a gönderdim, ne dersin?» Şöyle dedi:

«(Böyle) yapma. Sana ve eski ticaret yeri­ne ne oldu? Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:

‘Allah birinize bir yönden rızık verdiği za­man, durumu bozuluncaya, ya da işi iyi git-meyinceye kadar onu bırakmasın’.»”

[İbn Mâce meçhul bir râvi kanalıyla.][69]

4595- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Güvenilir, dürüst tacir, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır.”[70]

4596- Rifâ’a bin Râfi’ radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile namazgaha çıktım. İnsanları orada alışverişte görünce, şöyle buyurdu:

«Ey tüccar topluluğu!» Boyunlarını kaldı­rıp ona baktılar ve kulak verdiler. Şöyle bu­yurdu:

«Kıyamet gününde tüccarlar, Allah’tan korkup yeminine bağlı kalanlar ile doğruluk­tan ayrılmayanlar hariç, birer fâcir olarak di­rileceklerdir».” [İkisi de Tirmizî’ye aittir.][71]

4597- Kays bin Ebî Garaze radiyallahu anh’dan:

“Biz, hicret etmeden önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında ko­misyoncular olarak adlandırılırdık. Medi­ne’de bir gün bize uğradı. Bu sefer bizi daha güzel bir isimle isimlendirdi. Şöyle buyurdu:

«Ey tacirler topluluğu! Alış veriş işine, ye­min ve boş söz karışır».”[72]

4598- Diğer rivayette:

“Yemin ve yalanı sadaka vererek bertaraf edin” buyurdu. [Sünen ashabı][73]

4599- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Ticarette yemin, mal için sürüm sebebi (sayılır; hakikatte ise) kazancı(n bereketini) yok eder.” [Buhârî ve Müslim][74]

4600- Ebû Dâvud şu lafızla rivayet etti: “Bereketi giderir.”[75]

4601- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Sattığında, satın aldığında ve borcunu ödeyişinde iyi ve cömert davranan kişiyi Al­lah esirgesin!” [Buhârî ve Tirmizî][76]

4602- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şer’î hukuka esas olan vezin (ağırlık), Mekkelilerin vezni (ağırlığı)dır. Mikyâle (öl­çeğe yani hacme) ise Medinelilerin mikyâli esastır.”[77]

4603- Diğer rivayette tam tersi olarak: “Medine’nin terazisi, Mekke’nin mikyâli” geçmiştir. [Ebû Dâvud ve Nesâî][78]

4604- el-Mikdâm bin Ma’dîkerb radiyal­lahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Yiyeceklerinizi ölçün ki sizin için onda bereket olsun.” iBuhârî][79]

4605- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem te­razi ehline şöyle dedi:

“Siz öyle iki işin basındasınız ki, sizden önceki milletler bunun yüzünden helak olmuş­lardır.” [Tırmizî][80]

4606- Osman radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Sattığın zaman tartarak ver, aldığın za­man da tartarak al!” [Buhârî][81]

4607- Selmân radiyallahu anh’dan: “Elinden geldiğince, çarşıya ilk girenler­den ve son çıkanlardan olma! Çünkü orası şeytanın savaş alanıdır, onun sancağı orada dalgalanır.” [Müslim][82]

4608- Ömer radiyallahu anh’dan, dedi ki: “Çarşımızda ancak dini bilen kişiler satış yapabilirler.” [Tirmizî][83]

4609- Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh’dan, dedi ki:

“Ben, Dımaşk Camiinin merdivenlerinde bir dükkânımın olmasını ne kadar isterim. Çünkü her gün orada elli dinar kazanabilirim ve onları Allah yolunda sadaka veririm. Beş vakit namazı da cemaatle kılarım. Allah’ın helâl ettiğini de haram kılmam. Ancak «O kimseler ki ne bir ticaret ne de bir alış veriş onları Allah’ı anmaktan alıkoymaz.» (Nûr, 36) âyetinde övdüğü kişilerden olamam endi­şe ve korkusu beni bundan alıkoymuştur.”

[Rezîn][84]

4610- Enes radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem beni bir hıristiyana, kendisine yolculuk için bir elbise göndermesi için yolladı. Hıristiyan dedi ki: «Yolculuk da ne oluyor? Vallahi Mu-hammed’in (elbiseyi ödeyecek) ne koyunu vardır, ne de devesi.»

Hemen dönüp Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem’e geldim, beni görünce, şöyle bu­yurdu:

«Allah’ın düşmanı yalan söyledi. Vallahi ben alış veriş yaptığım adamdan daha hayır­lıyım. Birinizin muhtelif yamalardan yaman­mış elbise giymesi, kendinde olmayan şeye güvenerek bir şey almasından daha iyidir».”

[Ahmed ve Taberânî, Mu’cemu’l-Evsafta. Ayrıca Bezzâr benzerini rivayet ettiler.][85]

Necis Olup Satılması Caiz Olmayanlar, Henüz Elde Olmayan Bir Malın Satılmaması, Henüz Olmamış Meyveleri Satmamak, Başaktaki Buğdayı, Başağından Çıkmış Ve Arınmış Olan Buğday Karşılığı Satmamak, Müzabene Ve Diğer Ariye Meseleleri

4611- Câbir radiyallahu anh’dan:

Fetih yılı Mekke’de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duy­dum:

“Şüphesiz Allah, içkiyi, ölü hayvan etini, domuzu ve putları alıp satmayı haram kılmış­tır.” Denildi ki:

“Ey Allah’ın Resulü! Ölmüş hayvanların iç yağlarına ne dersiniz, ki onlarla gemiler ci­lalanır, deriler yağlanır ve kandiller aydınla­tılır.”

Şöyle buyurdu:

“O haramdır. Allah yahudileri kahretsin! Allah onlara ölmüş hayvanların iç yağlarını haram kıldığı halde onlar, yağları alıp erittiler. Sonra da satıp parasını yediler.”

[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][86]

4612- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e şarap dolu bir kırba hediye etmek is­tedi.

Buyurdu ki: «Allah’ın onu haram kıldığı­nı bilmiyor musun?»

«Hayır» dedi ve sonra yanında bulunan bir insana gizli bir şeyler fısıldadı.

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: «Ona ne fısıldadın?» diye sorunca, şöyle de­di/ «Onu satmasını söyledim.» Şöyle buyur­du:

«Allah içilmesini yasakladığının satılma­sını da yasak kılmıştır.»

Bunun üzerine adam hemen o iki dağarcı­ğını açtı ve içindekilerini akıtarak boşalttı.” [Mâlik, Müslim ve Nesâî.][87]

4613- Ebû Davud’un da benzeri rivayeti vardır; onda şöyle geçmektedir:

“Allah bir kavme bir şeyi bizzat yemesini haram kılarsa, onun parasını (satışını) da ha­ram kılmıştır.”[88]

4614- Ebû Talha radiyallahu anh’dan: Dedim ki: “Ey Allah’ın Nebisi! Evimdeki yetimler için şarap satın aldım.”

“Haydi şarabı dök, küpleri de kır!” bu­yurdu. [Tîrmizî ve Ebû Dâvud.][89]

4615- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bir kimse bir yiyecek satın alırsa, onu tam manasıyla teslim almadıkça başkasına satmasın.”

“Biz süvarilerden tartmadan göz kararıyla yiyecek satın alırdık. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu yerinden başka yere taşıyıncaya dek satmamızı yasakladı.”

[Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][90]

4616- Hakîm bin Hizam radiyallahu anh’-dan: Dedim ki:

“Ey Allah’ın Resulü! Biri bana gelip hâli hazırda bende olmayan bir şeyi satın almak istiyor. Bu durumda daha sonra çarşıdan satın alarak teslim etmek üzere istenen şeyi ona sa­tayım mı?”

“Hayır. Yanında olmayan bir şeyi satma!” buyurdu. [Sünen ashabı][91]

4617- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yiyeceği tam manasıyla teslim almadıkça baş­kasına satmasını yasak etti.” İbn Abbâs’a de­dim ki:

“Bu nasıl olur?” Şöyle dedi:

“Bu, yiyecek ortada yok iken dirhemleri dirhemler karşılığında satmaktır. Yiyecek maddesi ise tehir edilmiştir!”[92]

4618- Diğer rivayet: “Sanırım her malın durumu yiyecek hükmünde gibidir.”

[Mâlik hariç. Altı hadis imamı.][93]

4619- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: Ona bir adam veresiye verdiği kumaşlar hakkında sordu; şu cevabı verdi:

“Bu, gümüşü gümüşle satmak gibidir” dedi ve hoş karşılamadı. [Muvatta’][94]

4620- Mâlik radiyallahu anh’dan: “Yiyeceklerin dağıtımı ile ilgili doküman­lar, Mervan zamanında insanlara çıkarıldı. İn­sanlar yiyecek ellerine geçmeden o doküman­larla alış veriş yapmaya başladılar. Zeyd bin Sâbit’le sahabeden bir adam girip şöyle dedi:

«Ey Mervan! Sen faizi helal mı kılıyor­sun?» Mervan:

«Bunu yapmaktan Allah’a sığınırım, nedir o?» deyince, şu cevabı verdi:

«İşte bu dokümanlar. İnsanlar bunları bir­birine sattılar, mallan ellerine geçirmeden on­ları sattılar.»

Hemen Mervan zabıtalarını gönderdi, in­sanların ellerinden onları toplayıp sahiplerine geri verdiler.”[95]

4621- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bir seferde idik; ben babam Ömer’e ait olan genç bir devenin üstündeydim, onu zaptedemiyordum, kavmin önüne önüne geçiyordu. Ömer bu duruma üzülerek gelip onu tekrar geriye alıyor ve şöyle diyordu:

«Ona sahip ol! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in önüne geçmesin.»

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem ona şöyle dedi:

«Onu bana sat, ey Ömer!»

«O senindir ey Allah’ın Resulü!» diyerek deveyi ona sattı. Ondan sonra Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:

«O, senindir ey Abdullah! Onu istediğin gibi kullan!»” [Buhârî][96]

4622- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem henüz çıkıp olgunlaşmadan meyvelerin satışı­nı yasakladı. Bunu satıcıya da alıcıya da ya­sakladı.” [Altı hadis imamı.][97]

4623- Enes radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ağacın üzerinde iken iyice olgunlaşmamış ve dolgunlaşmamış meyvelerin satışını ya­sakladı. Enes’e dedik ki:

«Onun olgunlaşması nasıl olur?» Cevap verdi:

«Kızarması ve sararmasıdır.» Dedi ki:

«Şayet Allah afet vererek senin meyvene mani olacak olsa, müslüman kardeşinin para­sını nasıl helâl sayabilirsin?»”

[Buhârî, Müslim, Muratta’ ve Nesâî.][98]

4624- Zeyd bin Sabit radiyallahu anh’dan: “İnsanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında henüz olgunlaşmamış meyvelerin alış verişini yaparlardı. Toplanıp alacak verecek işlerine giriştiklerinde satın alan müşteri şöyle derdi:

«Meyveler bu sene iyi gitmedi, meyvelere hastalık (duman) geldi, verimli olmadı.» Böy­lece binbir bahane ileri sürerdi. Aralarında ih­tilâf çoğalınca, Resûlullah şöyle buyurdu:

«Öyleyse bu meyveleri ağaçlarında iyice olgunlaşmadan satın almayın.»

Bu yasakla o, husûmet ve anlaşmazlıkla­rın çokluğunu dikkat çekmek istiyordu.”

[Buhârî ve Ebû Dâvud.][99]

4625- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan, de­di ki:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hurmanın satışını, ondan yeninceye ya da ye­nilmeye elverişli oluncaya ve tartılıncaya dek yasaklamıştır.” Denildi ki: “Tartılır hale nasıl gelir?” Yanında bulunan bir adam şöyle dedi: «Göz karan ile tahmin edinceye kadar» de­mektir.” [Buhârî ve Müslim][100]

4626- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, tadılmadan önce meyvenin satışını yasakla­mıştır. Hayvanın sırtındaki yünün ve meme­deki sütün satılmasını da yasaklamıştır.” [Taberânî, Mu’cemıı’l-Evsat’ta.][101]

4627- Enes radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iyice karanncaya kadar üzümün; iyice sert ve dolgunlaşıncaya kadar da hububatın satışını yasaklamıştır.” [Tîrmizî ve Ebû Dâvud.][102]

4628- Hârice bin Zeyd radiyallahu anh’­dan:

“Onun babası (Zeyd b. Harise), meyvele­rini Süreyya yıldızı doğmadıkça satmazdı.” [Mâlik][103]

4629- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, muzâbeneyi, yani yaş hurmayı ölçeğe vurarak kuru hurma karşılığı ve taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmayı ya­saklamıştır.”[104]

4630- Diğer rivayet:

“Eğer ekin ise, onu da yiyecek ölçeği ile satmayı yasak etmiştir.” [Altı hadis imamı.][105]

4631- Câbir radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem muhabereden, münâkaleden, muzâbeneden; hurmayı olgunlaşmadan satmaktan; onu ariyye (hurma ağacı ve parası olmayan ihtiyaç sa­hibi bir kimsenin çoluğuna çocuğuna taze hurma tattırmak maksadıyla elindeki kuru hurmayı verip ağaçtaki yaş hurmadan alması) dinar ve dirhem karşılığı olmaksızın satmak­tan nehyetti.

Muhabere; kişinin çıplak araziyi bir adama vermesi. O adamın da tarlaya harcama ya­pıp yetiştirdiği meyvesinden sahibinin hisse alması demektir.

Muzâbene; hurma ağacındaki yaş hurma­yı kuru hurma ölçeği ile satmaktır.

Muhâkele ise ekinde olur; başaktaki daneyi, başaktan çıkarılıp arınmış dane ölçeği kar­şılığında satmaktır.”[106]

4632- Diğer rivayette şu ilave yer almıştır: “Muâveme; yıllan içine alan bir alış veriştir. İstisnalı satıştan da nehyetti. Ama (istisnalı kısmın) bilinmesi durumu sözkonusu olursa başka.”[107]

4633- Diğer rivayet: “Muzâbene, muhâkale, muhâdare ve muhabereyi yasakladı.” “Muhâdara, meyveyi olmadan satmaktır. Mu­habere, döğülmedik harman yığınını, miktarı­nı göz kararı tayin edip şu kadar sâ’a satmak­tır.” [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][108]

4634- Ömer radiyallahu anh’dan: “Hangi cariye efendisinden bir çocuk dün­yaya getirirse, artık o, cariyesini satamaz, hi­be edemez, kimseye miras olarak bırakamaz, yaşadığı sürece ondan faydalanır. Sahibi ölünce o cariye hürriyetine kavuşur.” [Mâlik][109]

4635- Câbir radiyallahu anh’dan:

“Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem’in ve Ebû Bekr’in zamanında ümmü veledleri (hür erkeğin çocuk doğuran cariyesini) satardık. Ömer halife olunca, bizi bu alış ve­rişten nehyetti; biz de bundan vazgeçtik.”

[Rezîn][110]

4636- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, velânın (azat edenin azat edilene mirasçı olma hakkının) alım satımını ve bağış olarak veril­mesini yasakladı.” [Altı hadis imamı.][111]

4637- İyâs bin Abdillah radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, suyun satılmasını yasakladı.” [Sünen ashabı][112]

4638- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“(Etrafındaki) otu satabilmek için (kuyu sahibi) ihtiyacından fazla suyu satamaz.” [Buhârî ve Müslim][113]

4639- Büheyse radiyallahu anh’dan: Babam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanma girmek için izin istedi, izin verildi, içeriye girdi. Gömleğinin içine girip onu öpmeye ve ona yüz sürmeye başladı ve şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Resulü! Engellenmesi helâl olmayan bir şeyi bana söyler misin?”

“Sudur” buyurdu.

“Engellenmesi helâl olmayan (başka) şey nedir?”

“Tuz.”

“Sonra nedir?”

“Ateş.” Adam yine sordu:

“Ey Allah’ın Resulü! Engellenmesi helâl olmayan şey nedir?” Cevap verdi:

“İyilik yapman, daima senin için hayır­dır.” [Ebû Dâvud][114]

4640- Ebû Ümame radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şarkıcı, türkücü cariyeleri satmayın, sa­tın olmayın. Onlara müzik öğretmeyin. Onla­rı alıp satmakla yapılan ticarette bir hayır yoktur, ödenen paraları da haramdır. Bu tür kimseler hakkında su âyet nazil olmuştur: «İnsanlar arasında bir bilgisi olmadığı halde, Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş şeylerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar için­dir».” (Lokman, 6)[115]

4641- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, taksim edilmeden ganimet mallarının satılma­sını yasaklamıştır.” [İkisi de Tirmizî’ye aittir][116]

4642- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem habelu’l-habeleyi (gebe devenin etini dişi do­ğacak yavrusu gebe kalıncaya kadar vâde ile) satmayı yasakladı. Bu, cahiliyet ehlinin yapa-geldikleri alış verişlerdendi. Kişi, devenin eti­ni, o deve doğuruncaya, sonra o doğurduğu deve de doğuruncaya kadar (vâde ile) satın alırdı.”[117]

4643- Diğer rivayet:  “Habelu’l-habele: Dişi devenin, karmndakini doğurması, o do­ğurduğu devenin de gebe kalmasıdır.” [Altı hadis imamı.][118]

4644- İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, madâmîn, melâkîh ve habelu’l-habelenin satı­şını yasakladı.”

Madâmîn: Gebe develerin karnında olan cenini satmak. Melâkih: erkek develerin sulbünde olanları satmaktır. Habelu’l-habe­le: Doğacak yavrunun yavrusunu satmaktır.[119]

4645- İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hayvanı et karşılığında satmayı yasakladı.” [İkisi de Mâlik’e aittir.][120]

4646- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Yiyecek yığını, yiyecek yığını karşılığın­da (tartmadan) satılmaz. Yiyecek yığını ölçeği belli yiyecek mukabilinde de satılmaz.”

[Müslim ve aynı lafızla Nesâî.][121]

4647- Alkame b. Abdillah radiyallahu anh’dan, dedi ki:

“Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem, zaruret bulunmadıkça müslümanlann alışverişlerini sağlayan sikkelerin kırılmasını yasaklamıştır.” [Ebû Dâvud][122]

4648- Ebû Üseyd es-Sâidî radiyallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Nebît çarşısına gitti, baktı ve şöyle dedi: “Bu­rası, size uygun bir çarşı değildir.” Sonra baş­ka bir çarşıya daha gitti, baktı: “Bu da sizin çarşınız değildir” dedi. Sonra ilk çarşıya gel­di, dolaştı ve şöyle buyurdu:

“Burası sizin çarşınızdır; sakın bu çarşı kaldırılmasın ve (bu çarşıdaki satıcı ve alıcı­lara) vergi yüklenmesin.” [İbnMâce][123]

Şart, İstisna, Aldatma, Kusuru Gizleme Ve Neceş Gibi Alış Verişte Caiz Olmayan Hususlar

4649- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “O, hanunı Zeyneb’den bir cariye satın al­dı. Zevcesi:

«Şayet onu satacak olursan aynı fiyatla o benim olacaktır» diye şart koştu. İbn Mes’ûd, Ömer’e danışınca Ömer ona:

«Onda (cariyede başka) birinin şartı var­ken sakın ona yaklaşma!» dedi.” [Mâlik][124]

4650- Amr bin Şuayb’dan, o da babasın­dan, o da dedesinden radiyallahu anh:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem urban (kapora) alış verişini yasakladı.”

[Ebû Dâvud ve Mâlik.]

Mâlik bunu şöyle açıkladı:

“Urban şu demektir: Kişi bir mal satın alı­yor ya da bir hayvanı kiralıyor ve satıcıya ya da kiraya verene: «Sana bir dinar vereceğim; ancak eğer ben malı satın alırsam ya da hay­vana binersem, bu verdiğim dinar, parasından ya da kirasından sayılacak. Eğer satın almak­tan vazgeçersem, sana verdiğim (kapora) bir şeye karşılık olmaksızın yanacak».”[125]

4651- Mâlik radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

sonra teslim edilmek üzere peşin para ödeye­rek yapılan alış verişi yasaklamıştır.” Mâlik bu alış verişi şöyle açıkladı: “Bir adam bir diğerine şöyle der: «Senin malını şu şu fiyata alıyorum, şu zamanda teslim etmen şartıyla» demesidir. Bu çeşit bir muamele caiz değildir.”[126]

4652- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Hem veresiye, hem satış bir arada helâl olmaz. Bir satışta iki şart koşmak; mülkiyeti­ne geçmeyen malı satmak ve teslim alınma­mış malı satmak helâl değildir.” [Sünen ashabı][127]

4653- Mâlik radiyallahu anh’dan:

“İbn Ömer’e, bir köle azat etmesi gereken bir adamın, azat etmek şartıyla köle satın alıp alamayacağı hakkında sordular. O da: «Ol­maz» diye cevap verdi.”[128]

4654- Câbir radiyallahu anh’dan:

Bir yolculukta Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem ile beraberdim, ben ağır yürüyen bir deve üstündeydim, bu nedenle kavmin ar­kasında kalmıştım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem benim yanımdan geçip sor­du: “Kimdir bu?”

“Câbir” dedim.

“Ne’n var?”

‘Tembel ve ağır yürüyen bir deve üstün­deyim.”

“Yanında kamış değneği var mıdır?”

“Vardır.”

“Onu ver bana!” dedi, verdim. Değneği deveye vurdu, bir anda hızlanıp kavmin önün­de oluverdi. Nihayet şöyle dedi:

“Bunu bana sat!”

“”O (parasız) senin olsun” dedim. “Hayır onu bana sat! Ben onu dört dina­ra aldım, Medine’ye kadar sen binebilirsin” dedi.

Medine’ye yaklaştığımızda ayrılıp gitmek istedim;

“Nereye?” diye sordu:

“Kocası ölmüş dul bir kadınla evlendim de.”

“Karşılıklı oynaşacağınız (bakire) bir kız bulamadın mı?” diye sorunca, şöyle dedim:

“Babam vefat etti, geride kızlar bıraktı. Onun için tecrübeli ve kendinden toyluk git­miş bir kadınla evlenmek istedim.”

“Şimdi oldu” buyurdu. Medine’ye geldi­ğimizde:

“Ey Bilâl! Bu deve için ona (Câbir’e) be­delini öde ve biraz da artır!” emrini verdi. Bunun üzerine ona dört dinar, bir kırat da faz­ladan verdi.

Câbir dedi ki: “Allah Resulü saüallahu

aleyhi ve sellem verdiği bu fazlalık hiç ya­nımdan ayrılmadı. Artık bu kırat, Câbir’in kı­lıcının kınından hiç eksik olmadı.[129]

4655- Onun rivayetlerindendir: “(Önce) onu azarladı, sonra ona dua etti.” Onda ayrıca şöyle geçiyor:

“Onu bana satar mısın?” deyince, on­dan utandım. Ondan başka su çeken deve­miz yoktu. Medine’ye kadar sırtına binmek şartıyla onu ona sattım.”

Onda şöyle de geçer:

“Beni dayım karşıladı; deveyi sordu, ne yaptığımı kendisine bildirince, beni kınadı.”[130]

4656- Bir başka rivayette: “Bunun üzerine bineğinden inerek bastonu ile devemi çekti. Sonra: «Haydi bin!» dedi.” Benzerini naklet­ti. Onda şöyle geçer. “Medine’ye vardığın za­man cima etmeye bak, cima etmeye bak.”

Yine onda geçiyor:

“Ben de ertesi gün geldim. Onu Mescidin kapısında buldum. Bana:

“Şimdi mi geldin?” diye sordu.

“Evet” dedim.

“Haydi deveni bırak, içeriye gir ve iki re­kat namaz kıl!” buyurdu.

İçeri girdim, namaz kıldım ve döndüm. Bilâl’e benim için bir ukiye  tartması için emretti. O da tarttı, biraz fazla dolu dolu tarttı. Ben oradan çekildim. Giderken, be­nim için:

“Câbir’i çağır!” dedi. İçimden dedim ki:

“Şimdi bana deveyi geri verecek, ben de bu hayvana çok öfkeleneceğim.”

Şöyle buyurdu:

“Deveni al, parası da senin olsun.”[131]

4657- “Biz bir savaşta idik, oradan döner­ken, ağır ve tembel olan deveme acele olarak bindim. Derken arkamdan bir süvari yetişti ve deveme değneğiyle vurdu. Bunun üzerine kimsenin tahmin edemiyeceği bir hızla de­vem koşmaya başladı.

Bir de arkaya baktım ki, Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda değil miyim?”

“Neden bu kadar acele ediyorsun ey Câ­bir?” diye sorunca; şu cevabı verdim:

“Yeni evliyim de ondan.”[132]

4658- Başka bir rivayette:

“Bilâl bana bir kırat fazla verdi. O para devamlı olarak benim kesemde duruyordu. Sonra Harre vak’asında onu Şamlılar aldılar.”

Diğer rivayet: “Medine’ye geldiğimizde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mesci­de girdi, ben de devemi mescidin kenarındaki taşa bağlayıp girdim. Ona dedim ki:

«İşte deven.» Çıktı, devenin etrafında do­laşmaya ve şöyle demeğe başladı:

«Bu deve bizim devemizdir.» Sonra bir kaç ukiye altın gönderip

«Haydi bunu Câbir’e verin!» dedi.

Sonra şöyle buyurdu:

«Parayı aldın mı?»

«Evet» dedim.

«Para da, deve de senindir» buyurdu.”[133]

4659- Rivayetlerinden:

“Mekke’den Medine’ye Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem ile birlikte ilerledik. Devem yorgun düştü.”[134]

4660- Rivayetlerinden:

“Onu Tebûk yolunda satın aldı. Sanırım şöyle dedi: «Dört ukiyeye».”[135]

4661- Diğer rivayetlerde, ikiyüz dirheme; dört ukiyeye; yirmi dinara; beş ukiyeye; iki ukiye bir dirheme; iki dirheme; altından bir kaç ukiyeye (satın aldığı da) rivayet edilmiş­tir. [Mâlik hariç. Altı hadis imamı.][136]

4662- Abdü’l-Vâris radiyallahu anh’dan: Mekke’ye geldim, orada Ebû Hanife, İbn Ebî Leylâ ve İbn Şübrüme ile karşılaştım. Ebû Hanife’ye: “Bir şey alıp satışında şart ko­şan adam hakkında ne dersin?” diye sordum; “Satış da batıldır, şart da batıldır” diye cevap verdi.

Aynı soruyu İbn Ebî Leylâ’ya sorunca, şöyle dedi: “Satış caizdir; şart batıldır.” İbn Şübrüme’ye sorunca, o şu cevabı verdi: “Satış da caizdir, şart da caizdir.” Kendimi şöyle demekten alamadım: “Sübhanallah! Iraklı üç fakihe geldim, sordum üçü de ayrı ayrı fetva verdiler.”

Tekrar Ebû Hanife’ye geldim, durumu kendisine anlatınca, şöyle dedi:

“Ben onların ne dediklerini bilmem; bana Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden nakletti:

«Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, satış ve şarttan nehyetti. Satış da batıldır, şart da batıldır».”

Ondan sonra İbn Ebî Leylâ’ya gelip bunu söyleyince, şöyle cevap verdi:

“Onların ne dediklerini bilmem (beni ilgi­lendirmez); bana Hişâm bin Urve, babasın­dan, o da Âişe’den şunu nakletti:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bana Berîre’yi satın alıp azat etmemi emretti.»

Buna göre satış caizdir, şart ise batıldır.”

Ondan sonra İbn Şübrüme’ye gelip duru­mu anlattım; şöyle dedi:

“Onların ne dediklerini bilmiyorum. An­cak bana Mis’ar bin Kidâm, Muhârib bin Dis-sâr’dan, o da Câbir’den şöyle nakletti:

«Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e deveyi sattım, Medine’ye kadar devenin bizi taşımasını şart koştum.» Onun için satış da caizdir, şart da caizdir.”

[Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat’ta leyyin bir senedle.][137]

4663- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e alış verişte aldatıldığını anlattı; ona şöyle dedi: “Satış yaptığın kimseye: «Aldat­mak ve hile yapmak yoktur» de!” Onun için bundan sonra alış veriş yaptığında o adam: “Aldatma ve hile yoktur” derdi. [Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][138]

4664- İbn Mâce başka bir tarîkten benze­rini rivayet etti: “Aldatmak yok” tan sonra şu­nu da ekledi: “Sonra sen aldığın her malda üç gün muhayyersin. Üç gün dolunca razı isen tutarsın, razı olmazsan sahibine malı geri ve­rirsin.”[139]

4665- Enes radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında bir adam alış veriş yapardı, fakat pazarlık yapmakta zayıftı (çoğu kez aldanır­dı). Bu yüzden ailesi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip: «Ey Allah’ın Resu­lü! Fülanı alış verişten menet. Çünkü pazarlı­ğı beceremediği için, çoğu kez aldanıyor» de­di. Bunun üzerine Resûlullah onu menetti. Adam: «Alış veriş yapmadan duramam» de­yince, şöyle buyurdu:

«Eğer alış veriş yapmadan duramazsan şöyle de: Al gülüm, ver gülüm aldatmaca yok­tur».” [Sünen ashabı][140]

4666- el-Addâ bin Hâlid radiyallahu anh’­dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun için şöyle bir yazı (yazdırdı):

“Bu (yazı), el-Addâ bin Hâlid bin Hev-de’nin Allah Resulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’den satın aldığı bir köle veya cariyeyi tevsik etmektedir. Onun hastalığı yok, düşüklük ve çirkin durumu yoktur. Tam müslümanın müslümanla yaptığı alış veriş.” [Tirmizî][141]

4667- Buhârî’nin rivayeti:  “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana şunu yazdı:

“Bu, Allah Resulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in, el-Addâ bin Hâlid’den sa­tın aldığı şeyin vesikasıdır. Müslümanın müs-lümana satışı; malda ne bir hastalık, ne bir çirkinlik ve ne de bir düşüklük vardır.”[142]

4668- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh’dan: Bir adam pazarda bir mal sergiledi. Bir alıcı çıkınca, «Bana şu kadara mâl oldu» di­yerek Allah’a yemin etti, halbuki o mal ona o kadara mâl olmamıştı. Bunun üzerine şu âyet nazil oldu:

«Allah’ in ahdini ve yeminlerini az bir de­ğere değiştirenlerin, işte onların âhirette bir payı yoktur».” (Âl-i İmrân, 77) [Buhârî][143]

4669- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Müslüman müslümanın kardeşidir. Bir müslümanın diğer müslümana malındaki ayı­bını açıklamadan mal satması helâl olmaz. Çünkü müslüman, müslümanın kardeşidir.” [İbn Mâce][144]

4670- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çarşıya uğradı. Bir yiyecek yığınını gördü, elini içine soktu, eline ıslaklık geldi.

«Nedir bu, ey yiyecek sahibi?» diye sordu.

«Ona yağmur değmiş, ey Allah’ın Resu­lü?» deyince;

«Onu alta değil de üstüne koysaydın da insanlar görseydi olmaz mıydı? Kim bize hile yaparsa o bizden değildir» buyurdu.” [Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][145]

4671- Taberânî, Mu ‘cemu’ l-Kebîr ve’s-Sa-ğîr’de “Bizden değildir”den sonra şunu ilave etti: “Hile ve aldatma (ile iş yapan) ateşte olacaktır.”[146]

4672- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim memesinde süt biriktirilmiş bir ko­yunu satın alırsa o, üç gün muhayyerdir; eğer geri verirse, onunla beraber sütün mislini, ya da sütünün iki mislince buğdayı verir.” [Ebû Dâvud][147]

4673- Amr bin Dînâr radiyallahu anh’dan: Orada Nevvâs adında bir adam vardı.

Onun yanında su içme hastası bir deve vardı. İbn Ömer gidip adamın ortağından o deveyi satın aldı. Ona ortağı gelince:

“Biz deveni sattık” dedi.

“Kime?” diye sordu.

“Falan yaşlı kimseye.”

“Yazık sana, o İbn Ömer’dir!” dedi ve he­men İbn Ömer’e gelerek şöyle dedi:

“Arkadaşım seni tanımadan, suya kanma­yan bir devemi satmış.”

“Öyleyse haydi götür onu!” dedi.

Götürmek için onu tutunca:

“Bırak, biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in: «Hastalığın bizatihi sirayeti yoktur» hükmüne râz olmuş kimseleriz” dedi.[148]

4674- İbn Ömer radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, müşteri kızıştırmayı (neceşi) yasakladı.”

Mâlik dedi ki: “Neceş; başkalarının daha fazla vermesi için birisinin malına almaya ni­yetin yokken değerinden fazla fiyat vermen (seni gören) diğerinin de senin verdiğin fiyat­la almasıdır.”[149]

4675- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh’dan, dedi ki:

“Müşteri kızıştıran, ribâ yemiş hâindir. Bu batıl bir aldatmadır, helâl değildir.” | Buhârî muallak olarak.][150]

4676- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş için kervanları şehir dışında karşılamayın. Bazınız bazınızın satışı üzeri­ne gitmesin, almaya niyetiniz olmadığı hal­de karşılıklı fiyat artırmayın. Şehirli olan köylünün malını satmasın. Deve ve koyunla­rın memelerinde (bir kaç gün sağmadan) süt biriktirmeyin. Böyle olduğu halde kim onu satın alırsa, sağdıktan sonra muhayyer­dir; isterse o hali ile kabul eder, isterse onu, bir sa’ da hurma vererek geri verir.” [Altı hadis imamı.][151]

4677- Kayle Ümmü Benî Enmâr radiyal­lahu anhâ’dan:

Dedim ki: “Ey Allah’ın Resulü! Ben alış veriş yapan bir kadınım. Bir şey satın almak istediğimde önce az fiyat veririm, sonra arttı-ra arttıra içimdeki fiyatı veririm. Bir şeyi sat­tığım zaman, önce yüksek fiyat isterim, sonra indire indire onu asıl değerine satarım.” Bu­nun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kayle böyle yapma! Bir şey satın almak istediğinde içinden ne ka­dar vermek istiyorsan onu ver; satıcıyı ondan sonra serbest bırak; isterse senin dediğin fi­yata bırakır, isterse bırakmaz ve malını sat­maz. Bir şey satmak istediğin zaman da canın çektiği fiyatı iste, isterse müşteri sana istedi­ğin fiyatı verip alır, isterse vermeyip almaz.” [İbn Mâce][152]

Elde Mevcut Olmayanın Satışı, Taşlarla Satış, Almağa Mecbur Olana Satış, Mülâmese, Münâbeze, Şehirlinin Köylüye Satışı, Kervanları Karşılamak, Bir Satışta İki Satış, (Alış Verişte) Akraba Arasında Ayrıcalık Gözetmek

4678- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (bey’ul-ğarar) elde mevcut olmayan şeyi sat­mayı ve (bey’ul-hasât) taşlarla satmayı yasak­ladı.” [Müslim ve Sünen ashabı.][153]

4679- Temîmoğullarından bir şeyh, Ali ra­diyallahu anh’dan, dedi ki:

“İnsanlar üzerinde öyle sıkı bir zaman ge­lecektir ki imkânı olan kimse elindekini sıka­rak cimriliğinden kimseye satmak istemiye-cek; almaya mecbur olanlarla alış veriş yapa­cak. Oysa onlar bununla emrolunmadılar. Al­lah Teâlâ: «Aranızdaki iyiliği unutmayın!» (Bakara, 237) buyurdu. Ayrıca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, almaya mecbur olan kimseyi sömürüp ona mal satmayı, içerisinde aldatma olan bir satışı ve henüz ol­mamış hurmayı satmayı yasakladı.” [Ebû Dâvud][154]

4680- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Sudaki balığı satın alma, aldanırsın. Zi­ra bu, mevcut olmayan bir şeyin satışıdır.”

[Ahmed ve Taberânî, Mu’cemu’I-Kebîr’de.][155]

4681- İbn Ömer radiyallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, şi-ğâr alış verişinden, cer alış verişinden, ğarar alış verişinden, kâlî bi-kâlî alış verişinden, ve­resiyeyi peşin ile alış verişinden alıkoymuş­tur.”

(Ravi) dedi ki: Cer alış verişi hayvanın karnında olan ceninleri satmaktır. Ğarar: Sen­de olmayan bir şeyi satmandır. Kâli bi-kâlî: Borcu borç ile satmakta Veresiyeyi peşinle alış veriş: Bir adamda bin dirhem alacağın olur, sana der ki: “Sana beşyüzünü hemen ve­reyim, gerisini bırak alma!” [Bezzâr zayıf bir senedle.][156]

4682- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Benû Nadîr’i Medine’den çıkartmak istediği zaman, onlardan bir grup geldi ve şöyle de­diler: «Henüz zamanı gelmemiş alacakları­mız vardır.» Şöyle buyurdu: «Bırakın hemen gidin!»”

[Taberânî, Mu’cemu’I-Evsat’ta leyyin bir senedle.][157]

4683- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki giyim ve iki alış veriş tarzını yasakladı. Ayrıca alış verişte mülâmeseyi ve münâbezeyi de yasakladı.

Mülâmese: Kişinin başka birisinin elbise­sine gece veya gündüz eliyle sadece dokun­ması ve iyice onu incelemesidir (bu kadarla satış akdinin tamamlanmasıdır).

Münâbeze: Bir adamın bir adama elbisesi­ni atması; o adamın da ötekine elbisesini at­ması, elbiselere bakmadan incelemeden, bunu bir alış veriş saymalarıdır.

Yasaklanan giyinme tarzlarına gelince; sammâya bürünmek. Sammâ: Elbisesini omuzlarının birine koyup; öbür tarafı açıkta elbisesiz bırakmasıdır. Diğer giyinme tarzı: Oturduğu yerde elbisesine bürünmesi ve bu işi yaparken avret mahallinin gözükmesidir.” [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][158]

4684- Ebu Saîd radiyallahu anh’dan:

“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, büyük baş hayvanların karnındaki ceninlerin doğuncaya dek satın alınmasını; sağılıp ölçü-lünceye kadar memedeki sütlerin satın alın­masını yasaklamıştır. Kaçmış olan kölenin de satın alınmasını yasaklamıştır. Ayrıca taksim edilinceye kadar ganimet hisselerinin satın alınmasını, teslim alınıncaya kadar zekât mal­larının satın alınmasını ve dalgıcın çıkaracağı avın satın alınmasını yasaklamıştır.”

[İbn Mâce (durumu) meçhul bir râvi kanalıyla.][159]

4685- Ali radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, güneş doğmadan önceki vakitte alış veriş ya­pılmasını ve sağılı hayvanların kesilmesini yasakladı.” [İbn Mâce leyyin bir senedle.][160]

4686- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şehirli, köylü adına satış yapmasın. Bı­rakın insanları, Allah birbirleri sebebiyle on­ları nziklandirsin.” [Müslim ve Sünen ashabı.][161]

4687- Enes radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kendi kardeşi ve babası dahi olsa, şehir­li, köylünün malını satmasın!”[162]

4688- Diğer rivayet: Enes dedi ki: “Şehir­li köylüye satmasın ki, bu söz kapsamlı bir sözdür. Şöyle ki şehirli köylü için hiçbir şey satmasın; köylü adına bir şey satın da alma­sın.”[163]

4689- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (kimse görmeden, duymadan) satıcıları yolda karşılamaktan alıkoydu.”[164]

4690- Diğer rivayet:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Pazara mallar indirilmeden kervanları yolda karşılayıp mallarını satın almayın.” [İkisi de Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî’ye aittir.][165]

4691- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, celeblerin mal pazara gelmeden karşılanması­nı da yasakladı. Kim onları yolda karşılayıp bir şey satın alırsa, malın sahibi çarşıya geldi­ğinde muhayyerdir (isterse malım satmayabi­lir).” [Mâlik hariç. Altı hadis imamı.][166]

4692- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir satış içinde iki satışı yasaklamıştır.” [Mâlik ve Sünen ashabı][167]

4693- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yapılan tek pazarlık içinde, iki pazarlık yapıl­masını yasakladı.”

Simâk der ki: “Bunun manası sattığı mal için, veresiye olursa şu kadara olur, peşin olursa şu kadara, demektir.”

[Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, Mu’cemu”I-Evsat’ü.][168]

4694- Mâlik radiyallahu anh’dan:

“Bir adam, diğer bir adama dedi ki: Be­nim için bu deveyi peşin para ile al, ben de senden sonra onu veresiye alırım.” İbn Ömer’e böyle bir alış veriş hakkında sorulun­ca, hoş görmedi ve adama bunu yapmamasını söyledi.[169]

4695- Ebû Eyyub radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim (köle olan) anne ile çocuğunu (sak-mak suretiyle) birbirinden ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.”[170]

4696- Ali radiyallahu anh’dan: “Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bana, kardeş olan iki köle hediye etti. Birisini sattım. Daha sonra bana sordu: «İki kölen ne yapıyor?» Onu durumu anlatınca: «Onu geri al, onu geri al!» buyurdu.” [İkisi de Tirmizî’ye aittir.][171]

Ölçeklerde, Tartılarda Ve Hayvanda Ribâ (Faiz)

4697- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, faiz (ribâ) yiyen, yediren ve şahitlik yapanla­ra ve bu muameleyi yazana lanet etmiştir.” [Müslim, aynı lafızla Ebû Dâvud ve Tirmizî.][172]

4698- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, faiz yemedik hiç kimse kalmayacak. Doğ­rudan yemeyen kişiye ise buharından ulaşa­caktır.” [Ebû Dâvud ve Nesâî][173]

4699- Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Gümüşü gümüşle satmak al gülüm ver gülüm şeklinde olmazsa faizdir. Altını altınla satmak al gülüm ver gülüm şeklinde olmazsa faizdir.”[174]

4700- Diğer rivayet:

Mâlik bin Evs bin el-Hadesân dedi ki:

“Altınla dirhemleri kim bozacak?” Bunun üzerine Ömer’in yanında bulunan Talha bin Ubeydillah şöyle dedi:

“Altınını bize göster! Sonra bize gel, hiz­metçimiz geldiğinde senin gümüşünü veri­riz.” Bunun üzerine Ömer şöyle dedi:

“Hayır! Vallahi olmaz. Ya ona onun gü­müşünü hemen peşin verirsin, ya da altınını geri verirsin. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

«Gümüş ve altında, al gülüm ver gülüm şeklinde peşin olmadıkça faizdir. Buğday buğ­dayla, al gülüm ver gülüm şeklinde peşin ol­madıkça faizdir. Arpa arpa ile al gülüm ver gülüm şeklinde peşin olmadıkça değiştirmek faizdir. Hurma hurma ile al gülüm ver gülüm tarzında peşin olmadıkça değiştirmek de faiz­dir». ” [Altı hadis imamı.][175]

4701- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğday ile, arpa arpa ile, hurma hurma ile, tuz tuz ile, aynı, eşit ve al gülüm ver gülüm şeklinde hemen peşin değiştirilip verilmelidir. Kim (ödeme sırasında) artırırsa ya da artırıl­masını isterse, hem alan, hem de veren eşit şe­kilde faiz yemiş olurlar.”

[Ebû Dâvud hariç. Altı hadis imamı. Lafız Müs­lim’indir.][176]

4702- Diğer rivayet:

Bilâl, Bemî hurması denilen iyi hurma ge­tirdi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona sordu:

“Nereden bu hurma?” Cevap verdi:

“Bizde adi hurma vardı. Ondan iki sa’ ve­rerek bundan bir sa’ aldım.”

“Vah, bu faizin ta kendisidir, faizin ta ken­disidir, yapma bunu! Onu satın almak istersen hurmanı ayrıca sat, sonra parasıyla iyi hur­ma al!”[177]

4703- Diğer rivayet: Ebû Saîd der ki: “Dinar dinarla, dirhem de dirhemle başbaşa misliyle değiştirilmelidir.” Benzerini nak­letti.

Râvisi dedi ki:

Ona İbn Abbâs’ın böyle demediğini söy­ledim. Ebû Saîd şu cevabı verdi:

“Ona (İbn Abbâs’a) sordum; dedim ki:

«Sen bunu Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den mi duydun, yoksa Al­lah’ın Kitâb’ında mı gördün?»

Şu cevabı verdi:

«Bunların hiçbirini söylemiyorum, siz Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’i ben­den daha iyi tanırsınız. Fakat bana Üsâme bin Zeyd, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu bildirdi:

«Ribâ (faiz, fazlalıkta değil), ancak vere­siyede olur».”[178]

4704- Diğer rivayet:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hayber’de adam çalıştırdı. Onlara iyi hurma getirtti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem bunun üzerine ona sordu:

«Hayber’in bütün hurmaları böyle mi­dir?»

«Biz iki sa’ verip bir sa’, üç sa’ verip iki sa’ (iyi hurma) alıyoruz» deyince şöyle bu­yurdu:

«Böyle yapma, hepsini dirhemler karşılı­ğında sat, sonra o paralarla iyi hurma satın al!»”[179]

4705- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpa ile, hurma hurma ile ay­nı, eşit ve peşin olarak değiştirilip satılır. Bu sınıflar değişik olursa, peşin olduğu sürece nasıl isterseniz öyle satınız!”[180]

4706- Fadâle bin Ubeyd radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, Hayber’de iken boncuk ve altından yapılma bir gerdanlık getirildi. Satılık olan ganimet mallarındandı. Gerdanlıktaki altınların boncuklardan ayrılmalarım emretti ve şöyle bu­yurdu:

«Altın altına karşılık olarak tartılarak tar­tısı tartısına satılsın».” [İkisi Müslim ve Sünen ashabına aittir.][181]

4707- Yahya bin Saîd radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hayber günü iki Sa’d’a (Sa’d b. Ebî Vakkâs ile Sa’d b. Ubâde’ye) ganimet malından olan altın ve gümüş kabını satmalarını emretti. On­lar da her dört (birim)i aynı üç (birim) muka­bilinde veya her üç (birim)i aynı dört (birim) karşılığında (yani altın veya gümüş kaplan yi­ne kendi cinsinden madeni paralar karşılığın­da, ancak daha az miktar mukabilinde) sattı­lar. Şöyle buyurdu:

«Faiz irtikap ettiniz, geri verin!»” [Mâlik][182]

4708- Atâ bin Yesâr radiyallahu anh’dan: Muâviye altın veya gümüş su kabını ağır­lığından fazla bir fiyatla sattı.

Ebu’d-Derdâ şöyle dedi:

“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem’in, bu gibi alış verişleri misli misline ol­madığı için yasakladığını duydum.” Buna karşılık Muâviye şu cevabı verdi:

“Bu gibi şeylerde ben bir sakınca görmü­yorum.” Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ dedi ki:

“Muâviye’ye karşı beni savunacak kimse yok mu? Ben ona Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den söz ediyorum, o bana kendi görüşünü söylüyor.” Sonra Muâviye’ye şöyle çıkıştı:

“Senin bulunduğun yerde yaşamak bana haram olsun?” Sonra Ebu’d-Derdâ, Ömer’e gelip bu olayı anlattı. Ömer de Muâviye’ye:

“Bunu ancak bu şekilde ve tartıda aynı ve eşit (mesela altınla altın) olarak sat, başka tür­lü satma!” diye yazdl. [Muratla’ ve Nesâî.][183]

4709- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Ben Bakî’de deve satardım, dinarlarla satardım, dinar yerine gümüş para alırdım.

Gümüş para karşılığında satardım, yerine di­narlar alırdım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip durumu anlatınca:

«O andaki kıymetiyle olduktan sonra bun­da bir sakınca yoktur» buyurdu.” [Sünen ashabı |[184]

4710- Mâlik radiyallahu anh’dan: Süleyman bin Yesâr dedi ki:

“Sa’d’m merkebinin yemi bitti; kölesine şöyle dedi:

«Ailenin buğdayından alıp götür, onunla arpa satın al; sakm mislinden fazla almayasın».”[185]

4711- Ebû Ayyâş’dan:

O, Sa’d’a beyaz buğday karşılığında ka­buksuz arpa satın almak hakkında sormuş. Sa’d ise ona:

“Hangisi daha kıymetli?” diye sorunca (Ebû Ayyaş):

“Beyaz buğday daha kıymetlidir” deyin­ce, onu bu işten alıkoymuş. Sonra şöyle de­miş;

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e yaş hurma vererek karşılığında misliyle kura hurma almanın hükmünü sordular, şöyle bu­yurdu: «Yas hurma kuruduğu zaman eksilir mi? (ağırlığını kaybeder mi?)»

«Evet» dediler. Bunun üzerine o işi yasak etti.” [Mâlik ve Sünen ashabı][186]

4712- Cabir radiyallahu anh’dan:

“Bir köle gelip Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem’e hicret etmek üzere biat etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun köle olduğunu anlayamadı. Arkadan efendisi gelip onu istedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

«Onu bana sat!» dedi. İki siyah köle verip onu satın aldı. Ondan sonra köle olup olmadı­ğını sorup öğrenmedikçe hiç kimsenin biatini kabul etmedi.”

[Müslim ve Sünen ashabı.][187]

4713- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona bir ordu hazırlamasını emretti. Ancak mevcut develer tüm orduya yetmedi. Ona ze­kât develerinin karşılığında (başka develer satm) almasını emretti. Zekat zamanına kadar olmak üzere, bir deveyi (hazineden) iki deve karşılığı ile satın almaya başladı.” [Ebû Dâvud][188]

4714- Ali radiyallahu anh’dan:

“O, Usayfir adındaki devesini veresiye olarak yirmi deveye sattı.” [Mâlik][189]

4715- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Veresiye olarak iki hayvanı bir hayvana mukabil satmak doğru olmaz; peşin olursa sakıncası yoktur.” [Timizi][190]

4716- Semure bin Cundeb radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hayvanın hayvanla veresiye satışını yasakla­mıştır.” [Sünen ashabı][191]

4717- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “O, birisinden birkaç dirhem borç aldı.

Sonra sahibine kendi dirhemlerinden daha iyi bir şekilde (fazlasıyla) ödeyince, sahibi:

«Bu benimkilerden hayırlıdır (fazladır)» diyerek almak istemedi. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi:

«Biliyorum; ben bunu sana gönül hoşluğuyla veriyorum».”[192]

4718- İbn Ömer radiyallahu anh’dan:

Ona şunu sordular:

“Bir adamın bir adamdan belirli bir günde (vadede) tahsil etmek üzere alacağı vardır. Eğer borcunu hemen öderse, alacağından bi­raz indirim yapacaktır. Bu caiz mi?”

İbn Ömer bunu hoş görmedi ve yasakladı. [İkisi de Mâlik’e aittir.][193]

4719- el-Berâ bin Âzib radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Riba (faiz) yetmişiki kısımdır; en aşağısı, kişinin annesiyle yatmasıdır. Rianın en büyü­ğü kişinin kardeşinin namusu hakkında ileri geri konuşmasıdır.”

[Taberânî, Mu’cemı’l-Evsat’U leyyin bir senedle.][194]

4720- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Riba (faiz) yetmiş büyük günaha tekabül eder ki bunların en hafifi, kişinin annesi ile cinsel ilişki kurmasıdır.” [ibn Mâce][195]

Muhayyer Alış Veriş Kusur Yüzünden Malı Geri Vermek, Hurma Ağacının Meyveleri, Satılan İki Kölenin Malı Ve Ziraî Afetler

4721- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş yapan iki kişi birbirlerinden ayrılmadıkça (satış anlaşmasını bozmak hu­susunda) muhayyerdirler. Yahut (alış veriş ya­panlardan biri diğerine) «(Vazgeçmekte) mu­hayyersin» demişse yine muhayyerdir.”

Nâfi’ dedi ki: “İbn Ömer, beğendiği bir şeyi satın aldığı zaman satan adamın yanın­dan (hemen) ayrılırdı.”[196]

4722- Diğer rivayet: İbn Ömer dedi ki:

Osman’a, Hayber’deki malına mukabil vadide bir mal sattım. Alış verişimiz bitince, caymasın diye hemen evinden çıktım. Çünkü sünnet olan, meclisten ayrılmadıkça hem satıcı ve hem alıcının muhayyer olmasıdır. Alış verişimiz tamamlanınca, onu aldattığımı far-kettim. Çünkü ben onu üç günlük mesafesi olan Semud topraklarına sevk ettim; o (Os­man) ise beni1 yine üç günlük mesafesi olan Medine’ye sevk etmiş.” [Altı hadis imamı.][197]

4723- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş yapan iki kişi birbirlerinden ayrılmadıkça (akdi bozmakta) muhayyerdir­ler. Ancak aralarında muhayyerlik anlaşması varsa başka. Arkadaşım (alış verişten) vazge­çer diye hemen arkadaşını terk edip oradan uzaklaşması helâl olmaz.” [Sünen ashabı][198]

4724- Hakîm bin Hizam radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş yapan iki kişi, birbirlerinden ayrılmadıkça veya ayrılıncaya kadar (cay­makta) muhayyerdirler. Eğer dürüst alış veriş yapıp da her şeyi olduğu gibi açıklarlarsa, alış verişleri bereketli olur. Eğer bazı gerçek­leri gizleyip yalan söylerlerse, alış verişleri­nin bereketi kalmaz.” [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][199]

4725- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş yapan iki kişi ihtilâf ederlerse, satanın sözü esas alınır; satın alan müşteri ise muhayyer bırakılır.” [Mâlik ve Tirmizî][200]

4726- Ebu’1-Vadî’ radiyallahu anh’dan: “Bir savaşa çıkmıştık; bir yerde konak­ladık. Bir arkadaşımız atını bir köle karşılı­ğında sattı. İki gün iki gece orada kaldıktan sonra, adam pişman olmuş olacak ki atını eğerlemeye koyuldu. Bu satıştan pişman ol­muştu. Öbürüne gidip akdi bozmak istedi.

Ancak adam kabul etmedi. Bunun üzerine Ebû Berze’ye gittiler. Ebû Berze de onlara: «Ben şimdi size Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in hükmünü vereceğim. Razı mısınız? O şöyle buyurdu: ‘Alış veriş yapan iki kişi birbirlerinden ayrılmadıkça (caymakta) serbesttirler.’ Sizin henüz ayrıl­madığınızı görüyorum.» dedi.” [Ebû Davudi][201]

4727- Semure bin Cündeb radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Alış veriş yapan iki kişiden her biri arzu­ladıklarını alıncaya ve ayrılıncaya kadar sa­tış akdini bozmakta serbesttirler. Üç kere mu­hayyer olabilirler.” [Nesâî][202]

4728- Ukbe bin Âmir ve Semure radiyal­lahu anhumâ’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Herhangi bir adam; iki kişiye ayrı ayrı bir şey satarsa, o mal ilk önce hangisine sat­mış ise onun olur.” [İbn Mâce][203]

4729- Onun ayrıca Semure’den şöyle bir merfû rivayeti de vardır:

“Mücîz (yani çocuğun malında ticarete me’zûn (velisi) olan iki kişi) (bir malı iki ayrı müşteriye) sattıkları zaman o mal ilk (satış yapılan) müşteriye aittir.”[204]

4730- Âişe radiyallahu anhâ’dan:

“Bir adam bir köle aldı, yanında epey kal­dıktan sonra onda bir kusur buldu. Hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bil­dirdi ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem de onu eski sahibine geri verdi. Eski sa­hibi:

«Ya Resûlallah! Adam bunu (köleyi) kul­landı, çalıştırdı.» Şöyle buyurdu:

«Haraç (menfaat), zâmine (sorumluluğu­nu alan müşteriye) aittir».” [Sünen ashabı)[205]

4731- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kölenin müddeti üç gündür; bu üç gün zarfında bir hastalık bulursa delilsiz eski sa­hibine geri verir. Üç günden sonra bir hasta­lık bulursa, onu satın aldığı zaman bu hasta­lığın onda bulunduğuna dair delil ve şahit ge­tirmekle yükümlü kılınır.” [Ebû Dâvud][206]

4732- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“(Satın alınan) huysuz deve geri ve-ril(ebil)ir.” [Ebû Ya’lâ leyyin bir senedle.][207]

4733- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “O, sekizyüz dirheme, «sağlamdır» diye­rek bir köle sattı. Müşteri: «Kölede bir hasta­lık vardır. Sen bana bunu satarken söyleme­din» dedi. Derken davayı Osman’a götürdü­ler. Osman, İbn Ömer’e:

«Satarken onda herhangi bir hastalık oldu­ğunu bilmediğine dair yemin eder misin?» di­yerek yemin teklif edince, yemin etmekten

kaçındı. Bunun üzerine İbn Ömer köleyi geri aldı. Sonra köle iyileşince bilâhare onu binbeşyüz dirheme sattı.” [Mâlik][208]

4734- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim yetişkin, döllemesi yapılmış hurma

ağacı satarsa, meyvesi satan kimsenin olur, ancak alıcı aksini şart koşmuşsa başka. Bir kimse bir köle satın alırsa, kölenin malı sata­nın olur, ancak eğer alan kimse aksini şart koşmuşsa başka.” [A!tı hadis imamı.][209]

4735- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Eğer müslüman kardeşine yemiş satıp da o yemişe bir afet gelirse, ondan senin bir şey alman helâl olmaz. Hak etmeden kardeşinin malını ne sebeple alacaksın?”[210]

4736- Diğer rivayet: “Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem, (ağaçta meydana gele­cek) birkaç senenin mahsulünü satmayı ya­sakladı. Felâkete maruz kalan meyvelerin pa­ralarını da kaldırdı (müşterinin hesabından düştü).” [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî][211]

 

4737- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Eğer sabahleyin yıldız doğarsa, (tabiî) felaket kalkar.”[212]

4738- Diğer rivayet: “Sabahleyin yıldız doğup da (tabiî) felaketin kalkmadığı ya da hafiflemediği hiç görülmemiştir.” [Ahmed ve Bezzâr][213]

4739- Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîfâ& şu lafızla rivayet etti: “Yıldız yükselince, her ül­keden felâket kalkar.”[214]

Şuf’a (Hakkı), Selem (Önceden Satma), İhtikâr (Karaborsacılık) Ve Tes’îr (Fiyat Biçmek)

4740- Câbir radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, taksim edilmedikçe her (akar) malda (ortak veya komşunun) şuf a (o malı sahiplenmekte öncelik) hakkı bulunduğuna hükmetti.

Sınırlar çizilip, yollar tayin edilince şuf’a (hakkı) kalkar.”[215]

4741- Diğer bir rivayet: “Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem, mesken olsun, bos­tan olsun, taksim edilmemiş her ortaklıkta şuf’a hakkı olduğuna hükmetti. Ortağına so­rup izin almadıkça kimseye satması helâl ol­maz. Satmadan önce haber verir; ortağı ister­se alır, isterse bırakır, almaz. Ona (ortağına) bildirmeden satarsa, ortağı aynı fiyat karşılı­ğında onu almaya daha çok hak sahibi olur.”[216]

4742- Diğer rivayet: “Komşu, komşusu­nun şuf a hakkına daha hak sahibidir. Aynı yoldan işliyorlarsa, komşu bulunmadığı tak­dirde, gıyabında satış yapmaz, komşusunu bekler.” [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][217]

4743- Semure radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Ev komşusu komşusunun evini; arazi komşusu da arazisini satın almaya daha lâyık ve hak sahibidir.” [Ebû Dâvud][218]

4744- Osman radiyallahu anh’dan, dedi ki: “Eğer bir arazide hudutlar meydana gel­miş ise, onda artık şuf’a hakkı yoktur. Ne ku­yunun suyunda ve ne de hurma ağaçlarını döl­lemede şuf a hakkı yoktur.” [Mâlik][219]

4745- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Çocuğun şuf’a hakkı büyüyünceye kadar devam eder; büyüdüğü zaman ister hakkını alır, isterse almayıp bırakır.” [Taberânî, Mu’ce-mu’l-Evsat ve’s-Sağfr’de zayıf bir senedle.][220]

4746- Enes radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Hıristiyanın şuf a hakkı yoktur.” [Taberânî, Mıı’cemu’s-Sağfr’de leyyin bir senedle.][221]

4747- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Medine’ye geldiğinde onlar, peşin para ile bu­ya da iki yıl sonra olgunlaşacak olan hurmayı satın alıyorlardı. Bunun üzerine onlara şöyle buyurdu: «Kim peşin para verip de bir ya da iki yıl sonra herhangi bir şey alacak olursa, belirli ölçek, belirli bir tartı ve de belirli süre­yi tayin ederek satın’ alsın».” [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][222]

4748- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: “Bir kimse bir malı selem akdi ile (yani peşin verilen para karşılığında ilerde teslim almak üzere mal) satın almışsa, onu teslim al­madan (kâğıt üstünde) bir başkasına satmasın (sarfetmesin).”[223]

4749- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Bir adam selem yoluyla yani peşin para verip gelecek senenin hurmasını satın aldı, fa­kat o sene hurma vermedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hu­zurunda dava gördüler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem satıcıya:

«Hurma veremiyorsun, onun parasını kendine nasıl helâl sayacaksın! Haydi ada­mın parasını geri ver!» dedi, sonra şöyle bu­yurdu:

«Hurma iyice olgunlaşmadıkça, onun için önceden peşin para vermeyin!»” [İkisi de Ebû Davud’a aittir.][224]

4750- Semure radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hurma ağaçlan sahibinin, meyvesinden yen­medikçe, gelecek sene vermek üzere (herhan­gi bir mal karşılığı başka bir) alıcıya borçlan­masını yasaklamışta Çünkü çok borca girer, meyve de olmaz ve böylece o borcun altından kalkamaz.

Ekin sahibini de hasad zamanı gelmeden ekinini satmasından alıkoymuştur. Buğday tartıp almadan, altınını buğdayla değiştirmek­ten altın sahibini, faiz korkusundan dolayı nehyetmiştir.” [Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’de ve Bezzâr leyyin bir senedle.][225]

4751- Mâlik radiyallahu anh’dan: “Gelecek yıl kendisine, başka bir beldede ödemek üzere, bir adama peşin buğday veren adam hakkında Ömer’e bir sual sordular. Ömer bunu hoş karşılamadı ve «Devenin kirası (yani taşıma gideri) ne olacaktır?» diye sordu.”[226]

4752- Mâlik radiyallahu anh’dan:

Ona ulaştığına göre İbn Mes’ûd şöyle de­miştir: “Bir kimse veresiye bir mal verirse, bir avuç saman dahi olsa, sakın fazla alma şartı koşmasın. Çünkü bu fazlalık, ribâ sayılır.”[227]

4753- Saîd İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’dan:

Ma’mer bin Ebî Ma’mer dedi ki: Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim yiyecekte ihtikâr ederse (pahalanın-caya kadar elinde tutarsa), hatâkâr olur.” Saîd’e denildi ki:

“Ama sen de ihtikâr ediyorsun.” Şu ceva­bı verdi:

“Bu hadisi rivayet eden Ma’mer de ihtikâr ediyordu.” [Müslim ve Ebû Dâvud.][228]

4754- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Pahalılaşmasını isteyerek her kim kırk gün bir yiyecek maddesi ihtikâr ederse, Al­lah’tan yüz çevirmiş olur; Allah da ondan yüz çevirmiştir.”[229]

4755-  Muâz radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“ihtikâra kul ne kötüdür; Allah fiatlan ucuzlatırsa üzülür; pahalılaştırırsa sevinir.”[230]

4756- Ebû Ümâme radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şehir ahalisi, Allah yolunda kendilerini feda edenlerdir; onlara gıdalarında ihtikâr yapmayın. Onlara karşı fiatlan yükseltip pahaldik yapmayın. Kim onlara kırk gün bir gı­da maddesi ihtikâr ederse, sonra o ihtikâr et­tiğinin tamamını tasadduk etse bile bu, onun günahına keffâret olamaz.”[231]

4757- Ebû Hureyre ve Ma’kü bin Yesâr radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)

“Muhtekirler ve katiller bir derecede haş-rolunacaklardır. Kimin müslümanların gıda­sının pahalılaşmasında bir rolü olursa, onu kıyamet gününde en büyük ateşte, azaplandır-ması, Allah’ın bir hakkı olur.”

Dördü de Rezîn’e aittir. Birinci rivayette (no. 4752) Ahmed, Ebû Ya’lâ, Bezzâr ve Tabe-rânî Mu’cemu’ l-Evsat’ta zayıf bit senedle mu­vafakat ettiler ve sonunda şu ilaveyi yaptılar:

“Herhangi bir mahalle halkı arasında, aç bir kimse sabahlarsa, Allah’ın zimmeti (hima­yesi) onlardan alınır.” İkincisine (no. 4753), Taberânî Mu’cemu’l-Kebîr’de muvafakat etti. Ancak isnadında yer alan Süleyman b. Sele­me metruk bir râvidir.[232]

4758- Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)

“Yiyecek getirip pazara sunan rızıklanır. Muhtekir ise lanetlenmiştir.” [İbn Mâce zayıf bir isnadla.][233]

4759- Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)

“Kim müslümanların mallarında ve yiye­ceklerinde ihtikâr ederse, Allah onu cüzzam ve iflasa müptelâ kılar.” [îbn Mâce][234]

4760- İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’­dan:

Ömer radiyallahu anh, çarşıda ucuz fiyat­la kuru üzüm satan Hâtib bin Ebî Belte’a’ya uğradı. Ömer ona dedi ki: “Ya fiyatı artıracak­sın, ya da çarşımızdan malını kaldıracaksın!” [Mâlik][235]

4761- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan:

Bir adam gelip şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Resulü! Fiyatı sen tesbit et!”

Şöyle buyurdu:

“Bilakis fiyat koymak yerine dua ede­yim.” Sonra başka biri gelip:

“Ey Allah’ın Resulü! Fiyatı sen tesbit et!” dedi. Şöyle buyurdu:

“Fiyatları yükselten ve alçaltan ancak Al­lah’tır. Ben kimsenin hakkı üzerimde olmadan Allah’a kavuşmayı umarım.” (Ebû Dâvud][236]

4762- Onun ve Tirmizî’nin Enes’den yap­tıkları rivayet. Dediler ki:

“Mallar pahahlaştı, ne olur bizim için fi­yatları sen tesbit et!” Şöyle buyurdu:

“Fiyatları koyan ancak Allah’dır. Rızkı veren, artırıp eksilten ancak O’dur. Ben içi­nizden hiç kimse ne mal ve ne de canda ben­den davacı olmadan, Allah’a kavuşmayı uma­rım.”[237]

Borç, Ödeme Âdabı, İflâs Ve R İflâsa Yakın Olan Durumlar

4763- Ebû Mûsâ radiyallahu anh’dan: ”   (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seüem buyurdu:)

“Allah’ın yasakladığı büyük günahlardan sonra kulun karşılaşacak olduğu en büyük gü­nah, kişinin borçlu olarak ve borcunu ödeye­cek kimse bırakmayarak (ilmesidir.” (Ebû Dâvud][238]

4764- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şehidin borçtan başka tüm günahları bağışlanır.” |Müslim][239]

4765- Suheyb radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Herhangi bir kimse ödememek niyetiyle bir adamdan borç para alırsa, Allah’a hırsız olarak kavuşur.” [İbn Mâte leyyin bir isnadla.)[240]

4766- Semure radiyallahu anh’dan:

Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize hitap edip şöyle buyurdu:

“Burada falanoğullarından biri var mı­dır?”

Kimse cevab vermedi. Tekrar: “Burada falanoğullarından biri var mıdır?” dedi. Üçüncü (sorusun)da bir adam ayağa kalkıp: “Ben varım, ey Allah’ın Resulü!” dedi.

“İlk iki keresinde bana neden cevap ver­medin? Ben sizin sadece iyiliğinizi isterim. Si­zin arkadaşınız (onlardan ölen birini kastedi­yor) borcu yüzünden mahpus (ve mahkum) ol­du. Borcunun ödenmesini uygun görüyorum ki, kimse ondan bir şey istemesin” dedi. [Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][241]

4767- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim ödemek niyetiyle insanların malını alırsa, Allah onun namına onu öder (ödeme­sinde kolaylık ihsan eder). Kim de insanların malını, telef etmek niyetiyle alırsa Allah onu telef eder.” {Buhârî][242]

4768- İmrân bin Husayn radiyallahu anh’­dan:

Meymûne çok para alır ve borcunu de­vamlı çoğaltırdı. Ailesi onu bu hususta kınadı ve o kadar çok borçlanmamasını söyledi. Bu­nun üzerine şöyle dedi:

“Borç almaya devam edeceğim, çünkü dostum ve can yoldaşım sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini duydum:

«Herhangi bir kimsenin ödemek niyetiyle aldığı borcu Allah bilir ve daha dünyada iken onun borcunu ödemesinde mutlaka ona bir kolaylık ihsan eder».” |Nesâî][243]

4769- Abdullah bin Ca’fer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Allah’ın hoşlanmadığı hususlarda borç­lanmadığı sürece Allah, borcunu ödeyinceye dek, borçlu ile beraberdir.”

Abdullah vekil harcına derdi ki:

“Haydi benim için borç al, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den:

«Allah’ın borçlu ile beraber olduğu» sözünü duyduktan sonra, Allah benimle beraber olmadan (yani borç almadan) herhangi bir ge­ceyi geçirmek istemem.” (İbn Mâce][244]

4770- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Zenginin, ödeyecek durumu olduğu hal­de borcunu ödemeyi uzatması zulümdür. Biri­niz (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin.” [Altı hadis imamı.][245]

4771- Ali radiyallahu anh’dan: (Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)

“Allah, zalim zengine, cahil ihtiyara ve ki­birli fakire buğzeder.” [Bezzâr ve Taberanî, Mu ‘ce-mu’l-Kebfr’de leyyin bir senedle.)[246]

4772- eş-Şerîd (b.  Süveyd) radiyallahu anh’dan: (AUah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kişinin zorcunu ödeme imkânını bulup da ödememeyi, (alacaklısı tarafından) şikayet edilmesini ve cezalandırmasını helâl kılar.”

İbnü’l-Mübârek bunu şöyle yorumladı: “Irzını helâl kılar (haysiyetini düşürür)” de­mek “Ona sert ve kaba davranmak helâl olur” demektir. “Cezalandırılması” ise, hapsedil­mesi demektir.”

| Ebû Dâvud, Nesâî ve bâb başlığında Buhârî.][247]

4773- Âişe radiyallahu anhâ’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki

kişinin (bir alacak yüzünden) yüksek sesle ka­pıda münakaşa ettiklerini duydu. Birini Ötekin­den borcunun bir kısmını bağışlamasını ve ala­cağını da yumuşaklıkla talep etmesini istiyor­du; öteki de: «Vallahi yapmam» diyordu. Bu­nun üzerine şöyle buyurdu:

«İyilik yapmayacağına dair yemin eden hanginizdir?» Adam:

«Ben ey Allah’ın Resulü deyince (o hal­de)! Artık borçlu nasıl arzu ederse öyle olsun» dedi.” [Buhârî ve Müslim][248]

4774- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bir adam hiç iyilik işlemezdi. Sadece (herkese) borç para dağıtırdı. Tahsil zamanı gelince, tahsildarına: «İmkânı olanlardan al, durumu müsait olmayıp sıkıntıda olanlardan alma, belki Allah da (bu sebeple) bizim gü­nahlarımızı bağışlar» derdi. Nihayet adam öl­dü. Allah ona sordu: «Herhangi bir iyi amelin var mıdır?» «Hayır, sadece halka borç para dağıtırdım, tahsil etme zamanı gelince, hiz­metçimi şöyle diyerek gönderirdim: ‘Durumu müsait olanlardan al, olmayanlardan alma! Belki Allah da bunun sebebiyle bizi bağışlar’ derdim.» Allah da ona şöyle buyurdu: «Ben de seni affedip, günahlarından geçiverdim».” IBuhârî ve Nesâî.][249]

4775- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim güç durumda (borçlu) olan kişiye mühlet verir ya da hiç (borcunu) almazsa Al­lah onu kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde Arşının gölgesi altında gölgelendirecektir.” |Tirmizî][250]

4776- Ebû Katâde radiyallahu anh’dan: O, kendisinden alacağı olduğu kişiyi aradi; o da ondan kaçıp gizlendi; nihayet buldu. Borçlu özür dilemeye başladı:

“Ben dardayım; verecek param yoktur.” “Allah aşkına doğru mu söylüyorsun?” “Evet, Allah şahit ki doğru söylüyorum.” “Öyle ise ben de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini duydum:

«Kim, Allah’ın kendisini kıyamet üzüntü­lerinden kurtarmasından hoşlanırsa, güç du­rumda olan borçlusuna (alacağını erteleye­rek) rahat bir nefes aldırsın ya da alacağın­dan vazgeçsin» dedi.” [Müslim][251]

4777- Ubâde bin el-Velîd bin Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh’dan:

“Ben babamla birlikte Ensâr’ın bir kabile­sinde ilim öğrenmeye çıktık. İlk karşılaştığı­mız insan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem’in sahâbisi Ebu’1-Yüsr oldu. Beraberinde hizmetçisi de vardı. Her birinin sırtında çizgili bir elbise ve meâfîr kumaşı vardı. Ona babam dedi ki:

«Ey amca! Yüzünde bir öfke eseri görüyo­rum.»

«Evet, falan adamda alacağım vardı, ailesi­ne vardım; ‘O burada mı?’ diye sordum. ‘Ha­yır’ dediler. Oğlu çıktı bu defa ona sordum: ‘Baban nerede?’ Bana dedi ki: ‘Senin sesini duydu, annemin yatağının altına girdi.’ Hemen yanına varıp ‘Çık, ben senin yerini biliyorum’ dedim. Çıkınca ona sordum: ‘Benden gizlen­mene sebep nedir?’ Cevap verdi: ‘Vallahi şim­di sana doğrusunu söyliyeyim: Seninle konu­şup yalan söylemekten, söz verip sözümü yeri­ne getirememekten korktum. Ben Allah Resu­lü sallallahu aleyhi ve sellem’in sohbetinde bulundum. Ben gerçekten sıkıntılı bir halde­yim’ deyince, ben de dedim ki:

‘Allah aşkına hakikaten sıkıntılı durumda mısın?’

‘Allah şahidimdir ki, gerçekten sıkıntılı du­rumum vardır’ deyince, hemen kağıdı (senedi) verdim, kendi eliyle sildi. Sonra dedim ki:

‘İlerde bir imkân bulursan ödersin, bula-mazsan sana helâl olsun.

Adam da ellerini gözlerine koyarak: ‘Bu iki gözüm gördü, bu iki kulağım duydu’; elle­riyle kalbini göstererek: ‘Bu kalbim kavradı, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu: «Kim güç durumda olanın borcu­nu ertelerse, ya da hiç almazsa Allah onu ken­di gölgesinde gölgelendirir»’ dedi».

Ubâde dedi ki: «Ey Amca! Sen kölenin çizgili elbisesini alsaydın da kendi meâfirini ona verseydin bu, (ahirette) hem senin için, hem de onun için birer hülle olurdu.» Bunun üzerine başımı okşadı ve şöyle dedi:

«Allahım, onu mübarek eyle! Bu iki gö­züm gördü, bu kulaklarım duydu, bu kalbim hıfzetti; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem şöyle buyurdu: «Onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin.» Ona dünya metâından vermem, benim için kıyamet gü­nünde sevaplarımdan almasından daha kolay­dır».” [Müslim uzun bir metinle.][252]

4778- Ka’b bin Mâlik radiyallahu anh’dan: “O, mescidde İbn Ebî Hadred’den borcu­nu istedi; çok geçmeden yüksek sesle konuş­tuklarını Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem duydu. Hücresinin perdesini açarak çıktı ve şöyle seslendi:

«Ey Ka’bl»

«Buyur ey Allah’ın Resulü!» dedim. He­men eliyle alacağımın yansını bağışlamamı işaret etti.

«Olur ey Allah’ın Resulü!» dedim. Ada­ma da:

«Haydi kalk (şimdi) borcunu öde!» buyur­du.” [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâl][253]

4779- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Bir adamın Peygamber sallallahu aleyhi

ve sellem’den bir baş deve alacağı vardı. Gel­di istedi.

«Haydi onu verin.’» dedi. Aradılar bula­madılar. Ancak değerde ondan üstün olan bir şey buldular,

«Onu verin!» buyurdu. Bunun üzerine adam:

«Bana borcunu çok güzel şekilde ödedin. Allah sana daha iyisini ihsan etsin!» dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bunun üzerine şöyle buyurdu:

«En hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir.»[254]

4780- Diğer rivayet: O, Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem’den alacağını isterken biraz kaba konuştu.

“Ne yapalım onun devesinin yaşında bir deve bulamıyoruz” dediler. Ve sahabeden biri ona hücum etmek istedi, fakat Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Onu bırakın! Hak sahibinin konuşma hakkı vardır.” Sonra ona daha iyisinin veril­mesini emretti. Adam da şöyle dedi:

“Bana ödemeyi çok güzel yaptın, Allah da seni en güzel ödülle ödüllendirsin!”

{Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.][255]

4781- İbn Mâce, İbn Abbâs’dan benzerini şu lafızla nakletti:

“Alacaklı olan kişinin borç sahibine karşı ödeyinceye dek daima bir nüfuzu vardır.”[256]

4782- İbn Ömer ve Âişe radiyallahu anhu-mâ’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Karşısındaki versin veya vermesin hak talep eden kimse, iffet içinde talep etsin.” [İbn Mâce][257]

4783- Abdullah bin Ebî Rabî’a radiyalla­hu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, benden kırk bin (dirhem) ödünç aldı. Sonra bir yerden ona para gelince borcunu bana ödedi ve şöyle dedi:

«Allah ailene ve malına bereket versin. Selef (alınan ödünç paranın) karşılığı hamd ü sena ve borcu ödemektir».”[258]

4784- Muhammed bin Cahş radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturuyorduk. Başmı semaya kaldırdı, sonra elini alnına koyup şöyle dedi:

«Sübhanallah! Amma da ağır hüküm indi­rildi.» Sükût ettik ve korktuk. Ertesi gün sordum:

«Ey Allah’ın Resulü! O indirilen ağır hüküm ne idi?» Cevap verdi:

«Nefsim kudret elinde olana yemin ede­rim ki, bir insan Allah yolunda öldürülürse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diril­tilip tekrar öldürülse ve o insan eğer borçlu ise cennete giremez».” [ikisi de Nesâî’ye aittir.][259]

4785- Câbir radiyallahu anh’dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem borçlu olarak ölen kişinin namazını kıldırmazdı.

Bir cenaze getirildi. Resûlullah:

“Bunun borcu var mıdır?” diye sordu.

“Evet iki dinar borcu vardır” dediler. Şöyle buyurdu:

“Siz arkadaşınızın namazını kıtın!” Bunun üzerine Ebû Katâde dedi ki:

“Onun iki dinar borcunu üzerime alıyorum, ben ödeyeceğim.” Ondan sonra onun namazını kıldırdı.

Allah, Resulüne fetihler ihsan ettikten sonra şöyle buyurdu:

“Ben her mü’mine kendi nefsimden daha ileriyim. Kim bir borç bırakmışsa ödemesi bana aittir. Kim bir mal  btrakmışsa o mal vâ-risinindir.” fEbö Dâvud ve Nesâî][260]

4786- Ahmed ve Bezzâr şu ilave ile aynı­sını rivayet ettiler:

“Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Katâde’ye o günden sonra:

«Ne oldu o iki dinara?» diye sordu. «Dün öldü, yarın ona döner. O iki dinarı ödedim» deyince, şöyle buyurdu: «İşte şimdi derisi serinledi».”[261]

4787- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Herhangi bir müslüman bir müslümana iki kere ödünç para verirse bu, ona bir kere sadaka vermiş gibi olur.”

[İbn Mâce, uzun bir metinle ve zayıf bir senedle.][262]

4788- Ebû Ümâme radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bir adam cennete girdi, kapısında şöyle bir yazı gördü: «Verilen sadakanın karşılığı on sevap, verilen ödünç paranın karşılığı ise onsekiz sevaptır».”

[Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr’âe leyyin bir senedle.][263]

4789- fbn Mâce zayıf bir senedle Enes’ten: “Dedim ki ey Cibril! Neden ödünç para sadakadan üstün oluyor?” Cevap verdi:

“Çünkü dilenci dilenirken yanında para bulunabilir. Ama ödünç para isteyenin mutla­ka bir ihtiyacı vardır da onun için istemiştir.”[264]

4790- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh’dan: (AHah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Ruhunuz güven içindeyken onu korkut­mayın!”

“Bu nasıl olur?” diye sorduklarında:

“Borçla olur” buyurdu.

[Ahmed, Taberânî, Mu’cemu’l-Kebtr’de ve Ebö Ya’Iâ.][265]

4791- Câbir radiyallahu anh’dan:

Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip:

“Canımla malımla cihad edip, harp ala­nından kaçmadan, düşmana karşı büyük bir sabır ve metanetle savaşıp karşılığım da an­cak Allah’tan bekleyerek öldürülürsem cen­nete girebilir miyim?” diye sordu.

“Evet” buyurdu. Adam aynı soruyu iki ya da üç kere tekrarladı. Her defasında:

“Evet. Eğer üzerinde bir borç yoksa, ya da borç var ancak ödeme imkânını bulamamişsan” buyurdu. [Ahmed ve Bezzâr.][266]

4792- Sehl bin Hanîf radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Şehidin ilk kan damlası aktığı zaman borcu hariç, tüm günahları bağışlanır.” [Taberânî, Mu ‘cemu’l-Kebtr’de.][267]

4793- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Borç üzüntüsünden başka kayda değer üzüntü yoktur. Göz ağrısından başka kayda değer ağrı yoktur.” [Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat ve’s-Sağîr’de zayıf bir senedle.][268]

4794- îbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sa\\a\\arm a\e\\\ı ve se\\embuy\ıiâu

“Duasının kabul edilmesini ve sıkıntısının giderilmesini isteyen, sıkıntıda olan borçluya yardım etsin.” [Ahmed ve Ebû Ya’lâ)[269]

4795- Bureyde radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim güç durumda olan (borçluy)a müh­let verirse, her gün mühlet verdiği kadar bir sadaka sevabı alır.” Dedim ki:

“Ey Allah’ın Resulü! Senin: «Kim sıkıntı­da olana mühlet verirse her gün için onun ka­dar sadaka sevabı alır» dediğini duydum. Sonra şöyle dediğini de duydum: «Her kim güç durumda olana mühlet verirse, verdiği mühletin iki misli kadar sadaka sevabı alır».” Şöyle buyurdu:

“Borcun vadesi dolmadan bir mislini alır, ama vadesi dolduktan sonra ertelerse, o za­man her gün için iki misli sadaka sevabını alır.” [Ahmed][270]

4796- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim borçlusundan (normal şartlar için­de) hakkını istemeye gitmek için yola çıkıp yü­rürse, yeryüzünün tüm canlı varlıkları ve suda­ki balıklar ona dua eder. Attığı her adım karşı­lığında onun için cennette bir ağaç biter ve bir de günahı bağışlanır.” [Bezzâr zayıf Ur senedle.)[271]

4797- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim iflas etmiş bir adamın yanında ken­di malını görürse, onu almaya herkesten da­ha çok hak sahibidir.”[272]

4798- Diğer rivayet: “Eğer müşteri mal sahibine parasından bir kısmını ödemişse, ka­lan kısımda diğer alacaklılar gibidir. Herhan­gi bir kimse (müşteri) ölürse, bir kişinin de onda malı varsa, ondan daha önce parasının bir kısmını alsın veya almasın, mal sahibi di­ğer alacaklılardan herhangi biri gibidir.” [Altı hadis imamı.][273]

4799- İbn Mâce, meçhul bir râvi kanalıy­la: “Herhangi bir adam ölürse ya da iflâs ederse, mal sahibi onun yanında gördüğü ma­lını almaya herkesten daha lâyık ve hak sahi­bidir.”[274]

4800- Semure radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim çalınan kendi malınımn aynını bir adamın yanında bulursa onu almaya (herkes­ten çok) hak sahibidir. Bu malı hırsızdan satın alan kimse (kendisine satan) hırsızı takip eder.” [Ebû Dâvud ve Nesâî][275]

4801- Ebû Saîd radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi  ve sellem’in zamanında bir adam aldığı meyve­lerde büyük bir afete uğradı. Bu yüzden çok borçlandı. İflâs etti. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:

«Ona sadaka verip yardım edin!» buyur­du. Herkes sadaka verip yardım etti; fakat borcunu yine de kapatamadı. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem alacaklılarına:

«Onda bulduğunuzu alın, bundan başka herhangi bir hakkınız yoktur.” [Müslim ve Sünen ashabı][276]

4802- Ömer bin Abdirrahman bin Delâk el-Müzenî’den, o da babasından:

“Cüheyne’den bir adam develer satın alıp onları pahalı satardı, sonra da herkesten önce hacca giderdi. Derken iflâs etti. Durumu Hz. Ömer’e aksedince, şöyle hitap etti:

«Ey Cemaat! Useyfi’a, Cuheynenin Usey-fi’ası, hacılar arasında en dindar ve eminidir, diye övülmeyi seven bir kişidir. Şimdi bu adam borç alarak alışveriş yapmış, ancak bor­cunu ödemeye yanaşmamıştır. Nihayet borcu bütün malını götürür hale gelmiştir. Kimin onda alacağı varsa yarın sabah bize gelsin; malını alacaklıları arasında bölüştüreceğiz. Sakın siz de borçlanmayın. Çünkü borcun ba­şı keder, sonu ise malın elinden gitmesidir».” [Mâlik][277]

4803- İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’­dan:

Osman şuna hükmetti: Borçlusu iflâs et­meden kim hakkından bir şeyi tahsil etmişse o, artık onun olur.” [Rezîn][278]

Âriye (Ödünç, Emanet) Umrâ (Kayd-ı Hayat Şartıyla Hibe), Rukbâ, Hibe Ve Hediye (Hükümleri)

4804- Abdullah bin Safvân’ın ailesinden bir takım insanlardan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Ey Safvân! Silahın var mıdır?”

“Ödünç mü, yoksa gasp mı?”

“Hayır, ödünç” buyurdu. Bunun üzerine (Safvân) ona otuz ile kırk arasında zırhı ödünç verdi. Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Huneyn harbine çıktı. Müş­rikleri yenilgiye uğratınca, Safvân’ın zırhları­nı topladı, fakat zırhların birkaçı da kaybol­muştu. Gelip Safvan’a verirken:

“Ey Safvân senin zırhlarından birkaçını kaybettik, onları sana ödeyecek miyiz?” diye sorunca,

“Hayır ey Allahın Resulü! O gün gönlüm­de olmayan (iman) bu gün gönlümde var” de­di. [Ebû Davud][279]

4805- Enes radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kullanmak için büyük bir tabak aldı, kaybetti ve sonra onu ödedi (tazmin etti).” [Tirmizî][280]

4806- Semure radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü saHallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“El, verinceye (ödeyinceye) dek aldığını korumaya mecburdur.”

Katide dedi ki: “Hasan bu hadisi unuttu da sonra şöyle dedi: «O, (yani ödünç aldığın şey) emanetindir. (Kaybolması halinde) Sana tazmin etmek gerekmez».”[281]

4807- Ebû Ümâme radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Emanet olarak alınan mal sahibine öde­nir. Kefil borçlu sayılır. Borç ödenmelidir.”

[İkisi de EM Dâvud ve Tirmizî’ye aittir.][282]

4808- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu):

“Sağılı deveyi kullanmak için vermek ne güzel bir lütuftur. Sağılı koyunun sütünü sağ­mak ve sonra geri vermek şartıyla birine ver­mek ne güzel bir lütuftur. Sabah bir kap süt ve­rir, akşam da bir kap süt verir.” (Buhârî ve Müslim][283]

4809- Cabir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu):

“Herhangi bir adama umrâ suretiyle (ya­ni ömür boyu kullanması için) bir mal bağış­lanırsa o mal, artık hibe edilen kimsenin ve onun çocuklarınındır. O mülk artık verdiği kimsenin olur, vazgeçip bağışını geri alamaz. Çünkü onu bir bahşiş olarak vermiştir. Miras haklan da ona (bağışa) dahil olmuştur.”[284]

4810- Diğer rivayet: “Kim, bir insanın kendisine ve çocuklarına umrâ suretiyle bir bağışta bulunursa, artık onda hiçbir hakkı kalmaz, hak iddiası kesilir. O şeyi (arazi veya evi) kime vermişse onun ve neslinin olur.”[285]

4811- Diğer rivayet: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in cevaz verdiği umrâ, kişi­nin bağışlarken şöyle demesidir: “Bu, senin ve neslinindir.” Ancak: “Ben yaşadığım süre­ce bu senindir” denilirse, o mal hibe edilen ölünce sahibine döner.

Ma’mer dedi ki: “Zührî’nin fetvası da bu merkezdeydi.”[286]

4812- Diğer rivayet: “Mallarınızı üzeri­nizde tutun ve o mallan ifsâcl etmeyin! Çünkü kim bir malı umrâ suretiyle bir ömür boyu başkasına bağışlarsa, bağışlanan hayatta ol­sun, ölü olsun mal artık o kimsenin ve onun çocuklarının olmuş olur.”[287]

4813- Başka rivayet: “Rukbâda bulunma­yın, umrâda bulunmayın! Kim bir rukbâda bulunursa ya da umrâda bulunursa o verdiği şey, artık (hibe edilenin) vârislerinin olur.”[288]

4814- Atâ’dan nakledilen diğer rivayet: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, rukbâ ve umrâ suretinde hibe yapmayı yasakladı. (Abdiilkerîm dedi ki: Atâ’ya) dedim ki:

“Rukbâ nedir?” Cevap verdi:

“Rukbâ: Kişinin, kişiye «O, yaşadığın süre­ce senindir» demesidir. Böyle bir şey yaparsa­nız caizdir.” [Altı hadis imamı.][289]

4815- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Umrâ da yapmayın, rukbâ da yapmayın! Yaparsanız, o malı kime hibe yapmış iseniz onun olur.” Dedim ki:

“Bu nasıl olur?” Şöyle buyurdu:

“Umrâ: «Bu (mal), ömrün oldukça senin­dir» demendir. Rukbâ: «Benden ve senden olarak o başkasının olacaktır, (yani ben önce ölürsem, bağışladığım bana geri dönecektir, aksi durumda senindir) demektir.”

[Taberânî, Mu’remu’I-Kebîr’de leyyin bir isnadla. İbn Mâce benzerini Rukbâ hakkında rivayet etti.][290]

4816- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Mallarınızı rukbâ usulüyle hibe yapmayın.

O mal, kime rukbâ yapmış iseniz onun olur.”[291]

4817- Diğer rivayet: “Umrâ kimin için ya­pılmış ise onun için geçerli ve caiz olur. Ruk­bâ da kimin için yapmış ise onun için caiz ve geçerli olur. Hibesinden dönen kişi, kusmuğu­na dön(üp yiy)en kimse gibidir.” [Nesâî][292]

4818- İbn Abbâs ve İbn Ömer radiyallahu anhumâ’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bir bahşiş veren ya da bir bağışta bulu­nan kimsenin, cayıp verdiklerini tekrar geri alması onun için helâl olmaz; ancak baba ço­cuğuna verdiği şeyi cayıp geri alabilir. Bağış ve hibesinden dönen ve cayan kişi, yiyip do­yan ve doyduktan sonra kusup, tekrar kusmu­ğuna dönen köpek gibidir.” [Sünen ashabı][293]

4819- Nu’mân bin Beşîr radiyallahu anh’dan: Babam beni Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e götürüp dedi ki: “Ben bu oğluma bana ait olan bir kölemi verdim (bağışla­dım).”

“Bütün çocuklarına da böyle bir bağışta bulundun mu?» diye sordu.

“Hayır” deyince:

“Öyleyse buna verdiğin köleyi geri al!” buyurdu.[294]

4820- Onun rivayetlerindendir: “Babam bana malının bir kısmını bağışla­dı. Annem Amre bintî Revâha dedi ki:

«Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i tanık göstermedikçe ben buna razı olmam.» Bunun üzerine bana yaptığı bağışa şahit tut­mak üzere babam beni Allah Resulü sallalla-hu aleyhi ve sellem’e iletti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Bunu bütün çocuklarına da yaptın mı?» «Hayır» diye cevap verince, şöyle buyurdu: «Allah’tan korkun, çocuklarınıza adaletli davranın!» Babam döndü; verdiği o sadakayı geri aldı.”[295]

4821- Başka bir rivayette:

“Hepsine buna verdiğin gibi verdin mi?” “Hayır.”

“Öyleyse beni şahit tutma! Çünkü ben adaletsizliğe şahit olmam.”[296]

4822- Başka bir rivayet:

“Buna benden başkasını şahit tut!” Sonra şöyle dedi: “Sana iyilik yapma hususunda on­ların (oğullarının) eşit olmaları seni sevindi­rir mi?”

“Evet” dedi.

“Öyleyse olmaz” buyurdu. [Altı hadis imamı.][297]

4823- Âişe radiyallahu anhâ’dan:

Ebû Bekr, Gâbe denilen yerden bana top­lanacak yirmi vesak hurma bağışladı. Ölüm döşeğine düştüğü zaman bana dedi ki:

“Kızım! Vallahi ölümümden sonra senin zengin olmanı herkesten çok ben isterim. Fa­kir olmana da en çok ben üzülürüm. Sana top­lanacak yirmi vesak hurma bağışlamıştım. Şimdiye kadar oradan topladıkların senindir; ama bugün o, vârisin malıdır (hakkıdır). Vâ­risler ise senin iki erkek kardeşinle iki kız kar­deşindir. Geri kalanı Allah’ın Kitabına uygun olarak bölüşün.” Bunun üzerine dedi ki:

“Babacığım! Şu ve şu kadar malım olsay­dı yine (vârislere) terk ederdim. Kızkardeşlerimden birisi Esma, diğeri kim?” Ebû Bekr şu cevabı verdi:

“Hârice’nin kızının karnındaki çocuktur, sanırım o çocuk kız olacaktır.” [Mâlik][298]

4824- Ömer radiyallahu anh’dan, dedi ki: “Neden birtakım insanlar çocuklarına bir bağışta bulunuyorlar da sonra onu vermeyip ellerinde tutuyorlar? Birinin oğlu öldüğü za­man, şöyle derler:

«Malım elimdedir, kimseye vermedim ki?» O kendisi daha önce ölürse:

«O benim oğlumdur, daha önce ben malı­mı ona vermiştim’der. Kim birisine bir bağış­ta bulunup da, ölünceye kadar bağışta bulun­duğu kişi onu kendi korumasına ve mülkiye­tine almamışsa, bağışı batıl olur ve mal varis­ler arasında paylaştırılır.” [Mâlik][299]

4825- Osman radiyallahu anh’dan: “Kini küçük bir çocuğuna bir şey bağışlar­sa, bu bağışı kendine geçirinceye kadar büyü­meden babası bunu ilan edip şahit gösterirse, babasının zimmetinde olsa da bu bağış caiz olur.” [Mâlik][300]

4826- Ömer radiyallahu anh’dan: (Dedi ki:) “Bir akraba yardımı olarak ya da bir sada­ka niyeti ile her kim bir bağışta bulunursa, on­dan bir daha dönüş yapamaz. Kim de yalnız sevaba girmek maksadıyla bir bağışta bulunur da, bu herkes tarafından bilinirse, ondan razı olmadığı takdirde o hibesinden cayabilir ve sözünden dönüp tekrar malına sahip çıkabi­lir.” [Mâlik][301]

4827- Câbir radiyallahu anh’dan: “Hayber’e gitmek istedim, gelip durumu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bil­dirdim, şöyle dedi:

«(Hayber’de) vekilime gittiğin zaman, on­dan onbeş vesak hurma al, senden bir alâmet isterse, elini onun boğazına koy! (bu aramız­da paroladır)»” [EbûDâvud][302]

4828- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke’yi fethettiği zaman, hutbe irâd etti ve hutbesinde şunu söyledi: «Bir kadın, kocasın­dan izinsiz bir bağışta bulunamaz».”[303]

4829- Diğer rivayet:  “Kocasının nikâhı altında olan kadın, kendi malında herhangi bir yetkiye sahip değildir.” [Ebû Dâvud ve Nesâî][304]

4830- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Birbirlerinize hediye verin, çünkü hediye kalpteki kuşkuları giderir. Bir kadın, komşusu olan kadına verdiği hediyeyi bir koyun paçası bile olsa küçümsemesin.” [Tirmizî][305]

4831- Âişe radiyallahu anhâ’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hediye kabul ederdi ve karşılığını da verirdi.” [Buhârî, Ebû Dâvud ve Tirmizî.][306]

4832- Enes radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bana bir koyun paçası dahi hediye edil­se, kabul ederim, o paçanın yemeğine çağırı­lır sam icabet edip giderim.”[307]

4833- Ali radiyallahu anh’dan:

“Kisrâ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e hediye gönderdi; kabul etti. Diğer krallar ona hediyeler gönderdiler, onların he­diyelerini de kabul etti.” [İkisi deTirmizî’ye aittir.][308]

4834- Iyâd bin Hımâr radiyallahu anh’­dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bir deve ya da başka bir şey hediye ettim; ba­na:

«Müslüman oldun mu?» diye sordu.

«Hayır» dedim. Bunun üzerine şöyle bu­yurdu:

«Ben müşriklerin hediyelerini kabul et­mekten allkondum».” [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][309]

4835- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: “Bir Bedevî, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e genç bir deve hediye etti. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem onun hedi­yesine karşılık tam altı tane genç deve hediye olarak verdi. Bedevî bundan memnun kalma­dı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu­nu duyunca, Allah’a hamd ü senada bulundu ve şöyle buyurdu:

«Falan kimse bana bir genç deve hediye etti, ben de karşılığında altı tane genç deve verdim. Hâlâ memnun değil. Kureyşî, Ensârî, Sakafî, ya da Devsî olanların dışında kimse­den hediye kabul etmemeye azmettim».”

[Ebû Dâvud ve Tirmizî.][310]

4836- Zü’1-Cevşen radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e Bedir harbinden sonra, Karha adındaki atının yavrusunu (tayı) getirdim ve şöyle dedim:

«Ey Muhammedi Sana Karhâ’nın yavrusu­nu getirdim, lütfen kabul buyur!»

«Şu anda ona ihtiyacım yoktur; dilersen ona karşılık ben sana Bedir’de kullanılan zırhlardan bir tane vereyim» deyince, «Bugün ben bu tayı atla bile tırampa etmedim» dedim. Bunun üzerine: «Öyleyse benim ona ihtiya­cım yok» buyurdu.” [Ebû Dâvud][311]

4837- Enes radiyallahu anh’dan:

“Zî Yezen kralı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, otuzüç erkek ya da otuzüç dişi deve vererek aldığı bir hülle (pahalı elbi­se) hediye etti. Resûlullah onu kabul buyur­du.” [Ebû Dâvud][312]

4838- Ebû İshâk bin Abdillah bin el-Hâris radiyallahu anh’dan:  “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yirmi küsur genç deve vererek satın aldığı bir hülleyi (kral) Zû Yezen’e hedi­ye etti; o da bu hediyeyi kabul etti.” [Ebû Dâvud][313]

4839- Ebû Ümâme radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) “Bir kimse bir kimseye şefaat eder­se (yani bir işi için aracılık ederse), o kimse de bu şefaate karşılık ona bir hediye verirse öteki de bu hediyeyi kabul ederse, riba (faiz) çeşitle­rinden önemli birini almış olur.” [Ebû Dâvud][314]

4840- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh’dan:  “Suffe ehlinden birine yazı ve Kur’ân öğrettim, karşılığında bana bir yay he­diye etti, içimden dedim ki:

«Bu şahsî bir mal değildir, üzerine oku koyar Allah yolunda düşmana atarım. Ama yine de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem’e sormadan yapamam.» Gittim, sordum; şöyle buyurdu: «Eğer bunun kıyamette ateş­ten bir gerdanlık olarak boynuna dolamak is­tersen, kabul et!»” [Ebû Dâvud][315]

4841- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Bir kimseye bir topluluk içinde bir şey he­diye edilirse o topluluk o hediyeye ortak olur.”

[Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr ve’l-Evsat’ta leyyin bir isnadla.][316]

4842- Iyâd bin Abdillah’dan, o da babası radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüm; bir adam ona bir tulum bal hediye et­ti ve o da bunu kabul etti. Adam da ona: «İki dağ arasını hududum içine almama müsaade et!» dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kabul etti ve onun için birine bir yazı yazdırdı.” [Taberânî, Mu’cemu’l-Kebtr’de][317]

4843- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“İmama (hükümdara) verilen hediyeler hile (hiyânet) ve irtikâbdır.”

[Taberânî, Mu’cemıı’l-Evsat’\a.][318]

4844- Enes radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Biriniz bir ödünç para verdiği zaman, karşısındaki ona bir hediye vermek, ya da atı­na bindirmek isterse binmesin, hediyeyi de kabul etmesin, ama her zaman ve ötedenberi böyle bir şey aralarında varsa kabul etmesin­de bir sakınca yoktur.” [İbn Mâce. Meçhul bir ravi yoluyla.)[319]

Şirket, Daman, Rehin, İcare Vekâlet, Kırâd Ve Gasb

4845- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Allah Teala buyuruyor: «İki ortağın biri, arkadaşına hıyanet etmedikçe ben o iki orta­ğın üçüncüsüyüm. Ona hıyanet ettiği zaman ben aralarından çıkarım.” [Ebû Dâvud]

Rezîn şu eki yaptı: “(Ben aralanından çı­karım) ve Şeytan gelir (girer).”[320]

4846- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “Ben, Ammâr ve Sa’d üçümüz Bedir günü elde edeceğimiz şeyler üzerine bir ortaklık kurduk. Sa’d iki esir getirdi, ancak ben ve Ammâr bir şey getiremedik.” [Ebû Dâvud ve Nesâî.][321]

4847- Zühre bin Ma’bed’den, o da dedesi ‘Abdullah bin Hişâm’dan:

“Annesi Zeyneb bint-i Humeyd onu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e iletmiş ve şöyle demiş:

«Haydi bunun biatim kabul et!» Şöyle bu­yurmuş:

«O, henüz küçüktür.» Sonra başını okşa-yıp ona bereketle dua etmiş.”

Zühre dedi ki: “Dedem Abdullah (bazen) benimle çarşıya çıkar ve yiyecek satın alırdı, İbn Ömer’le İbnu’z-Zübeyr onu karşılayıp

«Ne olur (satın aldıklarına) bizi de ortak et; çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem sana bereketle dua etti» derlerdi. Bunun üzerine onları da ortak yapardı. (Abdullah b. Hişâm, bazen o duanın bereketi ile) bir deve yükü (kâr) elde eder ve onu öylece eve gönde­rirdi.” [Buhârî][322]

4848- es-Sâib bin Ebi’s-Sâib radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallanu aleyhi ve sellem’e geldim, (ashab) beni ona övmeye ve hakkım­da konuşmaya koyuldular. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Ben onu sizden daha iyi tanırım.»

Dedim ki:

«Doğru söyledin, babam ve annem sana feda olsun. Sen benim ortağımdın. Hem de çok güzel bir ortak. Ne karşı koyardın ve ne de münakaşa ederdin».” [Ebû Dâvud][323]

4849- İbn Abbâs radiyallahu anh’dan: “Bir adam, on dinar alacaklı olduğu ada­mın peşine düştü ve şöyle dedi:

«Vallahi bana borcunu ödeyinceye dek ya­nından ayrılmam, ya da bana bir kefil getirir­sin.» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun borcuna kefil oldu. (Borç ödeme zamanı gelince) Borçlu adam vaad ettiği miktarı getirdi. Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem ona sordu:

«Bunu nereden buldun?»

«Bir madenden» deyince,

«Ona ihtiyacımız yoktur, çünkü onda ha­yır yoktur» buyurdu ve adamın namına (para­yı) kendisi ödedi.” [Ebû Dâvud][324]

4850- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Rehin olan hayvana bakımı (yemi ve su­yu) karşılığında binilir. Rehin hayvanın sütü içilir. Binen de sütü içen de hayvanların bakı­mını (yem ve suyunu) karsılar.”[325]

4851- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Rehin kime teslim edilmiş ise, rehnin ya­rarı kendisine olduğu gibi zararı da kendisine ait olur.” [Rezîn][326]

4852- İbnü’l-Müseyyeb radiyallahu anh’­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Rehin kapatılmaz.”

Mâlik bu sözü şöyle tefsir etti: Verilen re­hinde, ne için verilmiş ise ondan fazlası da vardır. Rehin alan kimse der ki:

“Falan zamana kadar hakkımı getirmez-sen, bu mal benim olur.” Yahut rehin bırakan adam şöyle der:

“Falan zamana kadar benden olan alacağı­nı getirmezsem bu rehin senindir.” İşte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in yasakla­dığı rehin çeşidi budur. Uygunsuz bir şeydir. Eğer malın sahibi vadeden sonra getirirse için­deki ile birlikte o mal kendisinin olur.[327]

4853- Âişe radiyallahu anhâ’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir yahudiden belirli bir zamana kadar yiye­cek satın aldı .ve demir zırhını ona rehin bırak­tı.” [Buhârî, Müslim ve Nesâî][328]

4854- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “İşçinin hakkını teri kurumadan verin!”

[İbn Mâce zayıf bk senedle. Taberânî, Mu’cemu’l-Ersat’ta aynısını Câbir’den zayıf bir senedle nakletmiştir.][329]

4855- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan, dedi ki:

“Yetim büyüdüm, yoksul olarak hicret et­tim. Ğazvân’ın kızına (Büsre’ye) boğaz tok­luğuna ayak pabucuna bir işçi oldum. (Yolcu­lukta) konakladıklarında onlara odun toplar­dım; hayvanlarına bindikleri zaman hayvan­larını şarkı söyleyerek hızlandırırdım. İslâm dinini bir nizam kılan ve Ebû Hureyre’yi imam yapan Allah’a hamd olsun!” [İbn Mâce][330]

4856- Urve el-Bârikî radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana kendisine bir koyun satın almam için bir dinar verdi, ben o dinara iki koyun satın al­dım, birini sattım diğerini dinar ile birlikte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gö­türdüm; durumu kendisine anlattığımda şöyle buyurdu:

«Allah pazarlığında sana bereket versin.»

Urve el-Bârikî ondan sonra Küfe pazarına

çıkar, orada büyük kârlar ve kazançlar elde

ederdi. Hattâ Kûfe’nin en çok mal sahibi olanlarından oldu.”

[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizt][331]

4857- Hakîm bin Hizam radiyallahu anh’-dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu kendisine bir kurban almak için bir dinar­la gönderdi. O gitti o bir dinarı verip bir koç satın aldı, sonra o koçu iki dinara sattı. Dönüp bir dinara bir koç satın aldı ve sonra o kurban­lık koçla birlikte bir dinarı Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem’e getirip teslim etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem o artan dinarı ona tasadduk edip, ticareti, bereketli ol­ması için ona dua etti.”

[Ebû Dâvud ve Tirmizt][332]

4858- Zeyd bin Eslem’den, o da babasın­dan:

Ömer’in oğulları Abdullah ile Ubeydullah Irak ordusunda yola revan oldular ve Basra emîri olan Ebû Musa’ya uğradılar. Ebû Mûsâ onları karşıladı ve dedi ki:

“Size bir yararım dokunacağını bilsem, mutlaka yaparım. Evet burada Allah’ın malla­rından bir mal vardır. Onu mü’minlerin emîri-ne gönderecektim, bari onu size önceden ve­reyim de, Irak mallarından bir mal alırsınız, Medine’ye gittiğinizde onu satar para kaza­nırsınız. Ana parayı mü’minlerin emîrine ve­rirsiniz, kazancı size kâr kalır.

“Olur, memnun oluruz” dediler. O da de­diğini yaptı. Parayı onlara verdi, mü’minlerin emîrine de parayı o ikisiyle gönderdiğine da­ir mektup yazdı.

Medine’ye geldiklerinde, ellerindeki malı sattılar, para kazandılar. Varıp ana parayı ve­recekleri zaman Ömer şöyle sordu:

“Ordunun her neferine size önceden ver­diği para gibi para verdi mi?”

“Hayır” dediler.

“Tabiî siz mü’minlerin emîrinin oğulları olduğunuz için verdi değil mi? Haydi ana pa­rayı da, kân da verin bakalım!” emrini verdi. Abdullah ses çıkarmadı, Ubeydullah şöyle dedi:

s’Ey mü’minlerin emîri, bu sana gerek­mez; çünkü şayet ana paradan eksik olsaydı ya da anaparayı tamamen kaybetseydik mut­laka ödeyecektik, değil mi?” Ömer:

“Haydi ödeyin!” diye tekrarladı, Abdullah sükût etti, Ubeydullah söylediği sözü tekrar etti. Ömer’in yanında oturanlardan bir adam şu öneride bulundu:

“Sen onu kırâd (ödünç) yapsan.” Bunun üzerine Ömer anaparayı ve kârın yansım aldı, onlar da diğer yansını aldılar. [Mâlik][333]

4859- Urve (b. ez-Zübeyr) radiyallahu anh’dan: Ervâ bint Üveys, Saîd bin Zeyd’in kendi arazisinden bir parça yer aldığını iddia etti. Gelip onu Mervân’a şikâyet etti. (Davalaştılar) Saîd dedi ki:

“Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den bunun hakkındaki hadisi duyduk­tan sonra o kadının yerinden bir şey alır mı­yım hiç?”

“Ne duydun?” diye sordu.

“Şöyle buyurduğunu duydum: «Kim hak­sız yere başkasının arazisinden bir karış top­rak alırsa, Kıyamet gününde yedi kat yer onun boynuna dolanır»” dedi.

Mervân: “Bundan sonra senden başka de­lil istemiyorum” dedi.

Saîd de şöyle beddua etti: “Allahım! Eğer bu kadın yalan söylüyorsa, gözünü kör et, kabrini de kendi toprağında kıl!”

Çok geçmeden gözü kör oldu, gezerken tutunmak için duvarları arar oldu ve şöyle de­meye başladı:

“Bana mutlaka Saîd bin Zeyd’in bedduası tutmuştur.” Arazisinde gezerken, orada bulu­nan bir çukura düştü ve kabri orası oldu.

[Buhârî ve Müslim][334]

4860- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim haksız yere bir karış toprak alırsa, Kıyamet gününde yedi kat yere batırılır.” [Buhârî][335]

4861- İbn Mes’ud radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Müslümanın malının haramlığı, kanının haramlığı gibidir.”

[Bezzâr ve Ebû Ya’lâ leyyin bir senedle.][336]

4862- Câbir radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabı ile birlikte bir kadına uğradı. Onlara bir toyun Kesip yemeYs. yaptı. Ondan bir lok­ma alıp ağzına attı, fakat çiğneyemedi. Dedi ki:

«Bu sahibinin izni olmadan kesilen bir ko­yundur.»

Kadın şöyle dedi:

«Ey Allah’ın Resulü! Biz Muâz ailesiyle böyle şeyleri hesaba katmayız, biz onlardan alırız, onlar da bizden (sormadan) alırlar».”  [Ahmed][337]

Arazinin Kiraya Verilmesi, Ölü Arazinin İhyası Ve Buluntu Mal

4863- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Hayber fetholunduğu zaman, yahudiler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den, orada kalıp çalışmalarını ve çıkan hurma ve ekinin yansının kendilerinde kalmak üzere di­ğer yansını Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem’e vennelerini teklif ettiler. Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem: «Dilediğimiz sürece sizin bu teklifinizi kabul ediyorum» dedi. Böy­lece Hayber’in gelirlerinden olan hurma ikiye bölünüyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ondan humus (beşte bir) alıyordu.”[338]

4864- Diğer rivayet: “Hayber’in toprakla­rını ve hurmalıklarını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yahudilere çıkacak mahsu­lün yarısını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e vermeleri şartıyla çalıştırmak üzere verdi.” (Mâlik hariç. Altı hadis imamı.][339]

4865- Kays bin Müslim’den, o da Ebû Ca’fer’den:

“Medine’de hicret edenlerden hiçbir hane yoktur ki, üçte bir, dörtte bir mahsul karşılı­ğında ziraat yapmak üzere tarla kiralamamış olsunlar. Ali, Saîd bin Mâlik, İbn Mes’ûd, Ömer bin Abdilazîz, el-Kâsım, Urve, Ebû Bekr’in ailesi, Ömer’in ailesi, Ali’nin ailesi ve İbn Şîrîn bu şekilde ziraat yapmışlardır.

Abdurrahman bin el-Esved dedi ki:

«Abdurrahman bin Yezîd’e ekinde ortak olurdum.»

Hz. Ömer, insanlarla tohumu kendinden olursa çıkan mahsulün yarısı kendisinin, to­humu onlardan olursa çıkan mahsulün şu ka-dan kendisinin olmak üzere anlaşma yapıp onları çalıştırdı.” [Buhârî bir bâb başlığında.]

Ben bunu, aslında yazılı olmadığı için kaynağından (Buhârî’den) yazdım.[340]

4866- İbn Ömer radiyallahu anh’dan: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında ekim arazileri, su kıyılarında yetişen mahsul, tarla sahibinin olmak üzere ve ne kadar olduğunu bilmediğim bir miktar­da saman verilmesi karşılığında kiralanırdı.” [Nesâî][341]

4867- Tavus radiyallahu anh’dan:

O, topraklaman altın ve gümüş karşılığın­da kiralanmasından hoşlanmazdı. Çıkan mah­sulün üçte biri ve dörtte biri karşılığında veril­mesinde ise hiçbir sakınca göremezdi. Ona Mücâhid dedi ki:

“Haydi Râfi’ bin Hadîc’in oğluna git, ba­basının Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem’den rivayet ettiği hadisi dinle!” Onu azar­layarak şöyle dedi:

“Vallahi ben eğer Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu yasakladığını bilsey­dim yapmazdım. Ne var ki bana bu hususta ondan daha bilgili olan şahıs, İbn Abbâs riva­yet etti. İbn Abbâs dedi ki: Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Birinizin kardeşine toprağını meniha olarak vermesi (kiralaması), onun üzerinden belirli bir haraç (ücret) almasından daha iyi­dir».” [Buhârî, Müslim ve Nesâî][342]

4868- Râfi’ bin Hadîc radiyallahu anh’-dan:

“Biz Ensâr’m ekserisi çiftçi idik, arazimi­zi şurası kiracının burası bizim diye icara ve­rirdik. Çoğu kez birinin hissesi mahsul verir­di, diğeri vermezdi. Onun için (Allah Resulü) bize bunu yasakladı. Ama verik ile (gümüş parayla) yapılan icardan bizi alıkoymadı.”[343]

4869- Onun rivayetlerindendir: “Altın ve gümüş (paralar)a gelince onlar o zaman yoktu.”[344]

4870- Başka rivayette: Nâfi’ radiyallahu anh’dan:

“İbn Ömer, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in, Ebû Bekr’in, Ömer’in, Os­man ‘m zamanlarında Muâviye’nin hilâfetinin ilk senelerinde tarlalarını kiraya verirdi. Râfi’ bin Hadîc’in, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den bunu yasaklayan hadisini riva­yet ettiğini duyunca, hemen ona gitti, ben de beraberindeydim, sordu. O da:

«Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tarlaları kiraya vermeyi yasakladı» deyince, kiralamaktan vazgeçti, bundan sonra kendisi­ne bu husus sorulunca da şöyle derdi:

«İbn Hadîc, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu yasakladığını iddia etti».”[345]

4871- Başka rivayette:

“(Râfi’) altın ve gümüşle kiralamakta bir beis olmadığını söyledi. İnsanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında su boyları, ark başları tarla sahibine tahsis edil­mek üzere ve ekinden bir miktarını ona ver­mek şartıyla icara verirlerdi. Kimi zaman bi­rine ait olan yer telef olur, öteksi selamette kalırdı (mahsul verirdi).

Böylece bir taraf kârlı çıkarken öbür taraf zarar ediyordu. Bundan başka icar usulü de yoktu. Onun için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bundan alıkoydu. «Amma belirli bir şey olup da garantili olursa bir be­is yok» derdi.”[346]

4872- Bir başka rivayette: Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem, bize yararlı olan şey­den bizi alıkoydu; ancak Allah ve Resulüne itaat etmek bizim için daha yararlıdır. Arazile­ri muhâkale edip, üçte bir, dörtte bir mahsul ya da belirli miktar yiyecek karşığılında kira­ya vermekten nehyetti ve arazi sahibine ya ekmesini ya da ektirmesini emretti.”[347]

4873- Râfi’   bunu,   kâh   amcası   Zü-heyr’den, kâh halasından merfû olarak nakletmiştir.[348]

4874- Diğer rivayet, Râfi’den:

O, bir toprağa ekin ekmiş, orasını sularken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oradan geçmiş ve sormuş:

“Ekin kimin, toprak kimin?”

Cevap vermiş: “Ekin, benim tohumum ve çalışmamın mahsulüdür. Çıkan mahsulün ya­nsı benim olacak, diğer yansı ise (arazi sahi­bi) falan oğullannm olacaktır.”

Şöyle buyurdu: “Faizli iş yaptınız, topra­ğı geri sahibine ver, sen (çalışmana karşılık) harcadıklarını ondan al!”[349]

4875- Başka rivayet: «Ona İbn Ömer dedi ki:

“Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem’in arazinin kiraya verilmesini yasakladı­ğını duydun mu?” Râfi’ cevap verdi: “Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum: «Araziyi herhangi bir şey karşılığında kiraya vermeyin!»”[350]

4876- Başka rivayet: Ona (Râfi’e) İmrân bin Süheyl bin Rafi’: “Babacığım biz yerimizi falan kadına iki-yüz dirheme kiraya verdik” dedi.

Şu cevabı verdi:

“Yavrum, bunu bırak! Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem arazinin kiraya ve­rilmesini yasakladı.”[351]

4877- Başka rivayette: İbn Ömer, ona de­di ki:

“Ey Hadîc’in oğlu! Arazinin icara veril­mesi hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den yasaklamayı rivayet ediyorsun, öyle mi?”

Râfi’ dedi ki: “Amcamdan duydum, ev halkına, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem’in arazinin kiralanmasını yasakladığını anlatıyordu.” [Altı hadis imamı.][352]

4878- Urve radiyallahu anh’dan: Zeyd (b. Sabit) der ki:

“Allah, Râfi’ bin Hadîc’i bağışlasın. Val­lahi ben hadisi ondan daha iyi bilirim. Resû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem’e kıyasıya dövüşen Ensâr’dan iki adam geldi. Bunun üzerine Peyamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

«Madem durumunuz böyle; öyleyse tarla­larınızı kiralamayın.» Demek ki Râfi’ sadece «Tarlalarınızı kiralamayın!» kısmını duy­muş.” [Ebû Dâvud ve Nesâî.][353]

4879- İbn Şihâb radiyallahu anh’dan: “Salim bin Abdillah’a, tarlaları kiraya ver­mek hakkında sordum.

«Altın ve gümüşle kiralamakta herhangi bir sakınca yoktur» diye cevap verdi. Dedim ki:

«Râfi’ bin Hadîc’ten nakledilene acaba ne dersin?»

«Râfi’ aşırıya kaçmış; benim tarlam olsa hemen kiraya veririm».” [Mâlik][354]

4880- Sa’d bin Ebî Vakkas radiyallahu anh’dan:

Tarla sahipleri tarlalannı, ekinden çıkan ürün karşılığında kiraya veriyorlardı. Bu hu­susta anlaşmazlık çıktı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, davalannın halli için baş­vurdular. Bu sebeple içindeki mahsûl karşılı­ğında kiralamalarını yasaklayıp şöyle buyur­du: “Altın ve gümüş karşılığında kiralayın!”

[Nesâî ve Ebû Dâvud.][355]

4881- Urve radiyallahu anh’dan (mürsel olarak):

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim ölü bir araziyi diriltirse o, onun olur, zulmen başkasının yerine ağaç dikenin bir hakkı yoktur.” [Mâlik, Tirmizî ve Ebû Dâvud.]

Ebû Dâvud şunu ilave etti: Urve dedi ki:

“Bana bu hadisi anlatan şunu da anlatmış­tır: İki adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip davalaştılar; biri ötekinin arsa­sına hurma ağacı dikmiş. Ötekisi de «yer be­nimdir» diye iddia edince, Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem yer sahibine: «Yer se­nindir» demiş ötekisine de ağacını onun ye­rinden söküp çıkartmasını emretmiş. Ben de şahsen kazma ve baltalarla o hurma ağacının oradan sökülüp çıkartıldığını gördüm.”[356]

4882- Diğer rivayet:

“Şahitlik ederim ki Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem, bu hususta şöyle diyerek hükmetti:

«Yer Allah’ın yeridir, kullar da Allah’ın kullarıdır. Öyleyse kim ölü bir yeri ihya eder­se onu almaya o, herkesten daha hak sahibi olur.»

Namazı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’den bize nasıl nakletmişlerse bunu da ondan öylece nakletmişlerdir.”[357]

4883- Mu’cemu’l-Evsat şunu ekledi: Urve dedi ki: “Şehadet ederim ki Âişe bunu bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den nakletti. Şehadet ederim ki Âişe asla bana ya­lan söylemedi.”[358]

4884- Saîd bin Zeyd radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Sahibinin güçsüz kalıp bakamadığı ve yok olmaya yüz tutan arazisini kim ihya edip canlandırırsa o, onun olur.” |Rezîn][359]

4885- Câbir radiyallahu anh’dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim şehirden uzak olmuş, şehirden dışa bırakılmış bir yeri ihya ederse o, onun olur.”

[Ahmed leyyin bir senedle.][360]

4886- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Herhangi bir kimse bir yer ihya edip de susuzluktur ciğeri yanmış biri oradan su içer­se, başıbot gezen hayvan ondan yerse, mutla­ka Allah onun karşılığında ona sevap yazar.”

Haberim, Mıı’cemu’l-Kebîr ve’I-Evsat’ta.][361]

4887- Yezîd mevlâ’l-Munbe’is’den, o da Zeyd bin Hâlid radiyallahu anh’dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e düşürülmüş (buluntu) altın ve gümüşten sor­dular; şöyle buyurdu:

“Ağız bağıyla çıkınını iyice tesbit et, son­ra bir sene sahibini ara, ilan et! Eğer çıkmaz­sa ileride harcamak için yanında emanet ol­sun. Eğer sahibi çıkıp gelirse ona verirsin.”

Ona kaybolmuş deve hakkında da sordu­lar, şu cevabı verdi:

“Senin onunla ne ilgin vardır? Bırak onu

kendi haline, gezecek ayakları, su depolaya­cak midesi vardır; su içer, ot otlar, ağaç yap­rakları yer. Elbet bir gün sahibi onu bulur.”

Kaybolmuş koyun hakkında da sordular, şöyle buyurdu: “Onu al, çünkü o ya senin olur, ya kardeşinin olur, ya da kurdun olur.”[362]

4888- Diğer rivayet: Zeyd: “O da ilan edilir” dedi.[363]

4889- Diğer rivayet: Dedi ki: Kayıp deve­lerin hükmüne gelince. (Mübarek) yanakları kızarıncaya kadar Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem öfkelendi ve sorana şöyle dedi: “Sana ne ondan?” [Nesâîhariç, Altı hadis imamı.[364]

4890- Ubeyy bin Ka ‘b radiyallahu anh ‘dan: “İçinde yüz dinar bulunan bir kese bul­dum, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip hükmünü sordum; şöyle buyurdu:

«Bir sene sahibini ara!» Bir sene aradım. bulamadım tekrar geldim yine:

«Bir sene daha ara!» dedi. Yine bir sene daha sahibini sordum, soruşturdum; bulama­dım, yine geldim, Şöyle buyurdu:

«Sayısını, kabını ve bağını iyi ezberle sa­hibi çıkıp gelirse verirsin, gelmezse ondan faydalanırsın» ” fBuhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve uzun bir metinle Tirmizî.][365]

4891- Amr bin Şuayb’dan, o da babasın­dan, o da dedesi radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e (dalında) asılı olan meyve hakkında sordular; şöyle buyurdu:

«İhtiyacı olan kimse kucağına doldurmak-sızın ondan alıp yerse bir şey lazım gelmez. Eğer (eteğinde) ondan alıp götürürse ne ka­dar almış ise aldığının iki misli sahibine öder ve ceza da görür. Meyveler kurutulmak üzere yığın yapıldıktan sonra her kim ondan çalar­sa ve çaldığı şey bir kalkan değerinde olursa eli kesilir. Bu değerden az ise çaldığı kadar öder ve ayrıca ceza da görür.»

Kayıp deve ve koyun hakkında da sordu­lar. Yukardaki gibi zikretti.

Düşürülmüş eşyadan da sordular, şöyle buyurdu:

«Eğer işlek yolda ve insanların çokça bu­lunduğu köyde bulunmuş ise bir sene sahibini araştır. Sahibi gelirse verirsin, gelmezse o se­nin olur. Eğer harabede bulduysan, onda ve rikâzda (definelerde) humus (beşte bir vergi) vardır».” [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Nesâî.][366]

4892- Sehl bin Sa’d radiyallahu anh’dan: “Hz. Ali, Fâtıma’nın yanına girdi; Hasan üe Hüseyin ağlıyordu.

«Neden ağlıyorsunuz?» diye sorunca, Fatıma:

«Açlıktan ağlıyorlar» diye cevap verdi.

Ali çıktı, çarşıda bir dinar buldu, gelip Fâ-tıma’ya bildirince, Fâtıma ona:

«Haydi falan yahudiye git de bu dinarla bize un al!» Hemen yahudiye gidip onunla un aldı. Yahudi ona sordu:

«Sen, hani Peygamber olduğunu iddia eden o adamın damadı mısın?»

«Evet» dedi. Bunun üzerine Yahudi dedi ki-

«Al dinarını, una para istemez.»

Ali, gelip durumu Fâtıma’ya bildirdi.

«Öyleyse haydi bu dinarla falan kasaba git de biraz et al!» dedi, dinan bir dirheme rehin bırakıp et aldı. Hemen hamur yoğurdu, etli ekmeği pişirdi. Allah Resulüne haber verdi; o da geldi. Fâtıma dedi ki:

«Bu yemeğin durumunu sana anlataca­ğım, eğer hefâl görürsen biz yeriz, sen de bi­zimle beraber yersin. Şöyle şöyle oldu…» Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

«Bismillah deyin ve yiyin» buyurdu. Yedi­ler, daha sofradan kalkmadan bir köle çıka-geldi. Allah ve İslâm’a and vererek seslendi:

«Dinar bulan var mıdır?» Bunun üzerine şöyle buyurdu:

«Haydi köleyi çağırın gelsin”; geldi. Adam:

«Çarşıda bir dinar düşürdüm» dedi. Pey­gamber dedi ki:

«Ey Ali! Haydi kasaba git ve de ki: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı geri istiyor, ve dirhem benim borcumdur» dedi. Kasap da hemen onunla dinan geri gönderdi ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dinarı alıp esas sahibi olan köleye verdi. [Ebû Dâvud][367]

4893- Iyâd bin Hımâr radiyallahu anh’-dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Kim bir yitik bulursa bir ya da birkaç adil şahit tutsun, gizlemesin, kaybetmesin. Eğer sahibini bulursa ona verir, bulamazsa o (yitik), Allah’ın dilediğine verdiği bir malı­dır.” [Ebû Dâvud][368]

4894- Ebû Hureyre radiyallahu anh’dan: kaybolmuş deveyi saklayan hakkında şöyle buyurdu: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

“O deveyi, yanına başka bir deve de kata­rak Öder.” [Ebû Dâvud][369]

4895- el- Mûnzir bin Cerîr radiyallahu anh’dan:

“Bevâzîc’de Cerîr’le beraberdim. Çoban sığırlarla geldi, içlerinde onlardan olmayan bir sığır vardı. Cerîr ona:

«Bu nedir?» diye sorunca, şöyle dedi: «Kimin olduğunu bilmiyoruz, sığırlara katıldı.» Cerîr:

«Onu onların arasından çıkarın! Çünkü ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem’in şöyle buyurduğunu duydum: Kaybol­muş hayvanı ancak sapıtmış kişi barındırır» diye emretti.” [Ebû Dâvud][370]

4896- Abdullah bin Şıhhîr radiyallahu anh’dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Müslümanın yitiği ateş yanığıdır.” [İbn Mâce][371]

4897- Sabit bin ed-Dahhâk radiyallahu anh’dan:

O, Harre’de kayıp bir deve buldu. Onu bağladı, sonra Ömer’e durumu anlatınca Ömer üç kerre ilan edip sahibini aramasını söyledi.

“İşlerimle meşgul olmaktan beni alıkoyuyor” deyince, Ömer:

“Öyleyse onu bulduğun yerde salıver!” dedi. [Muvatta’][372]

4898- Mâlik radiyallahu anh’dan:

O, İbn Şihâb’ın şöyle dediğini duymuş: “Ömer’in zamanında yitik develer başıboş gezerlerdi. Dolaşmakta iken doğurur, kimse de ona el süremezdi. Osman halife olduktan sonra, sahibinin araştırılmasını, bulunmadığı takdirde satılmasını emrederdi.”[373]

4899- Câbir radiyallahu anh’dan, derdi ki: “Kayıp baston, kamçı, ip ve benzeri (bu­luntu)  şeylerde bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ruhsat verdi. Böylece onları bulduğumuzda alıp faydalanabilirdik.”[374]

4900- Amir eş-Şa’bî’den, mürsel olarak: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

“Sahibi beslemekten ve bağlamaktan aciz kalıp da başı boş bıraktığı hayvanı, kim alıp bakarsa ve beslerse artık onun olur.” [İkisi de Ebû Davud’a aittir.][375]

4901- Abdurrahman bin Osman et-Teymî radiyallahu anh’dan:

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hacının düşürdüğü şeyi alıp kullanmaktan alı­koymuştur.”

Müslim ve Ebû Dâvud. (Ebû Dâvud) Şu­nu da eklemiştir: “İbn Vehb, hacının düşürdü­ğü şey hakkında dedi ki: «Sahibi onu bulun­caya dek bulan onu bırakır almaz».”[376]

4902- İbn Mes’ûd radiyallahu anh’dan: “O, (700 dirheme) bir cariye satın aldı, (borcunu ödemeden kaybettiği) sahibini ara­dı. Tam bir sene sahibi bulunamadı. Sahibinin namına sadaka olarak:

«Allahım! Falanın namına benden bunu kabul et!» diyerek bir ve iki dirhem verirdi ve ayrıca şöyle derdi:

«Şayet sahibi çıkarsa hem benim menfa­atime olur, hem de benim zararıma.» Sonra şöyle derdi:

«Siz de sahibini bulamadığınız yitik hak­kında böyle yapın!»” İbn Abbâs’dan benzeri nakledilmiştir. [Buhârî][377]

4903- Ebû Amr eş-Şeybânî radiyallahu anh’dan:

Yemen kaçaklarından olan birkaç köle ile İbn Mes’ûd’a geldim; şöyle dedi: “Ücret ve ganimet gerekir.” Dedim ki: “Ücreti biliyo­ruz, ganimet nedir?” “Ganimet, bunlar için adam başına kırk dirhem (vereceksin).”

[Taberânî, Mu’cemu’I-Kebfr’ds; isnadında Ebû Re-bâh adlı râvi vardır.][378]


[1] Râvilerinden Muh. b. Ebân el-Cu’fî zayıf bir râvidir (Mecma’ X, 293).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/309.

[2] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/309.

[3] Heysemî’ye göre Ebû Ya’lâ’nın ricali güvenilir kimse­lerdir, ayrıca bazıları hakkında ihtilâf mevcuttur (Mec­ma^, 293).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/309.

[4] Bu hadis, Eyyûb b. Süveyd ani’s-Sevrî tarikiyle gelmiş­tir. Eyyûb “müstakim” bir râvidir. Heysemî, râvilerin­den İbrahim b. Halef er-Remlî’yi tanımadığını, diğer râ-vilerinin ise Sahih ricalinden olduğunu söylemiştir (Mecma’ X, 293).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/309.

[5] Bu hadisi Buhârî (îmân 39,1, 19; büyü’ 2, III, 4), Müs­lim (müsâkât 107. s. 1219-20), Ebû Dâvud (no. 3329-30), Tirmizî (no. 1205), Nesâî (büyü’ 2, VII, 241) ve İbn Mâce (no. 3984), es-Şa’bî ani’n-Nu’mân b. Besîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/309.

[6] Bu hadisi Ahmed (IV, 227), İbn Mehdî an Muâviye b. Salih an Ebî Abdirrahman es-Sülemi an Vâbisa senedi ile tahrîc etti.

Bunu Taberânî de tahrîc etmiştir. Heysemî, isnadının güve­nilir râvilerden oluştuğunu söylemiştir (Mecma’ X, 294).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[7] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[8] Bu hadis-i mevkufu Buhârî (buyu ’15/1,111,8), İsmaîl b. Abdillah an İbn Vehb Yûnus ani’z-Zührî an Urve an Âise an ebthî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[9] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 7, III, 6; 23, III, 11) ve Nesâî (buyu’ 2/2, VII, 243), İbn ebîZi’b ani’l-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[10] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[11] Bu hadisi Müslim (zekât no. 65, s. 703) ve Tırmizî (no. 2989), Fudayl b. Merzûk an Adi b. Sabit an Ebî Hazım an Ebî Hüreyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[12] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3528-29), Tirmizî (no. 1358), Nesâî (buyu’ 1, VII, 249) ve İbn Mâce (no. 2137, 2290), Umâre b. Umeyr an ammetihî un Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî’ye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/310.

[13] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3528-29), Tirmizî (no. 1358), Nesâî (buyu’ 1, VII, 249) ve İbn Mâce (no. 2137, 2290), Umâre b. Umeyr an ammetihî un Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî’ye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[14] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1686), Muh. b. Sevvâr an Ab-disselâm b. Harb an Yûnus b. Ubeyd an Ziyâd b. Cübeyr an Sa’d senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[15] Bu mevkufu Mâlik (sıfatu’n-Nebî no. 33, s. 934), an Yahya b. Saîd ani’l-Kâsım an İbn Abbâs senedi ile tah­rîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[16] Bu hadisi Dârimî (II, 88), Ya’lâ ani’l-A’meş an Ya’kûb b. Yahya an Dırâr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[17] Bu muallak rivayeti Buhârî (icâre 16, III, 53), irâd et­miştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[18] Heysemî’ye göre Taberânî, bunu Yahya b. Abdilazîz ani’l-Velîd b. Müslim tarikiyle tahrîc etti. Yahya’nın, za­yıf râviler arasında ismi geçmemektedir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma’ IV, 95).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[19] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2945), Mûsâ b. Mervân ani’l-Muâfî ani’ l-Evzâî ani’ I-Hâris b. Yezîd an Cübeyr b. Nüfeyr ani’l-Müstevrid senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[20] Bu mevkufu Buhârî (buyu’ 15, III, 8), İsmaîl b. Abdillah an İbn Vehb an Yûnus ani’z-Zührî an Urve an Âişe an Ebî Beler senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311.

[21] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3062-3), el-Hüseyn b. Muh. an Ebî Üveys an Kesîr b. Abdillah asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Kesîr’in rivayetleri çoğunluğa göre zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/311-312.

[22] Bu rivayeti Mâlik (zekât no. 8, s. 248-9), an Rabfa b. e. Abdirrahman an gayri vâhid senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/312.

[23] Lafızlan Ebû Davud’a aittir. Bunu Ebû Dâvud (no. 3064-6), Tirmizî (no. 1380) ve İbn Mâce (no. 2475), ay­rı tariklerden olmak üzere Ebyad’dan tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında “garîb” hükmü vermiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/312.

[24] Lafızlan Ebû Davud’a aittir. Bunu Ebû Dâvud (no. 3064-6), Tirmizî (no. 1380) ve İbn Mâce (no. 2475), ay­rı tariklerden olmak üzere Ebyad’dan tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında “garîb” hükmü vermiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/312.

[25] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3070), Abdullah b. Hassan el-Anberîan Safiyye ve Dihye binti Uleybe an Kayle se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/312.

[26] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3068), Sül. b. Dâvud el-Meh-rî an İbn vehb an Sebre b. Abdilazîz b. er-Rebî’ senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/312-313.

[27] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3072), Ah. b. Hanbel an Hummâd b. Hâlid an Abdillah b. Ömer an Nâfı’ an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[28] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3477), Harîz b. Osman an Habbân b. Zeyd Ebî Hidâş an raculin asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[29] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2472), Abdullah b. Saîd an Ab­dillah b. Hirâş b. Havşeb ani’1-Avvâm b. Havseb an Mü-câhid an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

İbn Hirâş sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[30] Bu hadisi Buhârî (buyu1, 39, III, 16; icâre 18, III, 54) ve Ebû Dâvud (no. 3423), Hâlid an İkrime an İbn Abbâs’a&Vı senedi ile (no. 4553); Buhârî (icâre 18, III, 54) ve Müslim (müsâkât no. 65), Vüheyb on İbn Tavus an ebîhîah İbn Abbâs asl-ı senedi ile;

Müslim (no. 66), Abdürrezzâk an Ma’mer an Âsim ani’s-Şa’bi an İbn Abbâs asl-ı senedi ile (no. 4554) tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[31] Bu hadisi Buhârî (buyu1, 39, III, 16; icâre 18, III, 54) ve Ebû Dâvud (no. 3423), Hâlid an İkrime an İbn Abbâs’a&Vı senedi ile (no. 4553); Buhârî (icâre 18, III, 54) ve Müslim (müsâkât no. 65), Vüheyb on İbn Tavus an ebîhîah İbn Abbâs asl-ı senedi ile;

Müslim (no. 66), Abdürrezzâk an Ma’mer an Âsim ani’s-Şa’bi an İbn Abbâs asl-ı senedi ile (no. 4554) tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[32] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 68, s. 656), Buhârî (buyu’ 113, III, 43; icâre 20, III, 54; talâk 51/1, VI, 188; tıb 46/4, VII, 28), Müslim (müsâkât 39, s. 1198-9), Ebû Dâvud (no. 4381), Tirmizî (no. 1276), Nesâî (buyu1 91, VII, 309) ve İbn Mâce (no. 2159), ez-Zührî an Ebî Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris an Ebî Mes’ûd el-Ensârî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[33] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3479) ve Tirmizî (no. 1279), el-A’mes an EbîSüfyân an Câbir asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3480), Tirmizî (no. 1280) ve İbn Mâce (no. 3250), Ömer b. Zeyd es-San’ânî an Ebî’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile;

Müslim (müsâkât no. 42, s. 1299), Ma’kil an Ebî’z-Zü­beyr an Câbir tarikiyle;

Nesâî (buyu’ 92, VII, 309), Hammâd b. Seleme an Ebî’z-Zübeyr an Câbir tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[34] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3479) ve Tirmizî (no. 1279), el-A’mes an EbîSüfyân an Câbir asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3480), Tirmizî (no. 1280) ve İbn Mâce (no. 3250), Ömer b. Zeyd es-San’ânî an Ebî’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile;

Müslim (müsâkât no. 42, s. 1299), Ma’kil an Ebî’z-Zü­beyr an Câbir tarikiyle;

Nesâî (buyu’ 92, VII, 309), Hammâd b. Seleme an Ebî’z-Zübeyr an Câbir tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[35] Bu hadisi Mâlik (istîzân no. 28, s. 970), Ebû Dâvud (no. 3422), Tirmizî (no. 1277) ve İbn Mâce (no. 2166), Mâ­lik ani’z-Zührî an İbn Muhayyisa an ebîht asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında sahîh hükmü vermiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[36] Bu hadisi Tirmizî (no. 1274) ve Nesâî (buyu1 94/3, VII, 310), Yahya b. Âdem an İbrahim b. Humeyd an Hisâm b. Urve an Muh. b. İbrâhîm b. el-Hâris an Enes asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî’ye göre isnadı hasen garîbtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/313.

[37] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2783), Ca’fer b. Müsâfir an ibn ebî Füdeyk ani’z-Zem’î ani’z-Zübeyr b. Osman b. Abdillah b. Sürâka an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[38] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2784), el-Ka’nebî an Abdi­lazîz b. Muh. an Şerîk an Atâ b. Yesâr senedi ile mürsel olarak tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[39] Bu hadisi Buhârî (menâkıbu’l-Ensâr 26, IV, 236), İsma­îl an ahîhî an Sül. b. Bilâl an Yahya b. Saîd an Abdirrah­man b. el-Kâsım b. Muh. an ebîhî Âise senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[40] Başında bir kıssa yer alan bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3430), Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd b. Seleme an Muh. b. İshâk ani’1-Alâ b. Abdirrahman an EbîMâcide an Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[41] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2152), Amr b. Râfi’ an Ömer b. Harun an Hemmâm an Ferkad es-Sebehî an Yezîd b.Abdillah b. eş-Şihhîr an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti. Ferkad ve Ömer zayıf râvilerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[42] Zekât toplayan memurun, normal zekât miktarını tahsil ettikten sonra aldığı fazla paraya meks denilmiştir.

Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2937), en-Nüfeyltan Muh. b. Seleme an Ibn Ishâk an Yezîd b. e. Habtb an Abdirrah-man b. Şemmâse an Ukbe senedi ile tahrîc etti. Bu hadisi Ahmed ve Müstedrek’inde el-Hâkim de riva­yet ettiler. İbn İshâk’ın hadisleri ortadadır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[43] Râvilerinden birisi Câbir el-Cu’tî olup hakkında olum­suz hükümler mevcut, olmakla birlikte onu Şu’be ve Sevrî gibi imamlar tevsik etmişlerdir (Mecma’ III, 89).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[44] Ahmed’in isnadı şöyledir: (IV, 141) Yezîd b. Harun ani’l-Mes’ûdîan Vâil e. Bekr an Ibâye b. Rifâ’a b. Ra­fı’ an ceddihi Râfi.

Heysemî’ye göre Mes’ûdî dışındaki râvileri Sahîh ricâ-lindendir. Mes’ûdî ise hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma’ IV, 60).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[45] Râvilerinden Âsim b. Ubeydillah zayıf bir râvidir (Mec­ma’ IV, 62).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[46] Heysemî’ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mec­ma’ IV, 63).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/314.

[47] Heysemî râvileri arasında tanımadığı kimselerin bulun­duğunu söylemiştir (Mecma’ IV, 63).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[48] Bu hadisi Müslim (fadâil no. 169, s. 1847), Heddâb b. Hâlid an Hammâd b. Seleme an Sabit an Ebî Râfi’ an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[49] Bu hadisi Ahmed (IV, 197, 202), Mûsâ b. Alîb. Rebâh an ebîhîAmr b. el-Âs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bunu Ebû Ya’lâ ve M. el-Evsat’ta Taberânî de tahrîc etmiştir. Râvileri Sahîh ricâlindendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[50] Râvilerinden Ahmed b. Muh. b. Mâlik b. Enes zayıf bir râvidir (Mecma’ IV, 65).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[51] Sabîh an İbn Ömer tarikiyle gelmiştir. Heysemî, Sabîh hakkında bilgi edinemediğini söylemiştir (Mecma’ IV, 67).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[52] Râvilerinden es-Salt b. el-Haccâc zayıftır (Mecma’ IV, 67).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[53] Râvilerinden Ebû Süfyân el-Enmârî zayıftır (Mecma’ IV, 67).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[54] Bu hadisi Buhârî (el-Hars ve’1-Müzâra’a 1, III, 66), Müslim (müsâkât no. 12, s. 1189) ve Tirmizî (no. 1382), Ebû Avâne an Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315.

[55] Bu hadisi Müslim (fadâil no. 140, s. 1835), en-Nadr b. Muh. an iklime b. Ammâr an Ehtn-Nernşî an Râfi’ h. Hadk asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/315-316.

[56] Bu hadisi Müslim (fadâil no. 141, s. 1836), Esved b. Amir an Hammâd b. Seleme an Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[57] Bu hadisin râvilerinden Muh. b. Cami’ el-Attâr zayıf bir râvidir (Mecma’ IV, 69).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[58] Heysemî, râvileri arasında tanımadığı kimselerin bulun­duğunu söylemiştir (Mecma’ IV, 69).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[59] Bu hadisi Tirmizî (no. 2482), Muh. b. Humeyd er-Râzî an Zâfir b. Siil. an Isrâîl an Şebîb b. Beşîr an Enes se­nedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında “garîb” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[60] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5237), Ahmed b. Yûnus an Züheyr an Osman b. Hakîm an İbr. b. Muh. b. Hâtib an Ebî Talha an Enes senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[61] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5235-6), Tirmizî (no. 2336) ve İbn Mâce (no. 4160), el-A’mes an Ebfs-Sefer an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî’ye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/316.

[62] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3633), Tirmizî (no. 1356) ve İbn Mâce (no. 2338), Katâde an Besîr b. Ka’b an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;

Buhârî (mazâlim 29, III, 106-7), Mûsâ b. İsmaîl an Ce-rîr b. Hazım ani’ z-Zübeyr b. Hırrît an İklime an Ebî Hu­reyre senedi ile;

Müslim (müsâkât no. 143, s. 1232), Fudayl b. Hüseyn an Abdilazîz b. el-Muhtâr an Hâlid el-Hazzâ’ an Yûsuf b. Abdillah an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc et­ti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[63] Râvilerinden el-Müseyyeb b. Vâdıh’ı Nesâî tevsîk etti, diğerleri ise onu zayıf addettiler (Mecma’ IV, 70).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[64] Ahmed’in (III, 438) isnadı şöyledir: Hasan an İbn Le-hVa an Zebbân an Sehl b. Muâz an ebîhî. Zebbân hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[65] Bu hadisi Ahmed (1,190), Ebû Saîdan Kays b. er-RebV an Abdilmelik b. Umeyr an Amr b. Hureys senedi ile tah­rîc etti.

Kays, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[66] Bu hadisi Ahmed (IV, 445), Abdüssamed an Muh. b. ebi’l-Melîh el-Hüzelî an raculin mine’l-Huyy an İmrân senedi ile küçük bir kıssa ile tahrîc etti.

Görüldüğü gibi kimliği mechûl bir râvi mevcuttur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[67] Râvilerinden Bakiyye b. el-Velîd’in hadisleri hasen mertebesindedir (Mecma’ IV, 72).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[68] Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma’ IV, 72).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[69] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2148), Muh. b. Yahya an Ebî Âsim an ebîhî ani’z-Zübeyr b. Ubeyd an Nâfı’ senedi ile tahrîc etti.

Ebû Âsım’ın babası hadiste zayıftır. Zübeyr b. Ubeyd hakkında ise Zehebî “mechûl” demiştir. Buna karşılık her ikisini de İbn Hibbân güvenilir râviler arasında zik­retmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/317.

[70] Bu hadisi Tirmizî (no. 1209), es-Sevrî an Ebî Hamza ani’l-Hasan an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ebû Hamza, Abdullah b. Câbir adlı Basra’lı bir râvidir. Tirmizî’ye göre isnadı hasendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[71] Bu hadisi Tirmizî (no. 1210) ve İbn Mâce (no. 2146), Abdullah b. Osman b. Huseym an İsmaîl b. Ubeyd b. Rifa’a an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İsnadı Tirmizî’ye göre sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[72] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3326-7), Tirmizî (no. 1208) ve Nesâî (eymân 7, VII, 15), Ebû Vâil an Kays asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[73] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3326-7), Tirmizî (no. 1208) ve Nesâî (eymân 7, VII, 15), Ebû Vâil an Kays asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[74] Bu hadisi Buhârî (buyu” 26, III, 12), Müslim (mü­sâkât no. 131, s. 1228), Ebû Dâvud (no. 3335) ve Nesâî (buyu’ 5, VII, 246), Yûnus ani’z-Zührî an Saîd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[75] Bu hadisi Buhârî (buyu” 26, III, 12), Müslim (mü­sâkât no. 131, s. 1228), Ebû Dâvud (no. 3335) ve Nesâî (buyu’ 5, VII, 246), Yûnus ani’z-Zührî an Saîd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[76] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 16, III, 9) ve Tirmizî (no. 1320), Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[77] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3340) ve Nesâî (buyu’ 54, VII, 284), es-Sevrî an Hanzale an Tavus an Ibn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[78] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3340) ve Nesâî (buyu’ 54, VII, 284), es-Sevrî an Hanzale an Tavus an Ibn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[79] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 52, III, 22), İbrahim b. Mûsâ ani’l-Velîd an Sevr an Hâlid b. Ma’dân ani’I-Mikdâm b. Ma’dî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/318.

[80] Bu hadisi Tirmizî (no. 1217), Saîd b. Ya’kûb an Hâlid b. Abdillah el-Vâsitî an Hüseyn b. Kays un iklime an Ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve tbn Abbâs’ın sözü olma­sının daha sahîh olduğunu söyledi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[81] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 51, III, 21), muallak olarak senedsiz irâd etmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[82] Bu hadisi Müslim (fadâilu’s-sahâbe no. 100, s. 1906), el-Mu’lemir b. Süleyman an ebîhlan Ebt Osman an Sel-mân asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[83] Bu hadisi Tirmizî (no. 487), Abbâs el-Anberî an İbn Mehdi an Mâlik ani’l-Alâ b. Abdirrahman b. Ya’kûb an ebfhî an ceddihî an Ömer b. el-Hattâb senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında “hasen garîb” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[84] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[85] Bu hadisi Ahmed (III, 243) ve Ebû Ya’lâ, Câbir b. Yezîd ani’r-Rebi’ b. Enes an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Câbir, meşhur el-Cu’fî değildir. Ancak Heysemî burada­ki Câbir hakkında bilgi edinemediğini söylemektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/319.

[86] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 112, III, 43), Müslim (musâkât no. 71, s. 1207), Ebû Dâvud (no. 3486), Tirmizî (no. 1297), Nesâî (buyu’ 93, VI, 309-10) ve İbn Mâce (no. 2167), Yezîd b. e. Habîb an Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/320.

[87] Bu hadisi Müslim (müsâkât no. 68, s. 1206), Mâlik (eş-ribe no. 12, s. 846) ve Nesâî (buyu 90, VII, 307-8), Zeyd b. Eşlem an Abdirrahman b. Va’le an Ibn Abbâs asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/320.

[88] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3488), Müsedded an Bişr b. el-Mufaddal ve Hâlid b. Abdillah an Hâlid el-Hazıâ’ an Bereke EbV I-Velîd an İbn Abbâs senedi ile daha uzun bir metinle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/320.

[89] Lafız Tirmizî’ye aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3675), Züheyr b. Harb an Vekf ani’s-Sevrî ani’s-Siiddî an Ebt Hureyre an Enes senedi ile;

Tirmizî ise (no. 1293), Humeydb. Mes’ade ani’l-Mu’te-mir b. Sül. an Leys an Yahya b. Abbâd an Enes an Ebt Talha senedi ile tahrîc etti.

İlk tariki Tirmizî, daha sahîh bulmaktadır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/320.

[90] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 40, 42, s. 640), Buhârî (buyu’ 49/6, III, 20; 51/1, III, 21; 55/2, III, 23), Müslim (buyu32-5, s. 1160), Ebû Dâvud (no. 3492-3), Tirmizî (no. “9’1292) ve Nesâî (buyu 55/1, VII, 285; 57/1-3, VII, 287), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Mâlik (buyu’ 41, s. 640), Buhârî (buyu154/3, III, 21-2),  Müslim (buyu’ no. 36, s. 1161) ve Nesâî (buyu1 55/2, VII, 285), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Buhârî (54/1, III, 22; 56/1, III, 23), Müslim (no. 37-8, s. 1161) ve Nesâî (57/4, VII, 287), ez-Zührt an Salim an ebfhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/320.

[91] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3503), Tirmizî (no. 1232), Nesâî (buyu170, VII, 289) ve İbn Mâce (no. 2187), Yu­suf b. Mâhek an Hakîm asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321.

[92] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2602), Abdürrezzâk (no. 14211,14318), Şafiî (Ümm III, 60; VII, 226), Ahmed (I, 215,221,270,285), Buhârî (buyu155, III, 23), Müslim (buyu’ 29, s. 1159), Ebû Dâvud (no. 3497), Tirmizî (no. 1291), Nesâî (buyu155/3, VII, 285), Taberânî (M. el-Ke-bîr no. 10870-8) ve İbn Hibbân (no. 4959,4667), Amr b. Dînâr an Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed (I, 356, 368), Müslim (buyu’ no. 30-1, s. 1160), Ebû Dâvud (no. 3496), Nesâî (buyu155/3,5-6, VII, 285) ve Taberânî (no. 10915), Abdullah b. Tavus an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321.

[93] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2602), Abdürrezzâk (no. 14211,14318), Şafiî (Ümm III, 60; VII, 226), Ahmed (I, 215,221,270,285), Buhârî (buyu155, III, 23), Müslim (buyu’ 29, s. 1159), Ebû Dâvud (no. 3497), Tirmizî (no. 1291), Nesâî (buyu155/3, VII, 285), Taberânî (M. el-Ke-bîr no. 10870-8) ve İbn Hibbân (no. 4959,4667), Amr b. Dînâr an Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed (I, 356, 368), Müslim (buyu’ no. 30-1, s. 1160), Ebû Dâvud (no. 3496), Nesâî (buyu155/3,5-6, VII, 285) ve Taberânî (no. 10915), Abdullah b. Tavus an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321.

[94] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (buyu’ 70, s. 659), an Yahya b. Saîd ani’l-Kâsım an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321.

[95] Muvattâ, buyu’ 44, s. 641. Müslim, bunu (buyu’ no. 40, s. 1162), İshâk b. İbr. an Abdillah b. el-Harîs ani’d-Dahhâk b. Osman an Bükeyr b. el-Esacc an Süleyman h. Yesâr an Ebî Hureyre senedi ile “vasletmiştir”.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321.

[96] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 47, III, 19; hibe 25/2, III, 140), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Ibn Ömer asl-ı se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/321-322.

[97] Bu hadisi Mâlik (buyu 10, s. 618), Buhârî (buyu’ 85/3, III, 34), Müslim (buyu’ 49-51, s. 1165)-6), Ebû Dâvud (no. 3361), Nesâî (buyu’ 28/1, VII, 262) ve İbn Mâce (no. 2214), Nâfi’ an Ibn Ömer asl-ı senedi ile; Buhârî buyu’ 82/1, III, 31), Müslim (buyu’ 57, s. 1167; 59, s. 1168) ve Nesâî (buyu’ 28/2, VII, 262), ez-Zührîan Salim an ebîhî asl-ı senedi ile; Nesâî (buyu’ 28/4, VII, 263), Hanzale an Tavus an İbn Ömer tarikiyle Buhârî (selem 4/1-2, III, 45), Amr b. Dînâr an Ebî’l- Bahterî an İbn Ömer tarikiyle; Müslim (buyu’ no. 52, s. 1166), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[98] Bu hadisi Mâlik (buyu1 11, s. 618), Buhârî (buyu’ 87, III, 34), Müslim (müsâkât no. 15-16, s. 1190), Ebû Dâ­vud (no. 3367) ve İbn Mâce (no. 2284), Humeyd et-Ta-vil an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[99] Bu hadisi Buhârî (buyu1 85/1, III, 33) ve Ebû Dâvud (no. 3372), Ebû’z-Zinâd an Urve an Sehl b. e. Hasme an Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[100] Bu hadisi Ahmed (I, 341), Buhârî (selem 3, III, 45), Müslim (buyu’ no. 55, s. 1167), Taberânî (no. 12688) ve Beyhakî (V, 301), Şu’be an Amr b. Murre an Ebî’l-Bah-terî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[101] Heysemî’ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma’ IV,  102).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[102] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3371), Tirmizî (no. 1228) ve İbn Mâce (no. 2217), Hammâd b. Seleme an Humeyd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[103] Bu mevkufu Mâlik (buyu1 no. 13, s. 619), Ebû’z-Zinâd an Hârice b. Zeyd b. Sabit an ebîhî senedi ile tahrîc et­ti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/322.

[104] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 23, s. 624), Buhârî (buyu’ 75/1-2, IH, 29-30), Müslim (buyu1 no. 74, s. 1171), Ebû Dâvud (no. 3361), Tirmizî (no. 1300) ve Nesâî (buyu’ 13, VII, 266), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[105] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 23, s. 624), Buhârî (buyu’ 75/1-2, IH, 29-30), Müslim (buyu1 no. 74, s. 1171), Ebû Dâvud (no. 3361), Tirmizî (no. 1300) ve Nesâî (buyu’ 13, VII, 266), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[106] İlk iki lafız Müslim’in, sonuncusu ise Nesâî’nindir. Bu hadisi Buhârî (şürb 17/3, III, 81), Müslim (buyu 81-82, s. 1174), Ebû Dâvud (no. 3373) ve Nesâî (buyu’ 39/2, VII, 270), İbn Cüreyc an Atâ an Câbir asl-ı sene­di ile; Müslim (no. 83, s. 1175), Zeyd b. e. Üneyse an Ebfl-Velîd el-Mekkt an Câbîr tarikiyle; Ebû Dâvud (no. 3374), Humeyd el-A’rec an Siil. b. Atîk an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 54, s. 1167), Zekeriyyâ b. Ishâk an Amr b. Dînâr an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 86, s. 1176) ve Tirmizî (no. 1290), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (no. 85, s. 1175) ve Ebû Dâvud (no. 3375), Ey-yûb an Ebî’z-Zübeyr ve Saîd b. Mînâ an Câbir asl-ı se­nedi ile; Müslim (no. 84, s. 1176), Süleym b. Hayyân an Saîd b. Mînâ an Câbir tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[107] İlk iki lafız Müslim’in, sonuncusu ise Nesâî’nindir. Bu hadisi Buhârî (şürb 17/3, III, 81), Müslim (buyu 81-82, s. 1174), Ebû Dâvud (no. 3373) ve Nesâî (buyu’ 39/2, VII, 270), İbn Cüreyc an Atâ an Câbir asl-ı sene­di ile; Müslim (no. 83, s. 1175), Zeyd b. e. Üneyse an Ebfl-Velîd el-Mekkt an Câbîr tarikiyle; Ebû Dâvud (no. 3374), Humeyd el-A’rec an Siil. b. Atîk an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 54, s. 1167), Zekeriyyâ b. Ishâk an Amr b. Dînâr an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 86, s. 1176) ve Tirmizî (no. 1290), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (no. 85, s. 1175) ve Ebû Dâvud (no. 3375), Ey-yûb an Ebî’z-Zübeyr ve Saîd b. Mînâ an Câbir asl-ı se­nedi ile; Müslim (no. 84, s. 1176), Süleym b. Hayyân an Saîd b. Mînâ an Câbir tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[108] İlk iki lafız Müslim’in, sonuncusu ise Nesâî’nindir. Bu hadisi Buhârî (şürb 17/3, III, 81), Müslim (buyu 81-82, s. 1174), Ebû Dâvud (no. 3373) ve Nesâî (buyu’ 39/2, VII, 270), İbn Cüreyc an Atâ an Câbir asl-ı sene­di ile; Müslim (no. 83, s. 1175), Zeyd b. e. Üneyse an Ebfl-Velîd el-Mekkt an Câbîr tarikiyle; Ebû Dâvud (no. 3374), Humeyd el-A’rec an Siil. b. Atîk an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 54, s. 1167), Zekeriyyâ b. Ishâk an Amr b. Dînâr an Câbir tarikiyle; Müslim (no. 86, s. 1176) ve Tirmizî (no. 1290), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (no. 85, s. 1175) ve Ebû Dâvud (no. 3375), Ey-yûb an Ebî’z-Zübeyr ve Saîd b. Mînâ an Câbir asl-ı se­nedi ile; Müslim (no. 84, s. 1176), Süleym b. Hayyân an Saîd b. Mînâ an Câbir tarikiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[109] Bu mevkufu Mâlik (ıtk no. 6, s. 776), an Nâfi’ an İbn Ömer an Ömer sahîh senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[110] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[111] Bu hadisi Mâlik (ıtk 10, s. 782), Buhârî (ıtk 10/1, III, 120; ferâid 21/2, VIII, 10), Müslim (ıtk no. 16, s. 1145), Ebû Dâvud (no. 2019), Tirmizî (no. 1236), Nesâî (buyu4 87, VII, 306) ve İbn Mâce (no. 2747), Abdullah b. Dî­nâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[112] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3478), Tirmizî (no. 1271), Nesâî (buyu’ 88, VII, 307) ve İbn Mâce (no. 2477), Amr b. Dînâr an EbVI-Minhâl an İyâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, senedi hakkında “hasen sahîh” hükmü vermiş­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/323.

[113] Bu hadisi Buhârî (şürb 2/1, III, 75; hiyel 5, VIII, 61), Müslim (müsâkât no. 36, s. 1298) ve İbn Mâce (no. 2478), Ebû’z-Zinâd ani’l-A’ıec an EbîHureyre asl-ı se­nedi ile; Buhârî (şürb 2/2, III, 75) ve Müslim (no. 37, s. 1298), ez-Zührî an Ebî Seleme ve Saîd an Ebî Hureyre asl-ı se­nedi ile; Müslim (no. 38, s. 1298), İbn Cüreyc an Ziyâd b. Sa’d an Hilâl b. Usâme an Ebî Seleme an Ebî Hureyre tari­kiyle tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[114] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3476), Ubeydullah b. Muâz an ebîhî an Kehmes an Seyyar b. Manzûr an ebîhî an Büheyse an ebihâ senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[115] Bu hadisi Tirmizî (no. 1283, 3193) ve İbn Mâce (no. 2168), Ubeydullah b. Zahr an Alî b. Yezîd ani’l-Kâsım an Ebî Umâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Alî sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[116] Bu hadisi Tirmizî (no. 1563), Hennâdan Hatim b. İsma-îl an Cehdam b. Abdillah un Mıılı. h. Ibr. an Muh. b. Zeyd an Şehr b. Havseb an Ebî Saîd senedi ile tahrîc et­ti ve “garîb” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[117] Bu hadisi Muvattâ (buyû? 62, II, 653-654), Buhârî (buyu’ 61/1, III, 24-5; selem 8, III, 46; menâkıbu’1-En-sâr 26, VI, 236), Müslim (buyu’ 5-6, s. 1153-4), Ebû Dâ­vud (no. 3370), Tirmizî (no. 1229), Nesâî (buyu’ 67-8, VII, 293-4) ve İbn Mâce (no. 2197), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[118] Bu hadisi Muvattâ (buyû? 62, II, 653-654), Buhârî (buyu’ 61/1, III, 24-5; selem 8, III, 46; menâkıbu’1-En-sâr 26, VI, 236), Müslim (buyu’ 5-6, s. 1153-4), Ebû Dâ­vud (no. 3370), Tirmizî (no. 1229), Nesâî (buyu’ 67-8, VII, 293-4) ve İbn Mâce (no. 2197), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[119] Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 63, s. 654), ani’z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/324.

[120] Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 64, s. 655), an Zeyd b. Eşlem an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile mürsel olarak tahrîc etti.

İbn Abdilberr: “Bu hadisin muttasıl bir vecihten sabit ol­duğunu bilmiyorum” demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/325.

[121] Bu hadisi Müslim (buyu’ 42, s. 11627) ve Nesâî (buyu’ 37-8, VII, 269-70), İbn Cüreyc an Ebî’z-Zübeyr an Câ­bir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/325.

[122] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3449) ve İbn Mâce (no. 2263), el-Mu’temir b. Sül. an Muh. b. Fada an ebîhî an Alkame b. Abdillah an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/325.

[123] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2233), İbr. b. el-Münzir an İsh. b. İbr. b. Saîd an Safvân b. Süleym an Muh. ve Alî eb-nâ’l-Hasan b. ebTl-Hasan el-Berrâd ani’z-Zübeyr b. el-Münzir b. ebî Üseyd an ebîhî an ceddihî senedi ile tah­rîc etti.

İshâk, Muh. b. Alî ve Zübeyr zayıf râvilerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/325.

[124] Mâlik (buyu’ no. 5, s. 616), ani’z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Ulbe b. Mes’ûd an İbn Mes’ûd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326.

[125] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 1, s. 609), Ebû Dâvud (no. 3502) ve İbn Mâce (no. 2192), Mâlik ani’s-sıka an Amr b. Şu-ayb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İbn Mâce’de mechûl kişi yerinde Abdullah b. Âmir el-Eslemî geçmiştir. Ancak Mâlik, onun kendi indinde gü­venilir olduğunu söylemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326.

[126] Muvattâ, buyu’ no. 69, s. 657. Bu rivayetin “mevsûlü” bir sonraki hadistir.

Selef, herhangi bir menfaat beklenmeden borç para ver­mektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326.

[127] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3504), Tirmizî (no. 1234) ve Nesâî (buyu’ 60/1, VII, 288), Eyyûb es-Sahtiyânî an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında “hasen sahîh” hükmü vermiş­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326.

[128] Muvattâ, ıtk no. 12, s. 778.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326.

[129] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/326-327.

[130] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı

sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/327.

[131] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/327.

[132] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/327.

[133] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/328.

[134] İlk lafız Buhârî’ye ait (vekâlet 8, III, 62-3), isnadı şöyledir: Mekkî b. İbr. an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir. /kinci lafız (no. 4653), Müslim’e ait olup (müsâkât no. 110,  s. 1221) isnadı şöyledir: Cerîr an Muğîre ani’ş-Şa’bî an Câbir.

Üçüncü lafız (no. 4654), Müslim (radâ no. 57, s. 1089) ve Buhârî (buyu’ 34, III, 15), Abdülvehhâb b. Abdilme-cîd an Ubeydillah an Vehb b. Keysân an Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc olunmuştur.

Dördüncü lafız (no. 4655), Müslim’e (radâ’ no. 57, s. 1088) ait olup isnadı şöyledir: Yahya b. Yahya an Hü-şeym an Seyyar ani’ş-Şa’bî an Câbir. Beşinci lafız (no. 4656), başlangıcı Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222-3) ait olup isnadı: Osman b. e. Şeybe an Cerîr ani’l-A’mes an Salim b. ebVl-Ca’d an Câbir ikin­ci kısmı Buhârî’ye (cihâd 49, III, 218) ait olup isnadı şöyledir: Müslim an Ebî Akîl an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Câbir. Altıncı lafız (no. 4657), yine Müslim’e (müsâkât no. 111, s. 1222), aittir.

Yedinci ve sekizinci lafızlar Buhârî’ye (şurût 4, III, 174) ait olup Dâvud b. Kays an Ubeydillah b. Miksem an Câ­bir muallak senedi ile gelmiştir. Bu hadisi Ahmed (III, 299). Buhârî (istikrâd 1, III, 82; şurût 4, III, 174; cihâd 113, IV, 9), Müslim (müsâkât no. 109-10, s. 1221), Tirmizî (no. 1253), Ebû Dâvud (no. 3505), Nesâî (buyu 77, VII, 297-8), İbn Hibbân (no. 6485) ve Beyhakî (V, 337), es-Sa’bîan Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Ayrıca Ahmed (III, 373), Müslim {buyu 58, s. 1089; mü-sâkât no. 112, s. 1223), Nesâî (buyu1 77, VII, 299) ve tbn Mâce (no. 2205), Ebû Nadre m CMir aslı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/328.

[135] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/328.

[136] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/328.

[137] Bu hadis, hakkında menfi sözler sâdır olan Abdullah b. Amr’ın tarikiyle gelmiştir (Mecma’ IV, 85).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/328-329.

[138] Bu hadisi Mâlik (buyu no. 98, s. 685), Bohâî (buyu’ 48, III, 19; istikrâd 19/2, III, 87; husûmât 3/1. m, 89), Müs­lim (buyu’ no. 48, s. 1165), Ebû Davud (no. 3500) ve Nesâî (buyu1 12, VII, 252), Abdullah b. üimâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/329.

[139] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2355), İbn e. Şrybe m Abdi-la’lâ an Muh. b. İshâk an Muh. b. Yahya b. JMtât se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/329.

[140] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3501). Tirmizi (ao. 1250) «e Nesâî (buyu’ 12/2, VII, 252). SaM b. e. Ani» at Kmâ-de an Enes asl-ı senedi ile uaric ettkc.

Tirmizî, isnadı hakkmıfa “fasa saBı gaV hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/329.

[141] Bu hadisi isnâdsız ota* Bahâ) (toya’ 19, IH 10), Tirmizî (no. 1216) ve İba İtte (an. 2251). Mufa. b. Beşşâr an Abbâd b. Leys m fllııHıııM k %fcM> «nl-Addâ asl-ı senedi ile tafaric caflec Tirmizî “hasen garîb” hükmü venniştk.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/329.

[142] Bu hadisi isnâdsız ota* Bahâ) (toya’ 19, IH 10), Tirmizî (no. 1216) ve İba İtte (an. 2251). Mufa. b. Beşşâr an Abbâd b. Leys m fllııHıııM k %fcM> «nl-Addâ asl-ı senedi ile tafaric caflec Tirmizî “hasen garîb” hükmü venniştk.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/329.

[143] Bu hadisi Buhârî (buyu’ 27. IE, 12),’ Hüşeym ani’l-Avvâm an Ibr. B Evfâ senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[144] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2246), b. Cerîr an ebîhî an Yahya b. Eyyûb m fexUb. e. Ha-bîb an Abdirrahman b. Şumâsr an Utbe senedi ile tah­rîc etti. İbn Hacer, Feth’de “isnadı hasendir” hükmü ver­miştir. (Neyi V, 225).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[145] Bu hadisi Müslim (îmân no. 164), Tirmizî (no. 1315), Ebû Dâvud (no. 3452) ve İbn Mâce (no. 2224), el-Alâ b. Abdirrahman an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[146] Râvileri güvenilir kimselerdir. Âsim b. Behdele’nin sû-i hıfzı hususunda kelâm sarfedilmiştir (Mecma’ IV, 79).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[147] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3446), Ebû Kâmil an Abdii-vâhid an Sadaka b. Saîd an Cümey’ b. Umeyr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[148] Bu hadisi Buhârî (buyu136, III, \5-6),Alîb.Abdillahan Süfyân b. Uyeyne an Amr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330.

[149] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 97, s. 684), Buhârî (buyu’ 60, III, 24), Müslim (buyu’ 13, s. 1156), Nesâî (buyu’ 21/1, VII, 258) ve İbn Mâce (no. 2173), Mâlik an Nâfif an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/330-331.

[150] Buhârî (buyu’ 60, III, 24), senedsiz olarak irâd etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/331.

[151] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 96, s. 683), Müslim (buyu’ 11. i. 1155) ve Ebû Dâvud (no. 3443), Ebû’z-Zinâd an?l-A’rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Buhârî (buyu’ 58, III, 24), Ebû Dâvud (no. 2438). Tinnizî (no. 1304) ve Nesâî (buyu’ 21/2-3, VII, 258), ez-Zihrî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 12, s. 1155), Şu1 be an Adîb. Sabit an Ebi Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/331.

[152] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2204), Yu’kûb b. Humeyd b. Kâsib an Ya’lâ b. Şebîb an Abdillah b. Osman b. Huseym an Kayle senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/331.

[153] Bey’ul-garar. doğmamış hayvan yavrusu, kaçmış olan köle, denizdeki inci gibi mechûl olan malın satışıdır. Bey’ul-Hasât. Almak istediği mal ya da gayr-ı menkûl üzerine alıcının taş atarak, bu taşın değdiği ya da düştü­ğü kadar mal ya da araziyi sanım gibi ifadelerle yapılan satıştır.

Her ikisi de Câhiliyye devri aUşverişlerindendir. Bu hadisi Müslim (buyu’ no. 4, s. 1153), Ebû Dâvud (no. 3376), Tirmizî (no. 1230), Nesâî (buyu1 27, VII, 262) ve İbn Mâce (no. 2194), Ubeydullah b. e. Ziyadan Ebî’z-Zinâd ani’l-A’rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/332.

[154] Bu mevkuf hadisi Ebû Dâvud (no. 3382), Muh. b. îsâ an Hüşeym an Salih b. Amir an şeyhin senedi ile tkahrîvc etti. Salih hakkında İbnu’l-Kattân “hâli bilinmiyor”; ha­dis hakkında ise Abdülhakk “zayıftır” demiştir (Feyd VI, 332).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/332.

[155] Bu hadisi Ahmed (I, 388), Muh b. es-Semmâk an Yezîd b. e. Ziyâd ani”I-Müseyyeb b. Rafı’ an ibn Mes’ûd sene­di ile tahrîc ettiler.

Heysemî diyor ki: Hem merfû’, hem de mevkuf olarak rivayet olunmuştur. Mevkufun râvileri Sahîh ricâlinde-dir. Merfû’ ricali arasında Ahmed’in şeyhi Muh. b. es-Semmâk hakkında bilgi edinemedim. Diğer râvileri gü­venilir kimselerdir” (Mecma’ IV, 80).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/332.

[156] Râvilerinden Mûsâ b. Ubeyde zayıftır (Mecma’ IV, 81).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/332.

[157] Râvilerinden Müslim b. Hâlid ez-Zencî, hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma’ IV, 130).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/332.

[158] Bu hadisi Buhârî (buyu163/2, III, 25), Ebû Dâvud (no. 3377-8) ve Nesâî (buyu125/2, VII, 260; 26/3, VII, 261), ez-Zührî an Atâ b. Yezîd an Ebî Saîd asl-ı senedi ile; Buhârî (buyu162/1, III, 25), Müslim (buyu1 3, s. 1152), Ebû Dâvud (no. 3379) ve Nesâî (buyu’ 24, VII, 260; 25/1, VII, 260; 26/2, VII, 261), ez-Zührî an Âmir b. Sa’d an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[159] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2196), Hişâm b. Ammâr an Ha­tim b. Ismaîl an Cehdam b. Abdillah an Muh. b. Ibr. el-Bâhilî an Muh. b. Zeyd el-Abdî an Şehr b. Havşeb an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[160] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2206), Ubeydullah b. Mûsâ ani’r-Rebî’ b. Habîb an Nevfel b. Abdilmetik an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[161] Bu hadisi Müslim (buyu’ 20, s. 1157), Ebû Dâvud (no. 3442), Tirmizî (no. 1223), Nesâî (buyu* 17/3, VII, 256) ve İbn Mâce (no. 2176), Ebû’z-Zübeyran Câbir asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[162] Lafizlar Ebû Davud’a aittir.

Bu hadisi Buhârî (buyu’ 70/3, III, 28), Müslim (buyu’ 21-22, s. 1158), Ebû Dâvud (no. 3440) ve Nesâî (17/2,

VII, 256), Muh. b. Şîrîn an Enes asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3440) ve Nesâî (buyu’ 17/1, VII), Yûnus b. Ubeyd ani’l-Hasan an Enes asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[163] Lafizlar Ebû Davud’a aittir.

Bu hadisi Buhârî (buyu’ 70/3, III, 28), Müslim (buyu’ 21-22, s. 1158), Ebû Dâvud (no. 3440) ve Nesâî (17/2,

VII, 256), Muh. b. Şîrîn an Enes asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3440) ve Nesâî (buyu’ 17/1, VII), Yûnus b. Ubeyd ani’l-Hasan an Enes asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[164] Bu hadisi Buhârî (buyu171/4, III, 28), Müslim (bu­yu’ 14-5, s. 1956), Ebû Dâvud (no. 3436), Nesâî (buyu1 18/1-2, VII, 257) ve İbn Mâce (no. 2179), Nâfi an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/333.

[165] Bu hadisi Buhârî (buyu171/4, III, 28), Müslim (bu­yu’ 14-5, s. 1956), Ebû Dâvud (no. 3436), Nesâî (buyu1 18/1-2, VII, 257) ve İbn Mâce (no. 2179), Nâfi an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[166] Bu hadisi Müslim (buyu’ 16-7, s. 1157), Ebû Dâvud (no. 3437), Tirmizî (no. 1221) ve Nesâî (buyu1 18/4, VII, 257), İbn Şîrîn an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Buhârî (buyu’ 71/1, III, 28), Muh. b. Bessâr an Abdil-     4705-vehhâb an Ubeydillah el-Ömerf an Safcl el-Makburî an EbîHureyre senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim’e ait­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[167] Bu hadisi belâğan Mâlik (buyu’ 72, s. 663), Ebû Dâvud (no. 3461), Tirmizî (no. 1231) ve Nesâî (buyu’ 73, VII, 395-6), Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebi Hureyre asl- ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[168] Bu hadisi Ahmed (I, 398), Şerik an Simâk an Abdirrahman b. Abdillah b. Mes’ûd an ebîhi asl-ı senedi ile tah­rîc etti. Heysemî’ye göre Ahmed’in ricali güvenilir kimselerdir (Mecma’ IV, 84).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[169] Muvattâ, buyu’ 73, s. 663.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[170] Bu hadisi Tirmizî (no. 1283, 1566), Ömer b. Hafs es-Seybânî an İbn Vehb an Huyey b. Abdillah an EbîAbdir-rahman el-Hubelî an Ebî Eyyûb senedi ile tahrîc etti ve “hasen garîb” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[171] Bu hadisi Tirmizî (no. 1284), el-Hasan b. Kaza’a an İbn Mehdi an Hammâd b. Seleme ani’I-Haccâc ani’l-Ha-kem an Meymûn b. e. Şebîb an Alî senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında “hasen garîb” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/334.

[172] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3333) İbn Mâce (no. 2277) ve Tirmizî (no. 1206), Simâk b. Harb an Abdirrahman b. Abdillah b. Mes’ûd an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[173] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3331), Nesâî (buyu’ 2, VII, 243) ve İbn Mâce (no. 2278), Saîd b. ebî Hayre ani’I-Hasan an EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[174] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 38, s. 636-7), Buhârî (buyu’ 54, III, 23; 74, III, 29,76, III, 30), Müslim (müsâkât no. 79, s. 1209-10), Ebû Dâvud (no. 3348), Tirmizî (no. 4713-1243), Nesâî (buyu1 41, VII, 273) ve İbn Mâce (no. 2160, 2259), ez-Zührî an Mâlik b. Evs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[175] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 38, s. 636-7), Buhârî (buyu’ 54, III, 23; 74, III, 29,76, III, 30), Müslim (müsâkât no. 79, s. 1209-10), Ebû Dâvud (no. 3348), Tirmizî (no. 4713-1243), Nesâî (buyu1 41, VII, 273) ve İbn Mâce (no. 2160, 2259), ez-Zührî an Mâlik b. Evs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[176] İlk lafız Müslim’e (müsâkât no. 82, s. 1211) ait olup isnâdı şöyledir: İbn e. Şeybe an Vekî’ an lsm. b. Müslim el-Abdî an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Ebî Saîd. /kinci lafız (4700), Müslim’e ait olup bunu Buhârî (vekâlet 11, III, 64), Müslim (müsâkât no. 96, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/6, VII, 273), Yahya b. e. Kesîr an Ukbe b. Abdilgâfır an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Üçüncü lafız (4701); Buhârî (buyu’ 79/1, III, 31), MUslim (müsâkât 101, s. 1217) ve Nesâî (buyu’ 50/3, VII, 281), Amr b. Dînâr an Ebî Salih an Ebî Saîd asl-ı sene­di ile tahrîc edilmiştir.

Dördüncü lafız (4702), Müslim’e aittir. Bunu Mâlik (buyû’ s. 21, s. 623), Buhârî (buyu’ 89, III, 24-5), Müslim (müsâkât 95, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/1, VII, 271-2), Abdülmecid b. Süheyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Saîd ve EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisin başka tarikleri de vardır:

Mâlik (buyu’ 30, s. 632), Buhârî (buyu’ 78/2, III, 30-1), Müslim (müsâkât 75-6, s. 1208), Tirmizî (no. 1241) ve Nesâî (buyu’ 47/1-2, VII, 278-9), MS/j’ an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Buhârî (buyu’ 20, III, 10), Müslim (müsâkât 98, s. 1216) ve Nesâî (buyu’ 41/3, VII, 272), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[177] İlk lafız Müslim’e (müsâkât no. 82, s. 1211) ait olup isnâdı şöyledir: İbn e. Şeybe an Vekî’ an lsm. b. Müslim el-Abdî an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Ebî Saîd. /kinci lafız (4700), Müslim’e ait olup bunu Buhârî (vekâlet 11, III, 64), Müslim (müsâkât no. 96, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/6, VII, 273), Yahya b. e. Kesîr an Ukbe b. Abdilgâfır an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Üçüncü lafız (4701); Buhârî (buyu’ 79/1, III, 31), MUslim (müsâkât 101, s. 1217) ve Nesâî (buyu’ 50/3, VII, 281), Amr b. Dînâr an Ebî Salih an Ebî Saîd asl-ı sene­di ile tahrîc edilmiştir.

Dördüncü lafız (4702), Müslim’e aittir. Bunu Mâlik (buyû’ s. 21, s. 623), Buhârî (buyu’ 89, III, 24-5), Müslim (müsâkât 95, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/1, VII, 271-2), Abdülmecid b. Süheyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Saîd ve EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisin başka tarikleri de vardır:

Mâlik (buyu’ 30, s. 632), Buhârî (buyu’ 78/2, III, 30-1), Müslim (müsâkât 75-6, s. 1208), Tirmizî (no. 1241) ve Nesâî (buyu’ 47/1-2, VII, 278-9), MS/j’ an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Buhârî (buyu’ 20, III, 10), Müslim (müsâkât 98, s. 1216) ve Nesâî (buyu’ 41/3, VII, 272), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/335.

[178] İlk lafız Müslim’e (müsâkât no. 82, s. 1211) ait olup isnâdı şöyledir: İbn e. Şeybe an Vekî’ an lsm. b. Müslim el-Abdî an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Ebî Saîd. /kinci lafız (4700), Müslim’e ait olup bunu Buhârî (vekâlet 11, III, 64), Müslim (müsâkât no. 96, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/6, VII, 273), Yahya b. e. Kesîr an Ukbe b. Abdilgâfır an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Üçüncü lafız (4701); Buhârî (buyu’ 79/1, III, 31), MUslim (müsâkât 101, s. 1217) ve Nesâî (buyu’ 50/3, VII, 281), Amr b. Dînâr an Ebî Salih an Ebî Saîd asl-ı sene­di ile tahrîc edilmiştir.

Dördüncü lafız (4702), Müslim’e aittir. Bunu Mâlik (buyû’ s. 21, s. 623), Buhârî (buyu’ 89, III, 24-5), Müslim (müsâkât 95, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/1, VII, 271-2), Abdülmecid b. Süheyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Saîd ve EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisin başka tarikleri de vardır:

Mâlik (buyu’ 30, s. 632), Buhârî (buyu’ 78/2, III, 30-1), Müslim (müsâkât 75-6, s. 1208), Tirmizî (no. 1241) ve Nesâî (buyu’ 47/1-2, VII, 278-9), MS/j’ an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Buhârî (buyu’ 20, III, 10), Müslim (müsâkât 98, s. 1216) ve Nesâî (buyu’ 41/3, VII, 272), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336.

[179] İlk lafız Müslim’e (müsâkât no. 82, s. 1211) ait olup isnâdı şöyledir: İbn e. Şeybe an Vekî’ an lsm. b. Müslim el-Abdî an Ebî’l-Mütevekkil en-Nâcî an Ebî Saîd. /kinci lafız (4700), Müslim’e ait olup bunu Buhârî (vekâlet 11, III, 64), Müslim (müsâkât no. 96, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/6, VII, 273), Yahya b. e. Kesîr an Ukbe b. Abdilgâfır an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Üçüncü lafız (4701); Buhârî (buyu’ 79/1, III, 31), MUslim (müsâkât 101, s. 1217) ve Nesâî (buyu’ 50/3, VII, 281), Amr b. Dînâr an Ebî Salih an Ebî Saîd asl-ı sene­di ile tahrîc edilmiştir.

Dördüncü lafız (4702), Müslim’e aittir. Bunu Mâlik (buyû’ s. 21, s. 623), Buhârî (buyu’ 89, III, 24-5), Müslim (müsâkât 95, s. 1215) ve Nesâî (buyu’ 41/1, VII, 271-2), Abdülmecid b. Süheyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Saîd ve EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisin başka tarikleri de vardır:

Mâlik (buyu’ 30, s. 632), Buhârî (buyu’ 78/2, III, 30-1), Müslim (müsâkât 75-6, s. 1208), Tirmizî (no. 1241) ve Nesâî (buyu’ 47/1-2, VII, 278-9), MS/j’ an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Buhârî (buyu’ 20, III, 10), Müslim (müsâkât 98, s. 1216) ve Nesâî (buyu’ 41/3, VII, 272), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336.

[180] Bu hadisi Müslim (müsâkât 81, s. 1211), Ebû Dâvud (no. 3349-50), Tirmizî (no. 1240), Nesâî (buyu’ 43-4, VII, 274-8) ve İbn Mâce (no. 2254), Ebû’l-Es’as es-San’ânîan Ubâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336.

[181] Bu hadisi Müslim (müsâkât 90-2, s. 1213), Ebû Dâvud (no. 3351-3), Tirmizî (no. 1255) ve Nesâî (buyu’ 48, VII, 279), Hanas es-Sart’ânî an Fadâle asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Hadisin lafzı Müslim’e aittir (no. 89), İbn Vehb an Ebî Hânî el-Havlânî an Alîb. Rebâh an Fadâle tarikiyle gel­miştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336.

[182] Bu hadisi Mâlik (buyu1 28, s. 632), Yahya b. Saîd’den ahzetmiştir. Bu İbn Vehb, Leys b. Sa’d ve Amr b. el-Hâris an Yahya b. Saîd an Abdillah b. e. Seleme tarikiyle de yine mürsel olarak gelmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336.

[183] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 33, s. 634) ve Nesâî (buyu’ 47/3, VII, 279), Mâlik an Zeyd b. Eşlem an Atâ b. Yesâr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/336-337.

[184] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3354), Tirmizî (no. 1242), Nesâî (buyu 50/5, VII, 281-2) ve İbn Mâce (no. 2262), Hammâd b. Seleme an Simâk b. Harb an Saîd b. Cübeyr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/337.

[185] Muvattâ, buyu’ no. 50, s. 645.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/337.

[186] Bu hadisi (buyu’ 22, s. 624), Ebû Dâvud (no. 3359), Tir­mizî (no. 1225), Nesâî (buyu’ 36, VII, 269) ve İbn Mâ­ce (no. 2264), Mâlik an Abdillah b. Yezîd an Zeyd Ebî Ayyâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/337.

[187] Bu hadisi Müslim (müsâkât no. 123, s. 1225), Ebû Dâ­vud (no. 3358), Tirmizî (no. 1596) ve Nesâî (buyu166, VII, 292-3), Leys b. Sa’d an Ebtz-Zübeyr anCâbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/337.

[188] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3357), Hafs b. Ömer an Ham­mâd b. Seleme an Muh. b. İshâk an Yezîd b. e. Habîb an Müslim b. Cübeyr an EbîSüfyân an Amr b. Harîş an ibn Amr senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/337-338.

[189] Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 59, s. 652), an Salih b. Key-sân an Hasan b. Muh. b. Alî b. e. Tâlib an Alî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[190] Bu hadisi Tirmizî (no. 1238) ve İbn Mâce (no. 2271), el-Haccâc b. Artât an Ebî’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[191] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3356), Tirmizî (no. 1237), Nesâî (buyu’ 65, VII, 292) ve İbn Mâce (no. 2271), Ka-tâde ani’ l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[192] Bu mevkufu Mâlik (buyu’ 90, s. 681), Humeyd b. Kays an Mücâhid an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[193] Bu mevkufu Mâlik (buyu’ 82, s. 672), Osman b. Hafs b. Halde ani’z-Zührî an Salim b. Abdillah an İbn Ömer se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[194] Râvilerinden Ömer b. Râşid çoğunluğa göre zayıf ol­makla beraber sadece İclî tarafından tevsîk edilmiştir (Mecma’ IV, 117).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[195] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2274), Abdullah b. Saîd an Ab­dillah b. İdrîs an Ebî Ma’ ser an Saîd el-Makburî an Ebi Hureyre senedi ile tahrîc etti. Ebû Ma’şer zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/338.

[196] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 79, s. 671), Buhârî (buyu1 42, 43,44, III, 17-8), Müslim (buyu’43,45, s. 1163-4), Ebû Dâvud (no. 3454), Tirmizî (no. 1246), Nesâî (buyu’ 9, VII, 248) ve İbn Mâce (no. 2181), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahffc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339.

[197] Bu rivayeti Buhârî (buyu’ 47/2, III, 19), Leys b. Sa’d an Abdirrahman b. Hâlid ani’z-Zührt an Salim an ebîhî muallak senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339.

[198] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3456), Tirmizî (no. 1247) ve Nesâî(buyû’ 11, VII, 251-2), Leys b. Sa’d an İbn Âdân an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî İbn Amr asl-ı sene­di ile tahrîc etti.

Tirmizî’ye göre isnadı hasendir.

an Salim an ebîhî muallak senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339.

[199] Bu hadisi Buhârî (buyu1 19/2, III, 10; 22, III, 11; 42/2, III, 17; 44/1, III, 18; 46/2, III, 18), Müslim (buyu’ 8, VII, 244), Abdullah b. el-Hâris an Hakîm asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339.

[200] Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 80, s. 671), senedsiz olarak belâğan; Tijmizî ise (no. 1270), Kuteybe an Süfyân an ibn Aclân an Avn b. Abdillah an İbn Mes’ûd senedi ile tahrîc etti.

Tirmizî, Avn, İbn Mes’ûd’u idrâk etmediği için hadisin mürsel olduğunu; el-Kâsım b. Abdirrahman an İbn Mes’ûd tarikiyle yine mürsel olarak rivayet olunduğunu söylemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339.

[201] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3457), Müsedded an an Hammâd an Ciimeyl b. Mürre an Ebfl-Vadî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/339-340.

[202] Bu hadisi Nesâî (buyu* 10/7, VII, 251), Muh. b. İsmail b. Ibr an Yezîd an Hemmâm an Kalâde ani’ I-Hasan an Semure senedi ile tahrîc etti. Râvileri Sahîh ricâlindendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[203] Bunu İbn Mâce (no. 2190), Humeyd b. Mes’ade an Hâ­lid b. el-Hâris an Saîd an Kalâde ani’I-Hasan an Ukbe ve Semure senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[204] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2191), Vekf an Saîd b. Btsir an Katâde ani’l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc etti. Râvileri Sahîh ricâlindendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[205] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3508-9), Tînnizî (no. 1285), Nesâî (buyu’15, VII, 254-5) ve İta Mâce (m. 2242), Mahled b. Hufâfan Urve an Âise asl-ı senedi ite; Ebû Dâvud (no. 3510), Tirmizî (no. 1286) «e İte fttfce (no. 2243), Hisâm b. Urve an ebîhî m Âifr ad-i i ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, her iki tarik için sıhhat hokafi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[206] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3506), Midim an Katâde ani’l-Hasan an Ukbe senedi ile.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[207] Râvilerinden Abdüsselâm b. Aclân I tim: “Hadisleri yazılabilir; ancak I etmek hususunda tereddüt etmiştir” IV, 80).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340.

[208] Mâlik (buyû’4, s. 613), bunu an Yahya b. b. Abdillah b. Ömer an ebîhî sahîh senedi ile.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/340-341.

[209] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 9, s. 617), Buhârî (90/1-2. 35; 92, III, 35), Müslim (buyu’ 77-79, s. 1172-3x Dâvud (no. 3434) ve Nesâî (buyu’ 45, an ibn Ömer asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 80, s. 1173), Ebû Dâvud («a 3€m”&-mizî (no. 1244) ve Nesâî (buyu176, vn. 2971. *z-m*î an Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî ari-ı aanC flr tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[210] Bu rivayeti Müslim (müsâkât no. 14, s. 1190), Ebû Dâ­vud (no. 3470), Nesâî (buyu’ 30/1-2, VII, 264-5) ve İbn Mâce (no. 2219), İbn Cüreye an Ebfz-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[211] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3374), Nesâî (buyu’ 30/3, VII, 265; 31, VII, 266) ve İbn Mâce (no. 2218), Süfyân an Humeyd el-A’rec an Sül. b. Atîk an Câbir asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[212] Bu hadisi Ahmed (II, 341, 388), Bezzâr (no. 1292) ve Taberânî (M. el-Evsat I, 71b), İsi b. Süfyân an Atâ an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İsi hakkında ihtilâf mevcuttur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[213] Bu hadisi Ahmed (II, 341, 388), Bezzâr (no. 1292) ve Taberânî (M. el-Evsat I, 71b), İsi b. Süfyân an Atâ an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İsi hakkında ihtilâf mevcuttur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[214] Bu hadisi Ahmed (II, 341, 388), Bezzâr (no. 1292) ve Taberânî (M. el-Evsat I, 71b), İsi b. Süfyân an Atâ an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İsi hakkında ihtilâf mevcuttur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/341.

[215] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1691), Abdürrezzâk (no. 14391), Ahmed (III, 296,372, 399), Buhârî (buyu 96-97, III, 37; şufa 1, III, 46-7; şirket 8, III, 112; hiyel 14, VIII, 65), Ebû Dâvud (no. 3514), Tirmizî (no. 1370), İbn Mâce (no. 2499), İbnu’I-Cârûd (s. 300), İbn Hibbân (5161-4) ve Beyhakî (VI, 102), ez-Zührîan Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[216] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3513), Müslim (müsâkât no. 134-5, s. 1229) ve Nesâî (buyu180, VII, 301; 108, VII, 320), ibn Cüreyc an Ebî’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[217] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3518), Tirmizî (no. 1369) ve İbn Mâce (no. 2494), Abdülmelik b. e. SU. an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre bu rivayet garîbtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[218] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3517) ve Tirmizî (no. 1368), Katâde ani’l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler. Tirmizî, isnadı hakkında “hasen sahîh” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[219] Bu mevkuf hadisi Mâlik (şufa 4, s. 717), an Muh. b. Umâre an EbîBekr b. Hazm an Osman senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[220] İsnadında yer alan Abdullah b. Buzey” zayıf bir râvidir (Mecma’IV, 159).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[221] Râvilerinden Nâyil b. Necîh’i Ebû Hatim tevsîk etmiş; başkası ise zayıf addetmiştir (Mecma’ IV, 159).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[222] Bu hadisi Buhârî (selem 1-2, III, 43, 4; VII, III, 46), Müslim (müsâkât no. 127-8, s. 1226-7), Ebû Dâvud (no. 3463), Tirmizî (no. 1311), Nesâî (buyu 6,3, VII, 290) ve İbn Mâce (no. 2280), İbn e. Necîh an Abdillah b. Kesir an Ebî’l-Minhâl an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[223] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3468) ve İbn Mâce (no. 2283), Ziyâd b. Hayseme an Sa’d et-Tâ’î an Atiyye b. Sa’d an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/342.

[224] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3467), Muh. b. Kesir an Süf-yâı an Ebî Ishâk an raculin Necrâniyyin an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Görüldüğü gibi isnadında kimliği echûl bir râvi vardır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[225] Ba hadisi Bezzâr (no. 1290), Hâlid b. Yûsuf an ebîhî an Ca’fer b. Sa’d b. Semure an Hubeyb b. Sül. an ebîhî Sül. b. Semure an Semure senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[226] Muvattâ, buyu’no. 91, s. 681.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[227] Muvatta, buyu’ no. 94, s. 682.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[228] Ba hadisi Müslim (müsâkât no. 129-130, s. 1227-8), Ebû Dâvud (no. 3447) ve Tirmizî (no. 1267), üç ayn râvi kanalıyla Saîd b. el-Müseyyeb’den tahrîc ettiler. Tye göre isnadı sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[229] Bu hadisi Ahmed (II, 33), Yezîd b. Harun an Asbağ b. Zeyd an EbîBişr an Ebî’z-Zâhiriyye an Kestr b. Murre an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[230] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343.

[231] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/343-344.

[232] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[233] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2153), Nasr b. Alî el-Cehdamt an Ebt Ahmed an İsrail an Alt b. Salim b. Sevbân an Alî b. Zeyd b. Ced’ân an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer se­nedi ile tahrîc etti.

Alî b. Zeyd zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[234] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2155), Yahya b. Hakim an Ebt Bekr el-Haneft ani’l-Heysem b. Rafı’ an Ebt Yahya el-Mekkt an Ferrûh mevlâ Osman b. Affân an Ömer sene­di ile tahrîc etti.

İsnadı, Sindî’ye göre sahihtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[235] Bu mevkufu Mâlik (buyu’ no. 57, s. 651), an Yûnus b. Yûsuf an İbni’l-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[236] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3450), Muh. b. Osman an Sül. b. Bilâl ani’l-Alâ b. Abdirrahman an ebthî an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[237] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3451), Tirmizî (no. 1314) ve İbn Mâce (no. 2200), Hammâd b. Seleme an Sabit ve Katâde ve Humeyd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında “hasen sahîh” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/344.

[238] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3342), Sül. b. Dâvud an İbn Vehb an Satd b. e. Eyyûb an Ebt Abdillah el-Kurasî an EbîBüıde an Ebt Mûsâ senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[239] Bu hadisi Müslim (imaret no. 119-20, s. 1502), Ayyaş b. Abbâs el-Kıtbânîan Abdillah b. Yeztd Ebt Abdirrahman el-Hubelîan İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[240] Bu hadisi İbn Mâce (nu. 2410), Hisûm b. Anmıâı an Yû­suf b. Muh. h. Sayfîb. Suheyb an Abdilhamîd b. Ziyâd b. Sayft an Suheyb an Şuayb b. Amr an Suheyb senedi ile tahrîc etti.

Yûsuf b. Muh. hakkında ihtilâf vardır. Diğerleri güvenilir râvilerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[241] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3342) ve Nesâî (buyu’ 98/2, VII, 3\5),Satdb. Mesrûk ani’ş-Şa’bîan Sem’ân b. Mü-şennec an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[242] Bu hadisi Buhârî (istikrâd 2, III, 82), Abdülazîz b. Abdil­lah el-Üveysf an Sül. b. Bilâl an Sevr b. Zeyd an Ebt’l-Gays an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[243] Bu hadisi Nesâî (buyu’ 99/1, III, 315) ve İbn Mâce (no. 2408), Mansûr an Ziyâd b. Amr b. Hind an Imrân b. Huzeyfe asl-ı senedi; Nesâî (99/2, III, 315-6), Muh. b. el-Müsennâ an Vehb b. Certr an ebtht ani’l-A’meş un Husayn b. Abdirrahman an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Meymûne senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[244] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2409), İbr. b. el-Münzir an İbn e. Füdeyk an Satd b. Süfyân Mevlâ’ I-Eslemiyyîn an Ca’fer b. Muh. an ebihtan Abdillah b. Ca’fer senedi ile tahrîc etti.

Sindî, isnadının sahîh olduğunu söyledi. Keza, Müsted-rek’te el-Hâkim aynı hükmü vermiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345-346.

[245] Bu hadisi Mâlik (buyu’ 84, s. 674), Buhârî (havalât 1-2, III, 55), Müslim (müsâkât no. 33, s. 1197), Ebû Dâvud (no. 3345), Tirmizî (no. 1308) ve Nesâî (buyu’ 101, VII, 317), Ebû’z-Zinâd ani’l-A’rec an Ebt Hureyre asl-ı se­nedi ile; Buhârî (istikrâd 12, III, 85) ve Müslim (müsâkât no. 33, s. 1197), Abdürrezzâk an Ma’mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebt Hureyre asl-ı senedi île tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[246] Bu hadisi Bezzâr (no. 1300), Ah. b. Yahya an Abdirrah­man b. Bişr el-Mellâ’îan Şuayb Beyyâ’il-Enmât an Ebt Ishak ani’l-Hâris an Alt senedi ile tahrîc etti.

Haris hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[247] Bu hadisi muallak olarak (isnâdsız) Buhârî (istikrâd 13, III, 85), Ebû Dâvud (no. 3628), Nesâî (buyu’ 100, VII, 316) ve İbn Mâce (no. 2427), Muh. b. Meymûn b. Mü-seyke an Amr b. es-Şerfd an ebtht asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İbn Hacer’e göre isnadı hasendir (Neyi V, 255).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[248] Bu hadisi Buhârî (sulh 10/1, III, 170) ve Müslim (müsâ­kât no. 19, s. 1191-2), İbn ebt Üveys an ahihî an Süley­man b. Bilâl an Yahya b. Satd an Ebî’r-Ricâl Muh. b. Abdirrahman an Amre an Aise asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[249] Lafız Nesâî’ye ait olup (buyu’ 104/1, VII, 318), isnadı şöyledir: Ira b. Hammâd an Leys an İbn Aclân an Zeyd b. Eşlem an Ebt Salih an Ebt Hureyre.

Ayrıca Buhârî (buyu’ 18, III, 10), Müslim (müsâkât 31, s. 1196) ve Nesâî (buyu’ 194/2, VII, 318), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Ebt Hureyre asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[250] Bu hadisi Tirmizî (no. 1306), Ebû Kureyb an İshâk b. Sül. er-Râzt an Dâvud b. Kays an Zeyd b. Eşlem an Ebt Salih an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti. Tirmizî’ye göre senedi sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[251] Bu hadisi Müslim (müsâkât no. 32, s. 1196), Eyyûb es-Sahtiyânî an Yahya b. e. Kesir an Abdillah b. e. Katâde an ebthî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346-347.

[252] Metni daha uzun olan bu hadisi Müslim (zühd ve’r-Rakâik (no. 74, s. 2301-3), Hatim b. İsm. an Ya’kûb b. Mücâhid an Ubâde b. el-Veltd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/347.

[253] Bu hadisi Buhârî (salât 71,1, 117-8; sulh 14, III, 172), Müslim (müsâkât no. 20-1, s. 1192), Ebû Dâvud (no. 3595), Nesâî (kudât 19/1, VIII, 239-40; 25, VIII, 244) ve İbn Mâce (no. 2429), ez-Zührî an Abdillah b. Ka’b b. Mâlik an ebtht asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/347-348.

[254] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2356), Şafiî (Ümm III, 103), Abdürrezzâk (no. 14157), Ahmed (II, 377, 393, 416, 431, 456, 476, 509), Buhârî (vekâlet 5-6, III, 61; istik­râd 4, 6, 7, 8, III, 83-4; hibe 23/4, III, 139; 25, III, 140), Müslim (müsâkât no. 120-2, s. 1225), Tirmizî (no. 1316-7) Nesâî (buyu’ 64/2, VII, 291), İbn Mâce (no. 2423), İbnu’l-Cârûd (s. 372) ve Beyhakî (V, 351-2; VI, 21), Seleme b. Kuheyl an Ebt Seleme an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[255] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2356), Şafiî (Ümm III, 103), Abdürrezzâk (no. 14157), Ahmed (II, 377, 393, 416, 431, 456, 476, 509), Buhârî (vekâlet 5-6, III, 61; istik­râd 4, 6, 7, 8, III, 83-4; hibe 23/4, III, 139; 25, III, 140), Müslim (müsâkât no. 120-2, s. 1225), Tirmizî (no. 1316-7) Nesâî (buyu’ 64/2, VII, 291), İbn Mâce (no. 2423), İbnu’l-Cârûd (s. 372) ve Beyhakî (V, 351-2; VI, 21), Seleme b. Kuheyl an Ebt Seleme an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[256] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2425), Muh. b. Abdila’lâ an Mu’temir b. Süleyman an ebthî an Haneş an İklime an ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Haneş zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[257] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2421), İbn e. Meryem an Yah­ya b. Eyyûb an Ubeydillah b. e. Ca’fer an Nâfi’ an İbn Ömer ve Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[258] Bu hadisi Nesâî (buyu’ 97, VII, 314), Amr b. Alî an İbn Mehdi an Süfyân an İsmail b. İbr. b. Abdillah b. e. Ra-bVa an ebthî an ceddihî senedi ile tahrîc etti. Münzirî, isnadının zayıf olduğunu söyledi (Tergîb II, 566).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[259] Bu hadisi Nesâî (buyu’ 98/1, VII, 314), Alî b. Hucr an Ismaîl b. Ca’fer ani’I-Alâ an Ebî Kesir mevlâ Muh. b. Cahş an Muh. b. Cahş senedi ile tahrîc etti. El-Hâkim’in sıhhatine hükmettiği hadislerdendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[260] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 15257), Ahmed (III, 296), Ebû Dâvud (no. 3343), Nesâî (cenâiz 67/2, IV, 65), İbn Hibbân (no. 3053) ve Beyhakî (VI, 73), ez-Zührîan Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[261] Bu rivayeti Ahmed (III, 330), Zaide an Abdülah b. Muh. b. Akil an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti. El-Hâkim ve İbn Hibbân Sahîh’lerinde irâd ettiler. Mün-zirî’ye göre Ahmed’in isnadı hasendir (Tergîb II, 606).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[262] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2430), Muh. b. Halef an Ya’lâ an Sül. b. Yüseyr an Kays b. Rûmi an Alkame an İbn Mes’ûd senedi ile tahrîc etti.

Kays ve Süleyman sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[263] Râvilerinden Utbe b. Humeyd hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma’IV, 126).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[264] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2431), Hâlkib. Yezîdb. e. Mâ­lik an ebihî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Hâlid, zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[265] Bu hadisi Ahmetl (IV, 146, 154), Bekr b. Amr el-Maâfi-ri an Suayb b. Zür’a an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc etti. Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma’ IV, 127).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[266] Bu hadisi Ahmed (III, 325) ve Bezzâr (no. 1337),AW«/-lah b. Muh. b. Akü an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Heysemî’ye göre isnadı hasendir (Mecma’ IV, 127).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[267] Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma’ IV, 128).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[268] Râvilerinden Sehl b. Karîn zayıftır (Mecma’ IV, 129).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[269] Bu hadisi Ahmed (II, 23), Muh. b. Ubeyd an Yûsuf b. Suheyb an Zeyil el-Ummâ an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Heysemî’ye göre isnadını oluşturan râviler güvenilir kimselerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[270] Bu hadisi Ahmed (V, 366), Affâtı an Abdilvâris an Muh. b. Hucâde an Sül. b. Büreyde an ebîhi (lafız buna ait) ile (V, 351), İbn Nümeyr ani’l-A’meş an Ebi Dâvud an Bü­reyde senedi ile tahrîc etti.

Heysemî’ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma’ IV, 135).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[271] Bu hadisi Bezzâr (no. 1342), İbr. b. Hânî an Yahya b. Osman an ismail b. Ayyaş an Abdirrahman b. Süleyman an Ebi Sa’d an Muâviye b. Ishâk an Saîd b. el-Museyyeb an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[272] Her iki lafız da Ebû Davud’a (no. 3519) ve 3522) aittir.

Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 88, s. 678), Abdürrezzâk (no. 15160-1), Şafiî (Ümm III, 176), Ahmed (II, 228, 247, 249,258,476), Dârimî (II, 262), Buhârî (istikrâd 14, III, 86), Müslim (müsâkât no. 22-23, s. 1193), Ebû Dâvud (no. 3519, 3522), Tirmizî (no. 1262), Nesâî (buyu1 95, VII, 311), İbn Mâce (no. 2358-9), İbn Hibbân (no. 5015), Dârekutnî (IV, 230; III, 29-30) ve Beyhakî (VI, 44, 47), Ebû Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[273] Her iki lafız da Ebû Davud’a (no. 3519) ve 3522) aittir.

Bu hadisi Mâlik (buyu’ no. 88, s. 678), Abdürrezzâk (no. 15160-1), Şafiî (Ümm III, 176), Ahmed (II, 228, 247, 249,258,476), Dârimî (II, 262), Buhârî (istikrâd 14, III, 86), Müslim (müsâkât no. 22-23, s. 1193), Ebû Dâvud (no. 3519, 3522), Tirmizî (no. 1262), Nesâî (buyu1 95, VII, 311), İbn Mâce (no. 2358-9), İbn Hibbân (no. 5015), Dârekutnî (IV, 230; III, 29-30) ve Beyhakî (VI, 44, 47), Ebû Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[274] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2360), İbn e. Füdeyk an İbn e. Zi’b an Ebf l-Mu’temir b. Amr b. Râfi’ an İbn Halde ez-Zurakîan Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[275] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3531) ve Nesâî (buyu* 96/3. VII, 313-4) Katâde ani’l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350-351.

[276] Bu hadisi Ahmed (III, 36, 58). Müslim (müsâkât no. 18, s. 1191), Ebû Dâvud (no. 3469), Tirmizî (no. 655), Ne­sâî (buyu’ 3OK, VH, 265; 95/2, VD, 312), İbn Mâce (no. 2356), el-Hâkim (II, 41) Beyhakî (V, 305; VI, 49), Bükeyr b. el-Eşacc an İyâd b. Abdi İlah an Ebî Saîd asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.

[277] Bu mevkufu Mâlik (vasiyyet no. 8. s. 770), doğrudan İbn Delâf ‘tan ahzetmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.

[278] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.

[279] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3563-4), Abdülazîz b. Rufey’ an unâsin min âli Safvân asl-ı senedi ile tahrîc etti. Bu rivayet mürseldir. Zira son râvilerin kimliği mechûldur.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[280] Bu hadisi Tirmizî (no. 1360), Alî b. Hucr an Süveyd b. Abdilazîz an Humeyd an Enes senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[281] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3561), Tirmizî (no. 1266) ve İbn Mâce (no. 2400), Saîd b. e. Arûbe an Katâde ani’l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında “hasen sahîh” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[282] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3565), Tirmizî (no. 1265) ve İbn Mâce (no. 2398), İsmail b. Ayyaş an Şurahbîl b. Müslim an Ebî Umâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı hasen garîb’tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[283] Bu hadisi Buhârî (hibe 35, III, 144) ve Müslim (zekât 73, s. 707), Ebû’z-Zinâd ani’l-A’rec un Ebi Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Buhârî’ye aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[284] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[285] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[286] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/352.

[287] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[288] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[289] Sıra ile lafızlar Müslim (hibât no. 20, 21, 23, 26), Ebû Dâvud (no. 3556) ve Nesâî’ye (umrâ 1/2, VI, 273) aittir.

Bu hadisi Buhârî (hibe 32/1, III, 143), Müslim (hibât 25, s. 1246) ve Nesâî (umrâ 4/1-2, VI, 277), Yahya an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Mâlik (akdiye 43, 756), Müslim (hibât 20-24, s. 1145-6), Ebû Dâvud (no. 3553-5), Tirmizî (no. 1350), Nesâî (umrâ 3/2-3, 5-10, VI, 275-6) ve İbn Mâce (no. 2380), ez-Zührî an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 26-28, s. 1246-7), Ebû Dâvud (no. 3558), Nesâî (umrâ 2/8-13, VI, 274) ve İbn Mâce (no. 2383), Ebû’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 30-31, s. 1247-8), Ebû Dâvud (no. 3556), Nesâî (umrâ 2/1, 3, 4, VI, 272-3) ve İbn Mâce (no. 2382), Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Son lafzı Nesâî (umrâ 2/2, VI, 273), Ah. b. Sül. an Ubey-di İlah an İsrâîl an Abdilkerîm an Atâ senedi ile tahrîc et­ti.

Umrâ suretiyle hibe: Bağış yapan kimsenin “Ben sağ kaldıkça bu malı sana verdim” demesidir. Rukbâ ise: “Şu malımı sana bağışlıyorum, eğer ben sen­den önce ölürsem mal senindir; eğer sen benden önce ölürsen mal yine bana ait olur” demektir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[290] Râvilerinden el-Mesâ b. es-Sabbâh, çoğunluğa göre za­yıf olmakla birlikte bir rivayette İbn Maîn onu tevsîk et­miştir (Mecma’ IV, 157).

İbn Ömer’in İbn Mâce’nin (no. 2382) rivayetindeki se­nedi şöyledir: Ishâk b. Mansûr an Abdirrezzâk an İbn Cûreyc an Atâ an İbn Ömer.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[291] Bu hadisi Nesâî (rukbâ 2/1, VI, 269), Muh. b. Vehb an Muh. b. Seleme an Ebî Abdirrahün an Zeyd an Ebî’z-Zûbeyr an Tavus an İbn Abbâs senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[292] Bu rivayeti Nesâî (rukbâ 2/2), Ahmed b. Harb an Ebî Muâviye an Haccâc an EbVz-Zübeyr an Tavus an Ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353

[293] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3539), Tirmizî (no. 1299), Nesâî (hibe 4/3, VI, 267-8) ve İbn Mâce (no. 2377), Hüseyn el-Muallim an Amr b. Şuayb an Tavus an Ibn Ab­bâs ve İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.Tirmizî’ye göre isnadı “hasen sahîh”tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353

[294] Laftzlar Müslim’e aittir (hibât no. 9, 13, 14, 17).

Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 39, s. 751), Buhârî (hibe 12/2, III, 134), Müslim (hibât 9-11, s. 1241), Tirmizî (no. 1367) ve Nesâî (nahl 1-4, VI, 258-9), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman ve Muh. b. en-Nu’mân b. Beşfr an Nu’mân b. Beşîr asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 12, s. 1242), Ebû Dâvud (no. 3543)  ve Nesâî (nahl 5, 7, VI, 259), Hisâm b. Vrve an ebîhî ani’n-Nu’mân asl-ı senedi ile; Buhârî (hibe 13. III, 134: şehâdât 9, III, 151), Müslim (hibât 13-18, s. 1242-4), Ebû Dâvud (no. 3542) ve Nesâî (nahl 8-13, VI, 259-61), es-Şa’bî ani’n-Nu’mân asi-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353.

[295] Laftzlar Müslim’e aittir (hibât no. 9, 13, 14, 17).

Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 39, s. 751), Buhârî (hibe 12/2, III, 134), Müslim (hibât 9-11, s. 1241), Tirmizî (no. 1367) ve Nesâî (nahl 1-4, VI, 258-9), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman ve Muh. b. en-Nu’mân b. Beşfr an Nu’mân b. Beşîr asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 12, s. 1242), Ebû Dâvud (no. 3543)  ve Nesâî (nahl 5, 7, VI, 259), Hisâm b. Vrve an ebîhî ani’n-Nu’mân asl-ı senedi ile; Buhârî (hibe 13. III, 134: şehâdât 9, III, 151), Müslim (hibât 13-18, s. 1242-4), Ebû Dâvud (no. 3542) ve Nesâî (nahl 8-13, VI, 259-61), es-Şa’bî ani’n-Nu’mân asi-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/353-354.

[296] Laftzlar Müslim’e aittir (hibât no. 9, 13, 14, 17).

Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 39, s. 751), Buhârî (hibe 12/2, III, 134), Müslim (hibât 9-11, s. 1241), Tirmizî (no. 1367) ve Nesâî (nahl 1-4, VI, 258-9), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman ve Muh. b. en-Nu’mân b. Beşfr an Nu’mân b. Beşîr asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 12, s. 1242), Ebû Dâvud (no. 3543)  ve Nesâî (nahl 5, 7, VI, 259), Hisâm b. Vrve an ebîhî ani’n-Nu’mân asl-ı senedi ile; Buhârî (hibe 13. III, 134: şehâdât 9, III, 151), Müslim (hibât 13-18, s. 1242-4), Ebû Dâvud (no. 3542) ve Nesâî (nahl 8-13, VI, 259-61), es-Şa’bî ani’n-Nu’mân asi-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[297] Laftzlar Müslim’e aittir (hibât no. 9, 13, 14, 17).

Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 39, s. 751), Buhârî (hibe 12/2, III, 134), Müslim (hibât 9-11, s. 1241), Tirmizî (no. 1367) ve Nesâî (nahl 1-4, VI, 258-9), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman ve Muh. b. en-Nu’mân b. Beşfr an Nu’mân b. Beşîr asl-ı senedi ile; Müslim (hibât no. 12, s. 1242), Ebû Dâvud (no. 3543)  ve Nesâî (nahl 5, 7, VI, 259), Hisâm b. Vrve an ebîhî ani’n-Nu’mân asl-ı senedi ile; Buhârî (hibe 13. III, 134: şehâdât 9, III, 151), Müslim (hibât 13-18, s. 1242-4), Ebû Dâvud (no. 3542) ve Nesâî (nahl 8-13, VI, 259-61), es-Şa’bî ani’n-Nu’mân asi-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[298] Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 40), s. 752), ani’z-Zührî an Vrve an Âise sahîh senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[299] Bu hadisi Mâlik (akdiye no. 41, s. 753), ani’z-Zührîan Urve b. ez-Zübeyr an Abdirrahman b. Abdilkârî an

Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[300] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[301] Bu mevkufu Mâlik (akdiye no. 42, s. 754), Dâvud b. el-Husayn an Ebî Gatafân b. Tarîf el-Mürrî an Ömer sene­di ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/354.

[302] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3632), Ubeydullah b. Sa’d b. Ibr. an ammihian ebîhî an Ibn Ishâk an EbîNuaym Vehb b. Keysân an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[303] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3546-7), Nesâî (umrâ 5/1-2, VI, 278-9) ve İbn Mâce (no. 2388), Amr b. Şuayb  an ebîhî an ceddihî İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[304] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3546-7), Nesâî (umrâ 5/1-2, VI, 278-9) ve İbn Mâce (no. 2388), Amr b. Şuayb  an ebîhî an ceddihî İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[305] Bu hadisi Tirmizî (no. 2130), Ezher b. Mervân an Muh. b. Sevâ’ an Ebî Ma’ser an Saîd an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî’ye göre bu hadisin isnadı garîbtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[306] Bu hadisi Buhârî (hibe 11, III, 133), Ebû Dâvud (no.3536) ve Tirmizî (no. 1954), Hisâm b. Vrve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[307] Bu hadisi Tirmizî (no. 1338), Muh. b. Abdillah b. Bezan Bisr b. el-Mufaddal an Saîd an Katâde an Enes sene­di ile tahrîc etti ve isnadının sahîh olduğuna hükmetti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[308] Bu hadisi Tirmizî (no. 1576), Alî b. Saîd el-Kindî an Ab-dirrahîm b. Sili. an Isrâîl an Süveyr an ebîhî an Alî se­nedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında “hasen garîb” hük­mü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[309] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3057) ve Tirmizî (no. 1577), et-Tayâlisî an Imrân el-Kattân an Katâde an Yezîd b. Abdillah b. eş-Şihhîr an İyâd asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Tirmizî, isnadı hakkında “hasen sahîh” hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[310] Lafız Tirmizî’ye aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3537) ve Tirmizî (no. 3946), Muh. b. İshâk an Saîd el-Makbu-rî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî’ye göre isnadı hasendir. Ancak lafzının ait oldu­ğu bir başka senedi (no. 3945) daha vardır: Ah. b. Ment      4855-an Yezîd b. Hârûn an Eyyüb an Saîd an Ebî Hureyre.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/355.

[311] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2786), Müsedded an İsâ b. Yûnus an ebîhî an Ebî Ishâk an Zfl-Cevşen senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[312] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3055), Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd b. Seleme an Alîb. Zeyd an Ishâk mürsel sene­di ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[313] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[314] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3541), Ah. b. Amr b. es-Serh un Ibn Vehb an Amr b. Mâlik an Abdillah b. e. Cafer an Hâlid b. e. Imrân ani’l-Kâsım an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[315] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3416) ve İbn Mâce (no. 2157), Humeyd b. Abdirrahman er-Ruvâsiyy an Muğîre b. Ziyâd an Ubâde b. Niiseyy ani’l-Esved b. Sa’lebe an Vbâde senediyle tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[316] Râvilerinden Mendel b. Alî, hakkında ihtilâf olan biridir (Mecma’ IV, 148).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[317] Heysemî’ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma’ IV, 149).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[318] İsnadı Heysemî’ye göre hasendir (Mecma’ IV, 1517.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[319] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2432), Hisâm b. Ammâr an İs­maîl b. Ayyaş an Utbe h. Humeyd an Yahya b. e. İshâk an Enes senedi ile tahrîc etti. Utbe, zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/356.

[320] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3383), Muh. b. Sül. el-Missî-sî an Muh. b. ez-Zeberkân an Ebî Hayyân et-Teymî an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/357.

[321] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3388), Nesâî (buyu’ 109, VII, 319) ve İbn Mâce (no. 2288), es-Sevrî an Ebî İshâk an Ebî Vbeyde an İbn Mes’ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Râvileri güvenilir kimselerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/357.

[322] Bu hadisi Buhârî (şirket 13, III, 109; da’vât 31/3, VO, 156; ahkâm 46, VIII, 124), Saîd b. e. Eyyûb an Ebî Ukayl (Akü) Ziihre an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/357.

[323] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4836) ve İbn Mâce (no. 2287), es-Sevrî an İbr. b. Muhacir an Mücâhid an Kâ-idi’s-Sâib ani’s-Sâib asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/357.

[324] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3328) ve İbn Mâce (no. 2406), Abdülazîz ed-Derâverdî an Amr b. ebî Amr an İk-rime an İhn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/357-358.

[325] Bu hadisi Buhârî (rehin 4/1-2, III, 115-6), Ebû Dâvud (no. 3526) ve Tirmizî (no. 1254), Zekeriyyâ ani’s-Şa’bî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[326] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[327] Bunu Mâlik (akdiye no. 13, s. 728-9), ani’z-Zühri m Saîd senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[328] Bu hadisi Şâfıî (Ümm III, 122), Abdurrezzâk (no. 14094), Ahmed (VI, 42, 160, 230, 237), Buhârî (buyu 14/1, III, 8; 33, III, 14; 88, III, 34; selem 5-6, VII, 45-6: istikrâd 1, III, 82; rehn 2,5, III, 115-6; cihâd 89, III, 230: mağâzî 86/1, V, 145), Müslim (müsâkât no. 124-6, s, 1226), Nesâî (buyu’ 58, VII, 288; 87, VII, 303), İbn Mâ­ce (no. 2436), İbn Hibbân (no. 5906, 5908) ve Beyhakî (VI, 19, 36) el-A’mes an İbrahim ani’l-Esved an Âi^e asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[329] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2443), el-Abbâs b. el-Velîd ar Vehb b. Saîd b. Atiyye an Abdirrahman b. Zeyd b. Esler’ an ebîhî an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Aslı Ebû Hureyre hadisinden Buhârî’nin Sahîh’inde ys: almıştır. Vehb ve Abdurrahman sebebiyle isnadı zayıfr.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[330] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2445), Ebû Ömer Hafs b. Am­an Ibn Mehdîan Süleym b. Hayyân an ebîhî an EbîHM-reyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358.

[331] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3384-5) ve Tirmizî (no. 1258), ez-Zübeyr b. er-Hirrît an Urve asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisi manâsıyla Buhârî (menâkıb 28, IV, 187), Ali b. Abdillah an Süfyân b. Uyeyne an Şebfb b. Garkade ani’l-Hayy an Urve senedi ile tahrîc etmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/358-359.

[332] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3386) ve Tirmizî (no. 1257), Ebû Husayn an Habtb b. e. Sabit (Ebû Dâvud “da: şey­hin min ehli’l-Medfne) an Hâkim asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/359.

[333] Mâlik (kırâd no. 1, s. 687-8), doğrudan Zeyd’den ahzetti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/359.

[334] Bu hadisi Ahmed (I, 188-190), Buhârî (bed’ul-Halk 2, IV, 74) ve Müslim (müsâkât 139, s. 1231), Hişûm b. Ur­ve an ebîhî an Sald b. Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Müslim’de (no. 137-8), başka tarikleri de vardır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/360.

[335] Bu hadisi Buhârî (bed’ul-Halk 2, IV, 74), Bisr b. Mûsâ an Abdillah an Mûsâ b. Ukbe an Salim an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/360.

[336] Bu hadisi Bezzâr (no. 1372), Seleme b. Sebîb an Amr b. Osman an Ebî Şihâb ani’l-A’mes an Ebî Vâil an Ibn Mes’ûd senedi ile tahrîc etti.

Amr, hakkında ihtilâf olan bir râvidir. Keza Ebû Ya’lâ’nın isnadında yer alan Muh. b. Dînâr da ihtilaflı­dır (Mecma’ IV, 172).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/360.

[337] Ahmed (III, 351) bu hadisi Abdüssamed an Hammâd an Humeyd an Ebî’ l-Mutevekkil an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/360.

[338] Her iki lafız da Müslim’e aittir (müsâkât no. 4-5) ; Bu hadisi Buhârî (hars ve’1-Müzâra’a, 8-9, III, 68; 11, III, 69; icâre 22, III, 75; şirket 11, III, 113; şurût 5, III, >. 175), Müslim (müsâkât 4-6, s. 1187-8), Ebû Dâvud (no. 3408-9), Tirmizî (no. 1383), Nesâî (müzâra’a 46, VII, 53) ve İbn Mâce (no. 2467), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/361.

[339] Her iki lafız da Müslim’e aittir (müsâkât no. 4-5) ; Bu hadisi Buhârî (hars ve’1-Müzâra’a, 8-9, III, 68; 11, III, 69; icâre 22, III, 75; şirket 11, III, 113; şurût 5, III, >. 175), Müslim (müsâkât 4-6, s. 1187-8), Ebû Dâvud (no. 3408-9), Tirmizî (no. 1383), Nesâî (müzâra’a 46, VII, 53) ve İbn Mâce (no. 2467), Nâfi’ an İbn Ömer asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/361.

[340] Sahîh-i Buhârî, müzâra’a 8, III, 68.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/361.

[341] Bu hadisi Nesâî (müzâra’a 46/4, VII, 53), İbn Abdilha-kem an Şuayb b. el-Leys an ebîhî an Muh. b. Abdiırah-tnan an Nâfi’ an Ibn Ömer senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/361.

[342] Lafız Müslim’e (no. 120) aittir. Bu hadisi Buhârî (müzâ­ra’a 9, III, 69; 18/3, III, 72; hibe 35/7, III, 145), Müslim (buyu’ 120-121, s. 1184-5) ve Nesâî (müzâra’a 45, VII, 36), Amr b. Dînâr an Tavus asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/361-362.

[343] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[344] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[345] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[346] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[347] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[348] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362.

[349] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/362-363.

[350] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[351] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[352] İlk lafız Müslim’e (buyu1 no. 117), diğerleri no. 4878: Müslim, buyu’ 109; no. 4869: Müslim, buyu’ 116; no. 4870: Müslim, buyu’ 113; no. 4871: Müslim, buyu 114; 4872: Ebû Dâvud (no. 3402); 487i: Nesâî, eymân 46; 4874; Ebû Dâvud (no. 3401; 4875: Nesâî, eymân 45. Bu hadisi Mâlik (kirâ’1-Ard 1, s. 711), Buhârî (müzâra’a 6, III, 69; 19, III, 73; şurût 7, III, 175), Müslim (buyu1 125-7, s. 1283), Ebû Dâvud (no. 3392-3) ve Nesâî (mü-,: zâra’a 45/37-42, VII, 42-44), Hanzale b. Kays an Râff  asl-ı senedi ile; Buhârî (müzâra’a 18, III, 71-2), Müslim (buyu’ 114, s. 1282) ve Nesâî (buyu’ 45/61-2, VII, 49), Ebû’n-Ntdp an Rafı’ tarikiyle; Buhârî (müzâra’a 18, III, 72), Müslim (buyu1 109-111. s. 1180-1) ve Nesâî (müzâra’a 45/47-55, VU. 45-47). Nâfi’ an İbn Ömer an Râfi’ asl-ı senedi ile; Müslim (buyu’ 113, s. 1181-2), Ebû Dâvud (bol 3395-6) ve Nes«(mftââ’a45/34-3d. VI1.41 2). Ya’lâb. Hakim an Sülejmmrk. Tam-tm Kip «sl-ı senedi ile; Ebû Dânri (bol 3400) «e NoS (mil 45/28-32, VII, 1fl 1), Müslim (bvwS* mx 112. s. 11») tc EM Dâvud (no. 3294), Sâümb. M fllıt k. Ömer mı ebmimjRâfi’ asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 3397) «e NoS (â. 450,6, VII, 33), Mücâhid an İbn ,

Ebû Dâvud (no. 3398) re NesS (û 450-5. VII. 33), Mücâhid an Üseyd b. Zuhtjr an Köf ad-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[353] Bu hadisi Ebû Dâvud ..no. 3390) *c HesS (müzâra’a 45/66, VII, 50-1), Abdurrommm b İstik wt Ebî Ubey-de b. Muh. b. Ammâr anil-VHid b. ebTl-VeUd an Urve asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[354] Bu haberi Mâlik (kiıâl-Aid, bol 3, s. 711), doğrudan İbn Şihâb ez-Zührî’deo afaze.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[355] LafızNesâîyeaıtür.BuhjdiâEbûDâ»ud(rio.3391)ve Nesâî (müzâra’a 45/33, VIL 41), Mim. b. İtrime b. Ab-dirrahman an Muh. b. Abdimmmam b. e. Lebîbe an Sa-îdb. el-MmstjjebmıSadzsLı senedi ile lahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/363.

[356] LafızEbû Dâvafa ait.

Bunu Mâft (afcdge 26. s. 743). Ebû Dâvud (no. 3074) ve Tirmizî (no. 1378). ffifmm wetmkjmk. Urve an ebt-himâ asJ-ı senedi de DBric eattec Twmââ ye Ebû Dâvud (no. 3073) ise, Urvr om Smd b. Zeyi Unkiyle şevketti­ler. Bu tarik için imsizi, han  verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[357] Bu hadisi Ebû Dâvod (an. 3OJ6). Ah. b. Ahde an Abdil­lah b. Osman an itmı-f tmmmıl mı Nâfi” b. Ömer an İbn e. Miileykr an Une mai ic triric etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[358] İki isnad  ile tahric etti.İsnadının birinde  Usam b. Davud . el-Cerrâk adh adlı zayıf bir ravi; diğerinde  ise hadis uy­duran bir râvi yer  IV. 157).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[359] Bu hadisAn Süleym mı EK Betr b. Hak. m, Cmmr ile ahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[360] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[361] Râvilerindea Mûâ b. Yatüı oZan’ı, kattmda ihtilâf IV, İST).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364.

[362] Bu lgfaı llMür (46, s. 757), Buhârî (ilm 27/2.I.31-2:h*alı2.Bl9!2:3-4,in,93;9,III,95; 11, m. 94; Bük 22/2, VK lWt odeb 73^,VB, 98), Müslim 11-5,». 13494}(aa 1704-8) veTır-i |b. 1372-3) , Yezid mevla’l-Munba is an Zeyd b. Halid asl-ı senedi ile tahric ettiler.Lafız Müslim’e (no.5-6) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/364-365.

[363] Bu lgfaı llMür (46, s. 757), Buhârî (ilm 27/2.I.31-2:h*alı2.Bl9!2:3-4,in,93;9,III,95; 11, m. 94; Bük 22/2, VK lWt odeb 73^,VB, 98), Müslim 11-5,». 13494}(aa 1704-8) veTır-i |b. 1372-3) , Yezid mevla’l-Munba is an Zeyd b. Halid asl-ı senedi ile tahric ettiler.Lafız Müslim’e (no.5-6) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/365.

[364] Bu lgfaı llMür (46, s. 757), Buhârî (ilm 27/2.I.31-2:h*alı2.Bl9!2:3-4,in,93;9,III,95; 11, m. 94; Bük 22/2, VK lWt odeb 73^,VB, 98), Müslim 11-5,». 13494}(aa 1704-8) veTır-i |b. 1372-3) , Yezid mevla’l-Munba is an Zeyd b. Halid asl-ı senedi ile tahric ettiler.Lafız Müslim’e (no.5-6) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/365.

[365] Lafız Müslim’e aittir.Bu hadisi Buhari (lukata 1, III, 92; 10, III, 95),m Müslim (lukata 9-10, s.1350),Ebu Davud (no.1701- 3) ve Tirmizi (no. 1374), Seleme b. Kuheyl an Süveyd b. Gafale an Ubeyy asl-ı senedi ile tahric ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/365.

[366] Bu hadisi Ebu Davud (no.1710-3) ve Neasi (kat’us-sarik 11, VIII, 84-5) Amr b. Şuayb tahric ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/365.

[367] Bu hadisi Ebu Davud (no 1716) Cafer b. Müsafir  an İbn  e. Füdeyk sn Musa b. Yakub ez-Zemai an Hazım an  Sehl senedi ile tahric etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/365-366.

[368] Bu hadisi Ebu Davud (no. 1709), Halid el-Hazza an Ebi’l Ala an Mutarrif b. Abdillah an İyad b. Himar asl-ı senedi ile tahric etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/366.

[369] Bu hadisi Ebıu Davud (no.1718) Mahled b. Halid an Abdirrezzak an Ma’mer a Amr b. Müslim an Ebi Hureyre  senedi ile tahiric etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/366.

[370] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1720) ve İbn Mâce (no. 2503), İbn ebîHayyân et-Teymt ani’I-Münzir b. Cerfr an ebîhî senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/366.

[371] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2502), Muh. b. el-Müsennâ an Yahya b. Saîd an Humeyd et-Tavfl ani’ I-Hasan an Mutarrifb. Abdillah b. eş-Şıhhîr an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/366.

[372] Bu mevkufu Mâlik (akdiye no. 49, s. 759), Yahya b. Sa­îd an Sül. b. Yesör an Sabit senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/366.

[373] Muvattâ, akdiye no. 51, s. 759.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

[374] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1717), Sül. b. Abdirrahman an Muh. b. Şuayb ani’i-Muğîre b. Ziyâd an Ebî’z-Zü-beyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

[375] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3524), Ubeydullah b. Hamîd b. Abdirrahman el-Himyerî ani’s-Şa’bî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

[376] Bu hadisi Müslim (lukata no. 11, s. 1351) ve Ebû Dâvud (no. 1719), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Bukeyr an Yahya b. Abdirrahman b. Hâtib an Abdirrahman b. Os­man asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

[377] Sahîh-i Buhârî’de isnâdsız olarak yer almıştır (talâk 22, VI, 174).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

[378] Bu mevkufu Abdürrezzâk (no. 14911) ve Beyhakî (VI, 200), es-Sevrîan EbîRebâh an Ebî Amr es-Şeybânî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Ebû Rebâh dışındakiler Sahîh ricâlindendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/367.

About Darul hikmet

serbest

Yorum bırakın